Kafka’dan gelen kafesin kuşu araması sözü zorlu bir düşünme serüvenini gerektiriyor, Hegel’den başlayan devletin kutsileşmesine, Anarşizm teorilerinin her türlü kurumsal iktidarın reddine, liberal teorilerin gelişimine, Marksizm’in eşitlikçi temelde insanlığın kurtuluşu teorilerine, sosyal demokrasinin denge teorilerine kadar götürür, orada durmaz, başka düşünce arayışlarına götürür.

Tek amaç özgürlüktür.

Çünkü kafes kuşu aramaktadır.

Kişisel gelişim kitaplarını satmaktan başka amacı olmayan mevcut kitap evleri kafesi ve kuşu bilmeden ve istemeden de olsa birbirine yaklaştırır.

Ancak paranın ve metanın piyasa hakimiyetine dayanan ve rızanın olmadığı alanlarda her türlü zorla, şiddetle desteklenen bu küresel sistemin, elbette ülkeden ülkeye uygulamaları değişecektir.

Farklı tarihsel geçmişler, gelenekler, siyasetler ve liderler  vardır.

Rusya’nın bizde deli Petro diye bilinen  büyük Petro’su, Hollanda’ya gemi yapımını öğrenmek için kimliğini gizleyerek gitmiştir ve Hollanda’da  çalışmıştır.  Bir iktidar meselesi için ülkesine dönene kadar gemi yapımı işini öğrenmeye çalışır.  Bilmek gerekiyor, Rusya’nın liderinin okyanuslara açılabilecek teknolojiye sahip gemi yapımını öğrenebilmek için Hollanda’da, tersanede, gemi yapımı işinde fiilen ve fiziken çalıştığını bilmek gerekiyor.

Yıllar 1682-1725 yılları. Ülkemizin yönetimi ne yapıyor, bakılsa hemen görülür, Petro’ya deli diyor…

Petro, batıya bilimsel ve teknolojik gelişmelerin öğrenilmesi için öğrenci gönderiyor.

Osmanlı 100 yıl sonra Batıya insan gönderiyor, ne yazık ki ne buharlı makinenin yapımını, ne de okyanuslara açılabilecek tipte ağır gemilerin inşasını merak ediyoruz…

Ne de farklı düşünce akımlarını…

Hiçbir şey yok, dar alanda akçaların ve elbette saray iktidarının paylaşımları dışında bir şey yok.

Sadece Din ve Milliyetçilik üzerinden bir ülkenin geleceğinin kurulamayacağını bilmek ve öğrenmek daha ne kadar zaman alacak?

Ülkenin  en büyük muhalefet partisinin lideri  bir yürüyüş yapıyor, adına adalet yürüyüşü deniyor, kısa sürede bu yürüyüş farklı düşünen muhaliflerin belirginleştiği bir alana dönüşüyor, heyecan kendi meşruluğunu yaratıyor, yürüyüş bu daha başlangıç sloganları ile bitiyor.

Ya sonra, ya sonrası…Yok, yok, ama dünya dönüyor. Her büyük eylem arkasından büyük düşünce atılımını getirmeli, muhalefetseniz ve bu kadar kitleyi o zamanlarda  etkileyebildi iseniz ileri zamanlara taşıyacak bir düşünce ve eylem planlaması yapmalı idiniz.

Çünkü büyük eylemlerin büyük etkisi yeni eylemlerle taşınamaz, salt eylemler kanıksanır ve marjinalleşir. Mutlaka bir düşünsel somut açılımla devam etmesi gerekir.

Ama beyhude ve iyimser bakışlara gerek yok, tarih böyle ilerliyor.

Ülkemiz, aydınlığımızın ve umudumuzun toprakları, vahşi ve benlikler kadar karmaşık, bir yan lümpen, bir yan asi…

Bir yan çıkarcı ve kirli, diğer yan temizlenme umudunu arıyor. Kulaklar idealizmin soylu sözlerini arıyor, gözler eğilmeyecek başları arıyor.

Sözlerin ateşini, alevin rüzgarını, dürüstlüğün, eşitliğin ve elbette özgürlüğün fırtınasını arıyor…

Sürekli adalet aranıyor.

Ama bir yandan da.

Kafes kuşu arıyor…