evrensel hukuk ilkelerinden ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor.

Tartışmanın yeniden gündeme gelmesini dikkate alarak, toplumun neredeyse alıştığı, çekenlerin ve hassas bir kesimin sancısını hissettiği, kabul edilemez hukuksuzlukları satır başlarıyla ele alalım...

Tutukluluğun cezaya dönüştüğünü neredeyse kabul etmeyen kalmadı, bu cezayı verenler hariç. Evrensel hukukta, bir kişinin tutukluluk halinin devamına karar vermek ilk tutuklama kararından daha önemli bir olgu olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de AİHM, Türkiyeyi de bağlayan, bağlaması gereken şu ilkenin mutlaka uygulanmasını istiyor:

Eğer bir kişinin tutukluluğunun devamına karar vereceksiniz, mutlaka somut gerekçelerini belirtiniz.

Silivride buna uyulmuyor. Herkese, her ay aynı gerekçeyle tutukluluğa devamkararı çıkıyor.

***

Hukukun alfabesi şu:

Kişi, hakkında kesin hüküm verilene dek suçsuzdur. Yani, masumiyet karinesi.

Türkiyede uygulanan ilke şu:

Mahkûmiyet karinesi.

Yani bir kişi suçsuz olduğunu herkese kabul ettirene kadar, suçludur.

Evrensel hukuk, insanları yargılarken şüpheli bir durum varsa, şüpheden sanık yararlanır, diyor.

Bizim yargılama sistemimiz bunu tersine çevirdi:

Şüpheden savcı ve hâkim yararlanır.

O nedenle de insanlar, hakkında kuvvetli şüphe vardenilerek yıllarca hapiste tutuluyor. Şüpheyi gidermek de sanığın görevi.

Ceza yargılamalarının olmazsa olmaz iki temel kuralı var: Şöyle:

1- Mutlaka suç - delil bağlantısı olmalı.

2- Net bir ifadeyle suç tarihi olmalı.

Özellikle Silivrideki davalarda bütün olaylar ve sanıkların evlerinde, işyerlerinde ele geçirilen her şey yığıldı, bir araya getirildi. Mahkemeler bunların suçla ilişkisini ve birbiriyle bağlantısını bulmaya çalışıyor.

***

Hukuk, yargılamanın hangi usullerle yapılması gerektiğini ısrarla vurgularken şu tanımı getirmiş:

Usul, esasın kapısıdır. Yanlış kapıyı açarsanız yanlış yere gidersiniz.

Silivride öylesine bariz usul hataları yapılıyor ki, sanıklar bunu anımsattıklarında yanıt şu oluyor:

Onu biliyoruz, geçin...

Duruşmalara sonradan ya da seyrek katılan avukatlar, heyecanla usul hatalarını anımsatıp bu yanıtı aldıklarında Silivri gerçeğiyle de tanışmış oluyorlar.

Zira çoğu öteki mahkemelerde yaşanan kimi usul hatalarının burada olmayacağını, olamayacağını düşünüyorlar.

Özellikle ağır cezalık suçlarda önemli bir hukuk dalı daha var:

Delil hukuku.

Eğer bir delil hukuka uygun değilse ya da hukuki olmayan yollardan elde edilmişse delil değeri yoktur.

Mahkeme heyeti bu konudaki taleplere şu karşılığı veriyor:

Bunun hüküm aşamasında değerlendirilmesine...

O aşama ne zaman gelir?

Yıllar yıllar sonra...

Bütün bunların ardından şöyle bir tanım yapsak uygun düşmez mi?

Hukuktan bağımsız yargı...

Mustafa Balbay/ Cumhuriyet