KEMAL Kılıçdaroğlu'nun işi çok zor. Yoksa "İmkânsız" mı demeliyim. Bilmiyorum.

Çağdışı kalmış bir partiyi dönüştürmeye, Avrupalı sosyal demokrat partiler tarzına getirmeye çalışıyor.

Bunun için insanüstü bir gayret içinde. İlk eleştiriler, "Liderlik vasfı yok. Üç gün sonra devirirler. Kaçar" diyordu.

Olmadı, kaldı. Üstüne bir kurultay geçirdi. Başarıyla.

"Partiye hâkim olamaz. Orada kurtlar var. Ona istediğini yaptırmazlar" dendi.

Yapacağı kadroyu kurmak için kolları sıvadı. Köşe başlarını tutacak adamları buldu.

Yine olmadı. Beğenmediler.

O yılmadı, çalışmaya devam etti.

Bakın liderlik sınavlarını bir bir veriyor, hem de geçmiş tarzından beklenmeyen bir performansla.

Partiyi yeniden oluşturuyor.

50 yıllık Deniz Baykal'a, Önder Sav'a rağmen.

Bunları fazla kırıp dökmeden yapmaya çalışıyor, yapıyor.

"Siyasi gözlemci" dediğimiz kitleden yükselen ses aynı: "Beceremezsin."

Niye? Belli değil. Onlar öyle istiyor, umuyor.

"Kardeşim eleştirme, çözüm öner" diyorlar.

Onu yapıyor. Çözüm önerilerini getiriyor, eksik fazla. Fark etmiyor.

Aynı koro haykırıyor: "Bunları yapamazsın. Hayal bunlar."

Elden para dağıtmaya gıkını çıkarmayanlar, "Ben bu işi bir sisteme oturtacağım" diyene, "Oturtamazsın" diyorlar.

Niye? Belli değil. Onlar öyle söylüyor. Bakın ben size bir şey söyleyeyim. Kılıçdaroğlu, beni bile şaşırtan bir beceriyle işini görüyor.

Yürüyor.

Evet baştaki rüzgârı kaybetti ama hızla toparlıyor.

Elbette karşısında güçlü, Türkiye'nin demokratik döneminde gördüğü en güçlü lider var. Üstelik başarısız denilemeyecek bir lider.

Ama Kılıçdaroğlu buna rağmen başarılı. Bunu rakiplerinin ona gösterdiği tepkiden, tavırdan bile anlamak mümkün.

Ama bazıları "beğenmiyor". Bence Kılıçdaroğlu bunlara aldırmamalı.

Bu tipler malumdur. Denizi yürüyerek geçene "Yüzme bilmiyormuş" derler.

Ve yine bence Kılıçdaroğlu'nun bugünkü durumu, o rüzgârı yakalayıp mantık dışı hızla yükseldiği dönemden daha iyi.

Çünkü şimdi kendi rüzgârını kendi yaratıyor.

Bir kez daha yazıyorum

GEÇMİŞTE defalarca yazdığım bir konuyu, günü bir kez daha gelmişken bir kez daha yazmak istiyorum.

Yanlış anlamayın, ben bunu Tansu Çiller'in başbakan olduğu günden beri yazıyorum.

Hatırlatayım önce. Galiba 1994 yılıydı. Kuzey Irak'taki Kürtler, Barzani ve Talabani, Türkiye'ye bir teklif getirmişlerdi.

"Burada Irak'la hiçbir bağlantımız yok. Bölgede Türk Lirası'nın kullanımına geçmek istiyoruz" demiş ve bölgedeki iletişim altyapısının da Türkiye'ye bağlanmasını talep etmişlerdi.

O günlerde bir ben, bir de başka bir köşe yazarı, "Bu müthiş bir gelişme. Bunun sonucunda Kuzey Irak, Türkiye için sorun olmaktan çıkar, tam aksine Türkiye'nin uzantısı olur"

demiştik.

Tansu Çiller ise o zaman o fırsatı tepti. Sonra köprülerin altından çok sular aktı.

Ama pozisyonlarda hâlâ çok büyük değişiklik yok.

Daha önce "Geniş oynamak" diye yazmıştım.

Türkiye geniş oynamalı.

Kuzey Irak'ın, Irak'ın geri kalanıyla ne etnik, ne dini hiçbir bağı yok. Bütün bağlantıları Türkiye'nin Doğu'su ile.

Bu bağlantı doğru kullanılır, Türkiye cesur adımlar atmaktan kaçınmaz ise Türkiye'nin sınırları gelecekte değişir.

Ama eksiye doğru değil, artıya doğru. Bu üniter yapı içinde mi olur, başka bir yapı mı kurulur bilmiyorum.

Ama aleyhimize gibi görünen oyunu, lehe çevirmenin mümkün olduğu ortada.

Türkiye bunları tartışmaktan, konuşmaktan, görmekten vazgeçmemeli.

Adalet geldi memleketime

HSYK değişti, Türk adaleti kurtuldu öyle mi?

Verilecek yanıt var da, basın ahlakı müsait değil.

Al sana kurtulan adalet.

Çek mağdurunun davası için 16 ay sonraya gün verilmiş.

"Ölme eşeğim ölme" derler ya o hesap. İşimiz gereği sık sık hâkim karşısındayız. Dava dosyalarımız var.

Dosya numaraları 5 haneli artık.

Hangi hâkim bu yoğunlukta adalet dağıtabilir. Ama ota boka dava açmış herkes. Hepsi hâkimin önünde.

Bir eleme, bir "Bunun için mahkemeyi meşgul etmeye değmez" diyecek kurum yok.

Sonra adalet bekliyoruz. Bekliyoruz ama çok uzun süre.

Onca dava, mahkemeyi meşgul ettiği yetmiyormuş gibi oradan da Yargıtay'a gidiyor. Bir o kadar da orada adalet bekle. Gelmesine geliyor bazen sonunda ama "eşek ölmüş oluyor"

adalet gelinceye kadar.

Şimdi o çek mağduru 16 ay bekleyecek. Büyük ihtimalle o da çekini tahsil edemediği için başkalarını mağdur edecek ve davalar peş peşe dizilecek.

Sonunda bir çözüm bulunacak 10 yıl sonra. Sonra da buna adalet denilecek.

Ama olsun, mühim değil.

HSYK değişti ya, adalet geldi memleketimin dağlarına.

İki de büyük adliye binası daha yaparsak, hepten gelmiş olur.

Müjdeler olsun!



NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

"Zamanın koruğu üzüm yaptığını ama üzümü de bozabildiğini unutmadığımız zaman."

- - - -