İstanbul Barosu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iddiasının aksine avukatları temsil ediyor. Ümit Kocasakal “Benim bütün avukatları temsil etmediğim, yargı oylarının üçte birini temsil ettiğim iddiasına gelince; herhalde burada bir matematik hatası var. Kendisi, aldığı %52 oyla ne kadar milleti temsil ediyorsa, ben de aldığım %67 oyla o kadar İstanbul Barosu avukatlarını ve baroyu temsil ediyorum. “ diyor.  Kocasakal bu sözlerinde son derece haklı.

Kocasakal haklı, % 52 ile değil % 67 oy oranı ile avukatları temsil ediyor ama ne yazık ki İstanbul Barosu yalnız.

İstanbul Barosu neden yalnız?

Kocasakal’a oy veren avukatlar eylemde yanında değiller, baronun etkinliklerine oy veren avukatların 300-500 ü katılıyor.. Bunun nedenleri başka bir yazının konusu olabilir. Kocasakal’ı önce ona oy veren seçmenleri yalnız bırakıyor.

Kocasakal herkese karşı meydan savaşı veriyor, iktidara karşı, muhalefetle barışık değil; panellerde, toplantılarda ana muhalefet partisinin lider ve yönetimine karşı eleştirileri biliniyor. 

Barolar halktan kopuk

Baroların tamamı halktan kopuk, halktan yana, KOBİ’lerden yana değişim talepleri olmadığı gibi yapılan değişikliklere de avukatların çıkarlarını savunma adına karşı çıkıyorlar.

 Karşılıksız çek cezalarını kaldıran düzenlemeye karşı aralarında Kocasakal’ında bulunduğu Marmara Baroları toplanıyor ortak açıklama yapıyor.  Marmara baroları bu deklarasyonla tekellerin iflasa sürüklediği KOBİ patronlarına karşı tekellerin yanında yer alıyor.  Marmara Bölgesi barolarının ortak deklarasyonunda karşılıksız çek cezalarının kalkması halinde ekonominin batacağı iddia ediliyordu. 3 yıl geçti, ekonomi batmadı ama yargı, 2 milyona yakın karşılıksız çek dosyasının kapatılması ile soluk aldı.

KOBİLER lehine yapılan yasal düzenlemeler

Barolar Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu, TTK, Borçlar, Tüketici kanunları ile KOBİ’ler ve halk lehine yapılan düzenlemeler üzerinde hiç durmadılar, AB uyum yasaları ile getirilen bu değişikliklerin daha doğru ve anti tekelci bir şekilde çıkması için kıllarını bile kıpırdatmadılar.

Sonuç olarak barolar yalnız, özellikle İstanbul Barosu ve başkanı Kocasakal son olaylarla Cumhurbaşkanının hedefi haline gelmiştir. Bu nedenlerle yazının başlığını “İstanbul Barosu’nun dayanılmaz yalnızlığı”  koymayı tercih ettim..

Barolar, siyasetten destek alamayabilirler ama hiç olmazsa baroların hukukun üstünlüğü, özgürlükten, eşitlikten ve adaletten yana her kesimden genel bir itibari olmalıydı.

Barolar tarihin hiçbir döneminde, hiçbir yerde devrimci bir tutum içerisinde olmadılar ama bu kadar da yalnız kalmadılar.

Rahmi Ofluoğlu