Sonunda olan oldu...

İktidarın en has yorumcuları da özel yetkili savcılara ve yargıçlara karşı hale geldi.

Bu savcıların yetkileri sınırsızmış...

Yetkilerinin çerçevesi yokmuş...

Özel yetkili mahkemelere olağanüstü hareket sahası tanıyan CMKnin 250. ve 251. maddeleri mutlaka değişmeliymiş...

Türkiyede artık hukuk güvencesi kalmamış...

Daha neler!

Konunun kara mizahı kaldıracak yanı yok.

Bu köşede dile getirilen konuları listelesek, özel yetkili mahkemeler sorunu ilk sırada yer alır.

Adeta kendisine yetki verme yetkisi de veren bu yapının adil yargılamayla, hukukun üstünlüğüyle ilgisi olamayacağını her fırsatta dile getirirken şunun da altını çizdik:

Hukuk zorlanmaya başladığı an bundan kimin etkileneceği belli olmaz. Böylesi yetkiler rüzgârın önünde savrulan çıplak elektrik telleri gibidir.

***

7 Şubat Salı gecesi patlayan eski-yeni MİT yöneticilerinin şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasının ardından doğal olarak yüzlerce soru oluştu. Yetkili makamların sadece çağrıyı doğrulaması, nedeni konusunda resmi bir açıklama yapılmamasıyla birlikte medya olasılık yarışına girdi.

İki ana başlık var:

Osloda PKK temsilcileriyle yapılan görüşmelerin sızması, KCK operasyonları sırasında bu örgüte sızmış çok sayıda MİT elemanının da yakalanması...

Aslında nedenlerikinci sırada. Asıl olan, devlet kurumları arasındaki, herkesin adını tam olarak koymakta zorlandığı kopukluk.

Kopukluk derken aklımıza gelen en hafif tanımlamayı kullandık.

Her iktidar döneminde iki büyük çatışma yaşanır:

1- Kurumların kendi içinde.

2- Birbirine yakın görevler üstlenen kurumlar arasında.

Güncel gelişmelerle örneklemek gerekirse, iktidar değişiklikleriyle birlikte polisin kendi içinde ekipler arası kadro yarışı olurdu. Bunun yanında polisle MİT ve asker arasında sorumluluk sahası çekişmeleri yaşanırdı.

Son olayda bu büyük kapışmanın çok önemli bir başka güç kullanılarak, yani yargı aracılığıyla yapıldığına tanık oluyoruz.

Yeni olan ve durumu çok vahim hale getiren bu.

O nedenle de yargının ana rolü oynadığı hemen her gelişmenin değişmez başlıklarından biri şu oluyor:

Hukukçular bölündü.

Eğer hukuk ilkeler bütünü değil de pazarlıkların ve kimi sorunlara siyasal çözüm arayışlarının parçası haline getirilirse tabii ki hukukçular da bölünür. Bu durum yargıyı, kapışan taraflardan en azından birinin hedefi haline getiriyor. Böyle giderse her kesimin hedefi de olabilir.

***

MİTin eski-yeni yöneticilerinin ifadeye çağrıldığının resmen doğrulanmasından hemen sonra İstanbul Emniyetinde iki önemli değişiklik yapıldı. Kamuoyunca bilinen tüm büyük operasyonları yapan Terörle Mücadele ve İstihbarat şube müdürleri görevlerinden alındı.

Bu da kavganın boyutlarını gösteriyor.

Bütün bunlar bir yana; son yıllarda gündeme gelen tüm açılımların giriş cümlelerinden ikisi şuydu:

- Devlet kurumları arasında ilk defa böylesine büyük bir uyum var.

- Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık.

Gelişmeler gösteriyor ki, bu iki iddialı cümlenin içi boşmuş. Daha ötesi, kurumlar eskisinden daha sorunlu hale gelmiş.

Eskiden Devlette teamüller vardırdeniyordu. Şimdi, devlette tahammüller var. Kim kime ne kadar katlanabilirse. Bu tahammüller iktidarın içindeki taraflara kadar inmiş durumda.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sözü çok iddialı ve boştur ama, iktidar gücünün içine bir MİT yeniği girdiği de kesin.

Mustafa Balbay/Cumhuriyet