Her mahkemenin verdiği her türlü kararın gerekçeli olmasını Anayasa'nın 141/3. maddesi öngörmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun (HMK) 27 ve 297. maddeleri de Anayasa hükmüne paralel bir şekilde hukuk yargılamalarında da aynı kuralı getirmektedir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu (İBK) da gerekçe konusunda verdiği bir kararında[i] "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" demektedir.

Kararda yer alan keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek gibi sonuçları adil yargılanma hakkına işaret etmektedir. Yine yukarıda yer verdiğimiz HMK.’nun 27. maddesi de hukuki dinlenilme hakkı kapsamında gerekçeye yer vermektedir. Bu sebeple mahkemelerin kararlarını gerekçelendirmemesi ya da uygulamada sıkça karşılaştığımız matbu gerekçeler yazmaları adil yargılanma hakkının da ihlalini teşkil eder.

Matbu gerekçelerle en çok karşılaştığımız mahkemeler ise uygulamada bilirkişi raporunu esas alan iş mahkemeleridir. Bilirkişi raporu doğrultusunda karar veren hâkim, gerekçesinde de bilirkişi raporuna atıf yapmakla yetinmektedir. Ancak bu tarz bir gerekçe Anayasanın öngördüğü ve buna paralel olarak HMK.’nun düzenlediği nitelikte bir gerekçe olarak kabul edilemez. Bu gerekçelerde delillerin tartışılmasına ve hâkimin delilleri değerlendirmesine yönelik kanaatine rastlamayız. Kısaca davanın hangi nedenle kabul ya da reddedildiğini taraflar gerekçeden anlayamaz. Bu durumda kararın gerekçelendirilmiş olduğundan bahsedemeyiz.

Yargıtay da “Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır.” diye açıkladıktan sonra kararında[ii] bilirkişi raporuna atıf yapılmasının kararın gerekçeli olduğunu göstermeyeceğini içtihat etmiştir. Aynı kararında bilirkişi raporuna atıf yapılarak oluşturulan gerekçenin adil yargılanma hakkının ihlal ettiğini de ifade etmiştir.

Av. Elifgül Yalçın

 

[i] İBK, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı karar

[ii] 9.HD. E.2018/7426, K. 2018/17230, T.02.10.2018