Çok garip bir durumla karşı karşıyayız.

Ya Fenerbahçe Başkanı, Başbakan hakkında bile yalanlar uyduran, palavra atmaktan hiç kaçınmayan biri...

Ya da Başbakan Erdoğan hiç üstüne vazife olmayan işlere bile karışıyor, tehlikeli ve gereksiz işler yapıyor.

Bizim gazetede bugün okuyacaksınız.

Polisin teknik takiple tesbit ettiği bir konuşmasında Aziz Yıldırım, Başbakan Erdoğan’la arasında geçen bir konuşmayı aktarıyor.

Başbakan, Yıldırım’a, Federasyon Başkanı olarak “Kimi istiyorsan, onu söyle” demiş.


“Mehmet Ali Aydınlar mı olsun, Mahmut mu?”

Başbakan’la arasında geçen bu konuşmayı aktaran Yıldırım daha sonra ekliyor, “Benim söylemediğim adam ne başkan olur, ne bilmem ne olur, onu bilin yani”.

Bu ilişki baştan sona “faul” bir ilişki.

Her açıdan sorunlu.

Birincisi, Başbakan Erdoğan’ın Aziz Yıldırım’la bu yakınlığı nereden geliyor?

Başbakan, Aziz Yıldırım’ın, artık resmî kayıtlarla ortaya çıkan ilişkilerini bilmiyor mu?

Federasyon’a başkan seçilecek isimlerle ilgilenecek kadar “futbol dünyasının” içine dalmış olan Erdoğan’ın bunları bilmemesi mümkün mü?

Böyle biriyle niye böyle bir yakınlık kuruyor?

Başbakan Erdoğan’la Aziz Yıldırım’ın bu yakınlığı nereden kaynaklanıyor?

İkincisi...

Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz?

Eğer Futbol Federasyonu Başkanı’nı Başbakan seçecekse, bütün o kurullara, üyelere, seçimlere ne gerek var?

Hepsi göstermelik mi bunların?

Başbakan, özerk bir kurumun başkanlığı için “Bunu seçeceksiniz” diyor ve herkes “onu” seçiyor.

Bu nasıl bir güç?

Bu “güç” meşru mu?

Başbakanın federasyon başkanı seçme yetkisi var mı?

Hangi demokraside bir başbakan, federasyon başkanını seçer?

Hangi demokraside bir başbakan buna cesaret edebilir?

Böyle bir “demokratik ülke” olabilir mi?

Bu, bir başbakanın elindeki gücü “orantısız” bir şekilde kullanması değil mi?

Başbakan’ın, “birini tercih et” dediği iki isim de sırayla Futbol Federasyonu’na başkan oldular, bu bile Erdoğan’ın bu dünyada nasıl egemen olduğunu gösteriyor.

Futbol camiasının ne tür ilişkiler içinde olduğu, nasıl kire bulaştığı son zamanlarda apaçık ortaya çıktı.

Başbakan’ın böylesine kirli bir dünyanın tam merkezinde ne işi var?

Niye bu işlere karışıyor?

Bir başbakanın adının, polisin izlediği “şike” olaylarının içinde geçmesi olacak şey mi?

Futbola böylesine müdahale eden, federasyon başkanlarını bile seçen bir başbakan, futbol dünyasında yaşananlardan da sorumlu olmaz mı?

Erdoğan, başka hangi alanlara müdahale ediyor, başka hangi kurumların başkanlarını seçtiriyor?

Bunlar yanlış işler.

Bugün ikiye ayrılmış gibi görünen medyanın bir ayağı Başbakan’la iyi geçinmeye uğraşıyor, diğer ayağı ise Başbakan’ın her yaptığını övmekle meşgul.

Bir tür Başbakan medyası oluştu ve o medyanın “Pişekârları” Başbakan ne yapsa alkışlıyor, Başbakan’ın asla eleştirilemeyeceğine inanıyor ve asla eleştirmiyor.

Eleştirenlere de saldırıyor.

Böylesine eleştiriden azade bir yapı, hata yapılması için geniş bir alan açar yöneticilere ve eleştirilmeyen yönetici elindeki gücü keyfince kullanmaya başlar.

Başbakan Erdoğan iyi ve doğru işler yapmış bir siyasetçi ama yaptığı iyi işler ona “kötü işler” yapma özgürlüğü bağışlamıyor, bir alanda hukuku desteklediğiniz için bir başka alanda hukuk dışına çıkma hakkına sahip olamazsınız.

Hukuku ve demokrasiyi zedelersiniz böyle yaparsanız.

Bu halk, bu başbakana “hukuktan yana çıktığı ve dürüst olduğu” için büyük bir destek verdi.

Hukuka saygılı ve dürüst kalmasında hem kendisi, hem de bu ülke için büyük yarar var.

Benim Başbakan’a dostça tavsiyem, hukuk mevzilerine çekilsin ve gücünü meşru alanlarda, meşru biçimde kullansın.

Ya da “Aziz Yıldırım yalan söylüyor” desin ve kimlerle dostluk kurduğuna bundan sonra dikkat etsin.

Taraf/Ahmet Altan