AKP’nin  iktidara gelmesi ile birlikte çağdaş kesimde kaygılar başlamıştı. Çağdaş kesimin kaygıları giderek artıyordu.  Kocasakal kafa tutan, tavizsiz laik, cumhuriyetçi, ulusalcı bir tutuma sahipti. Katıldığı TV programlarında gösterdiği performansla çağdaş kesimlerin kalbini fethediyordu.

İşte bu ortamda 2010 İstanbul Barosu seçimleri yapılıyordu. Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu  seçime iki adayla katılıyordu. Çağdaş kesim Hukukun Üstünlüğü Platformunun seçimi kazanma ihtimaline karşı kaygılanıyordu. Bu kaygılarla çağdaş kesimler tavizsiz Atatürkçü olarak kabul edilen Kocasakal’a oy verdiler ve Kocasakal 2010 seçimlerinin galibi oldu.

Seçim sonrasında adaletbiz Baro başkanlığını marka kazandı”

 diye manşet atmıştı. http://www.adaletbiz.com/baro-baskanligini-marka-kazandi-h326.html

2012 seçimlerinde oyunu arttıran Kocasakal 2014 seçimlerinde zirve yaparak %68 oya denk gelen 14 bin oy aldı.

Kocasakal’ın bu seçim başarılarına rağmen ortada bir gariplik vardı.  Kocasakal’ın öncülüğünde İstanbul Barosu’nun düzenlediği eylemlere bir avuç avukat katılıyordu. Kocasakal seçimleri kazanıyor ancak seçim başarısını eylemlere taşıyamıyordu.

Baro yönetiminden hiç kimse bu tuhaflığı sorgulama gereğini duymuyordu. Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu tamamen etkisiz hale gelmişti. Toplantılara 50-60 avukat katılıyor, onlarda Kocasakal’a sen bilirsin başkan diyorlardı.

Önce İlke’nin geçmişine baktığımızda durum çok daha farklıydı. Önseçimlere 3bin- 4 bin avukat katılıyordu.  Önce İlke’nin baro başkanı , yönetim kurulu adayları, disiplin kurulu adayları, TBB delegeleri binlerce avukatın katılımı ile yapılan önseçimlerle belirleniyordu.

Kocasakal döneminde Kocasakal tek tayin edici oldu, tıpkı AKP gibi, MHP ve diğer partiler gibi.. Sonuç seçim kazanan ancak giderek yalnızlaşan bir baro..

Burada Kocasakal’ın bir kusuru yok.. Sistem hatalı..

Sistem 5 kişinin kurguladığı grubunda uyduğu seç beni seçeyim seni sistemi.. Tıpkı siyasi partilerdeki gibi..

Seçim gericilik, azınlığın koyduğu kurallara itaat devrimcilik olmuştu!.. Bu durumda en devrimcisi RTE gibi..

2016 seçimleri yaklaşıyor, herkes Kocasakal’ın iki dudağının arasından çıkacak bir sözcüğe bakıyor;

Adayım,

Aday değilim…

Adayım derse gruptan hiç kimsenin aday olamayacağı bekleniyor.

Ne tuhaf!   30 bin kişilik bir baro için özellikle barocular için, barocular içindeki 68’liler için durum biraz yadırganacak cinsten..

Dahası var; 50-60 kişi ile yapılan grup toplantılarında adaylık konusu gündeme geldiğinde herkes Kocasakal’a “siz bilirsiniz efendim, yetki sizin efendim..” deyiveriyor ve Kocasakal’a baro organlarını, TBB delegelerini  tespit etme yetkisi veriliyor.

Dünya nereye gidiyor, İstanbul barosu nereye?

Çoğu sol görüşlüler tarafından faşist olarak nitelenen MHP’de taban lidere karşı ayaklanıyor ve lider sultasını sallıyor. Ya bizim baro, ya 68’liler…

Bugün lider sultasının sürdüğü tek parti reisin partisi AKP….

Reisin bizimkinden tek farkı kendi kitlesini seferber etmesi, meydanlara yüz binleri toplaması, bizim ki eylemlerde sen, ben, bizim oğlan..

Taban yok, lider var!...

Ülke giderek gericiliğe teslim olurken, ufukta iç savaşın göründüğü bugünlerde baroda tabanla kucaklaşacak, birlikte yürüyebilecek bir yönetim anlayışına şiddetle ihtiyaç vardır.

Tek adam yönetimi bize yakışmaz, bir delegelik veya yönetim kurulu üyeliğine boyun eğmek biz e hiç yakışmaz..

Gün derlenip toparlanma, laik, çağdaş, Cumhuriyetçi kesimleri ayağa kaldırma günüdür.