Ali Sirmen

[email protected]

İstinaf işlevi gören İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “Cumhuriyet davası”nda verdiği kararı onadı. Bu durumda, davada 5 yıl ve altında ceza alanların hakkındaki kararlar kesinleşti. Şimdi Güray ÖzHakan KaraMusa KartÖnder ÇelikBülent UtkuMustafa Kemal Güngör ve Emre İper mahkûm oldukları cezaların infazlarını tamamlamak üzere yeniden hapishaneye dönecekler. Kadri Gürsel tutuklu yattığı süre çarptırıldığı cezanın infazını karşıladığından, tekrar hapse girmeyecek. Haklarında 5 yılın üstünde hapis cezası verilmiş olan Akın AtalayOrhan ErinçHikmet ÇetinkayaAydın EnginMurat SabuncuAhmet Kemal Aydoğdu ve Ahmet Şık haklarında verilen onama kararını 15 gün içinde Yargıtay’a götürebilecekler. Yargıtay’ın bu başvuruları kabul edip, kararı bozması halinde ise daha ağır cezaya çarptırılanlar, serbest dolaşırken, daha hafif ceza almış olanlar hapis yatacaklar. Hukukçular, böyle garip bir durumun ortaya çıkması halinde ne olacağı konusunda sorularla karşı karşıya şimdi. Gerçekten de, böyle bir olasılığın gerçekleşmesi halinde tam bir garabet ile karşılaşacağız.Sorunun yanıtını vermek için hukukçu olmaya bile gerek yok. Şimdiden rahatlıkla söyleyebiliriz ki hiç merak etmeyin, öyle bir garabet olmayacak. 
Bu güvencenin hukuki gerekçelerini sormayın çünkü yok. Bir süreden beri, yargı erki, tedip (cezalandırma) erkine dönüşeli beri, artık mahkemelerden sadır olan kararlarda hukuk aramak gibi nafile bir uğraştan vazgeçilmiş bulunuluyor. Yukarıda adı geçen arkadaşların, FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardımcı oldukları gerekçesiyle mahkûm olmaları kimsenin içine sinmemiş, kamu vicdanını yaralamış bir olaydır. Bu olay başlı başına bir garabet olup, bir olay iki garabeti birden kaldıramayacağına göre, böyle bir durumun ortaya çıkmaması için yetkililerin kendilerine düşeni yapacaklarından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.Bu karar üzerine yeniden hapse girecek olan meslektaşlarımız da, basın özgürlüğünü ve demokrasisini koruyamayan bir toplumun adına, yani hepimiz adına hapis yatmak durumunda kalmış olacaklardır. En garibi ise, ceremeyi, basın özgürlüğü ve demokrasiyi koruma konusunda üzerlerine düşeni yapmaktan geri kalmayanların çekme durumunda kalmalarıdır.Yargı erki, iktidara biat etmeyip, onu rahatsız edenleri cezalandıran bir mekanizma haline gelip, tedip erkine dönüşünce, ileri sürülen hukuki görüş ve savlar da anlamlarını yitiriyor. Örneğin tutuksuz yargılanmanın esas olduğu görüş, ancak yargının adil olduğu zamanlarda anlam taşıyor. Yoksa yargı yürütmeden bağımsız ve adil değilse, o zaman vatandaşın ister tutuklu ister tutuksuz yargılansın, o ya da bu harhangi bir aşamada, salt iktidarın hoşuna gitmeyen davranışta bulunduğu için, adil olmayan bir kararla özgürlüğünden yoksun kılınması söz konusu olabilecektir. Karar adil olmadıktan sonra, yargılanmanın tutuklu veya tutuksuz yapılmasının bir farkı kalmayacaktır. Yargının bağımsız olmadığı, kanıt-delil aramadan, iktidarın hoşuna gitmeyenleri salt bu nedenle mahkûm ettiği, yani adil olmadığı yerleşik kanaatinin illa gerçek olması da şart değildir. Toplumda bir kez böyle bir algının yaygınlaşması, korkunun egemen olmasına yeter. Oysa demokrasiler, yurttaşların her türlü korkudan azade yaşadığı toplumlardır. Cumhuriyet davasından hapis yatanlar, artık bu toplumda herkesin FETÖ’cülükle suçlanabileceği korkusunun egemen olması için yatmışlar ve de yatacaktırlar. Onları hapse gönderen irade, kalan vatandaşların hapishanelerini de yüreklerine ve beyinlerine yerleştirmiş, böylelikle herkesin şu ya da bu, bir türlü hapiste olduğu bir toplumu yaratmıştır.

TTK KAPSAMINDA MUVAZAALI ŞEKİLDE MAL KAÇIRMA TTK KAPSAMINDA MUVAZAALI ŞEKİLDE MAL KAÇIRMA

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1260262/Meraklanmayin_o_garabet_olmayacak.html