Biz özgürlüğü sevmiştik

Biz hürriyeti, cumhuriyeti, demokrasiyi, hak ve adaletini sevmiştik.

Biz deyince sanmayın sadece solu, demokratları, liberalleri, sosyalistleri demek istiyoruz.

Dün Çağlayan Adliyesinden metrobüse bindim. Metrobüs tıklım, tıklım, yolcular dışarı taşmış.  Duraktan bir tek ben bindim, bindim derken vücudumun yarısı dışarıda, kapı kapanınca zoraki içeriye dahil oldum, önümde bir türbanlı genç kadın, korku sardı beni elimde olmayan bu yakın duruştan. Derken bir durak sonra, Mecidiyeköy’de indim, istikamet metro. O türbanlı kadın da indi. İner inmez sigarasını yaktı, sonra bana baktı, gülümsedi ve yoluna devam etti, anlamış demek ki metröbüste benim sıkıntılı halimi..

Yürüyen merdivenlere geldik, bir başka türbanlı genç kadın ve bir delikanlı önümde, sarmaş dolaş koklaşıyorlar.

Bu manzarayı siz İran’da, Suudi Arabistan’da veya bir başka şeriatla yönetilen ülkede göremezsiniz.

Demem şu; bizim türbanlımız da sevmiş hürriyeti.

Ne demiş Namık Kemal Hürriyet Kasidesi’nde?

 Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Ülkemizde hürriyeti bu kadar geniş bir kesim sevmişken bugün neden bu kadar kendimizi acz içinde hissediyoruz?

Çünkü biz ülkemiz insanını tanımaktan, anlamaktan aciziz.  Cumhuriyetçiler körü körüne bir Atatürkçülük tutturmuş gidiyor. Türbanı ve türbanlıyı anlamadan aşağılamışız. Biz onları dışlayınca onlar da kendilerine bir yaşam alanı yaratmak için eyleme geçmişler. Sonuç toplumun %50’si diğer %50’ye düşman, tam da emperyalizmin istediği gibi..

Bir an bile durup düşünmemişiz mevcut ahval üzerine, acaba sosyal medyadaki bu keskin Atatürkçüler kim diye!

Oysa biz hepimiz hürriyeti sevmişiz..

Namık Kemal,

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Demiş ise de biz çoktan idrakimizi yitirmişiz.

Hürriyeti sevenler bu kadar çok iken neden bu kadar yalnızız?

Namık Kemaller hak, adalet, müsavat diye haykıralı nerede ise 200 yıl oldu. Peki, biz şimdi neredeyiz?

TTK KAPSAMINDA MUVAZAALI ŞEKİLDE MAL KAÇIRMA TTK KAPSAMINDA MUVAZAALI ŞEKİLDE MAL KAÇIRMA

İki şeyimiz eksik;

Hürriyeti, hak ve adaleti sevenler bir araya gelemiyor,  toplum ortasından ikiye bölünmüş,

Örgütsüzüz.

Tam da emperyalizmin istediği gibi.

Birileri ABD’nin kucağında özgürlük mücadelesi verdiğini iddia edip ABD Suriye’den gitmesin diye imza toplamaya kalkarken de sessiziz, Müjdat Gezen, Metin Akpınar polis nezaretinde ifadeye götürülürken de sessiziz.

Gerçi Whatsapp gruplarında yazıyor birileri;

Arkanızdayız,

Destekliyoruz,

Kınıyorum diye..

Arkasında olma arkadaş, destekleme, kınama, Anadolu Adliyesine git, ya da sus otur.

Korkuyu yenmenin yolu dünyayı ve sonra kendi toplumunu doğru tanımak, doğru teşhisler koymak sonra ortak hedefleri belirlemekten geçer.

Ve hürriyet için adalet için bir araya gelmektir, hiç kimseyi dışlamadan, küçümsemeden.

Hürriyet Kasidesi'nin Açıklaması:

çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek
kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.

kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz,
mürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz.

eğer millet, hor görülmüşse onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma;
yere düşmekle cevher, değerinden özünden birşey kaybetmez.

vücudun mayası, vatan toprağıdır;
bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz.

dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir;
insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.

hayatın değerini şöhretin güzelliğinden üstün tutanlar ile
geçici zevklere ebedî feyiz tercih edilir.

insanlarda hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir;
insan emaneti koruyacağı yerde ondan niçin menfaat bekler?

kişi dünyada herkesten kendini alçak görür, ayıplanmaktan kaçınır,
fakat kendi nefsinden utanmaz.

akıllı ve bilinçli olanların, yaptıklarından pişman olup çalışmalarını artırması ve bunlardan ders alması, felekten intikam almak demektir.

başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur;
koruma ve kollama eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.

iktidar sahibi bir kişinin azim gücü, dünyanın bir düzene girmesini sağlar;
metanet sahibi kişilerin ayaklarını sağlam basması ile cihan titrer.

kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar;
milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma!

zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir;
bu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.

ışık yüksekliğin doruğundan uzaksa çaresizliktendir;
tabiat yerde sürünen kabiliyetten utansın.

biz o osmanlılar boyunun ulu soyundanız;
mayamız, bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.

biz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki
bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.

biz o yüce yaratılışlı milletiz ki
hamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktan bize ölüm daha iyi gelir.

hürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert,
yiğit olan bir insan gayret meydanından kaçar mı?

cellâdın can yakan kemendi acımasız bir ejder bile olsa,
yine bin defa esaret zincirinden daha iyidir.

felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin,
millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.

bu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın;
bunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir.

vatan, bir vefasız alaycı sevgiliye dönmüş,
aşkına bağlı olanları gurbet acılarından ayırmıyor.

korkudan, yalvarma yakarmadan uzağım;
benim yanımda görevim menfaatimden, hakkım hükûmetin kötü niyetlerinden daha üstündür.

ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın;
senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.

zulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün;
eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.

gönülde çalışma gevheri, elmas cevherine benzer;
ağırlığın tesirinden, baskının şiddetinden ezilmez.

ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin.
gerçi esaretten kurtulduk derken senin aşkının esiri olduk.

şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme;
güzelliğin, milletin nazarlarından ebediyete kadar uzak kalmasın.

ey geleceğin umudu, sen ne can dostuymuşsun;
dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılarından kurtaran sensin.

hükmetme çağı senindir, hükmünü dünyaya geçir;
allah yüceliğini her türlü belâlardan korusun.

ey yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı,
artık gaflet uykusundan uyan!

Hürriyet Kasidesi

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten
Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten

Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.

Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye
Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette
Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten

Rahmi Ofluoğlu

(21.12.1840 - 2.12.1888)