İkiyüzlü...

Adamın iki tarafında da yüzü vardı...
Önden bakıyorsun, yüz...
Arkadan bakıyorsun, yüz...
İkiyüzlü kısacası...

*

Arkasını döndüğünde sanki yüzünü dönmüş gibi diyelim...
Yüzünü döndüğünde de o arkası aslında...
Ya da tersi...
*

Bu nedenle giderken geliyormuş gibi yapabiliyordu...
Ya da gelirken sanki gidiyormuş gibi...
İnsanlar anlayamıyorlardı:
“Valla seni anlayamıyoruz ikiyüzlü... Şimdi bu önün mü, arkan mı?.. Gerçek yüzün hangisi, hiç belli değil hani” diyorlardı...
*

En şaşıran da trafik polisi oldu:
“Beyefendi gidiyor musun, geliyor musun anlamadım doğrusu!..”
O,
“İleri gidiyoruz” dedi...
Polis:
“Tersine gittiğiniz yetmiyormuş gibi yanlış şeride de girmişsiniz... Hadi yanlış şerit neyse ama koltukta da ters oturuyorsunuz...”
*

Gerektiğinde, bir yüzü kıblede...
Öbür yüzü hilede...
Bir yüzü dindar...
Öbür yüzü kindar...
Bir yüzü mülayim...
Bir yüzü zalim...
Bir yüzüne bak, bereket...
Öbür yüzünü çevir, felaket...
*

Diyelim ki bir yüzü zulüm yaparken bakmışsınız öte yüzü nasıl da ağladı...
Ya da bir yüzünde şefkat gözükürken öte yüzü zulüm...
Bakmışsınız bu yüzü
“adalet” dedi...
Öbür yüzü
cellat sanki...

*

Polis sordu zaten:
“Beyefendi yani yönün ne yöne?..”
*

Çift taraflı yağmurluklara benziyordu bir bakıma...
O anda işine hangi yüzü gelirse...
Gerektiğinde bir zıplayışta döndü mü, bakmışsınız gözükmeyen yüzü karşınıza geliverdi...
Etrafında dönüp durun artık gerçek yüzünü anlamak için...
*

Diyeceksiniz ki:
“Peki, iki yüzünden hangisine inanacağız?..”
Hele şükür...
Sormak aklınıza geldi...


cumhuriyet