ANKARA İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), polis ile vatandaşların karşı karşıya gelmesine neden olan ODTÜ yolunu, Çevre Kanunu da dahil olmak üzere dört kanuna aykırılık taşıdığı iddiasıyla yargıya taşıdı; yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi.

İMO’dan yapılan yazılı açıklamada, dava konusu yapılan bahsi geçen bağlantı yolunun Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından ilk olarak 1991 yılında belediye meclis kararıyla onaylanan Nazım İmar Planında “iki mahalle arasında bir bağlantı yolu” olarak bahsedildiği kaydedilirken, gelinen aşamada yolun otobana dönüştürüldüğü vurgulandı. İMO’nun açıklamasında şöyle:

“1993 yılında yol ‘trafik yolu’ olarak değiştirilmiş, 1994 yılında ise bölgenin gelişimi esas alınarak iki geliş gidiş olmak üzere 4 şeritli bir yol olarak genişletilmiştir. 2007 yılında ise Ankara Üst Ölçek Nazım İmar Planı’nda yolun güzergâhı tanımlanarak, yol iki mahalle arası bağlantı yolu olmaktan çıkarılmış, Eskişehir ve Konya yollarını bağlayan bir otobana dönüştürülmüştür. 17 Mayıs 2013 tarihinde ise Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yolun bir kısmının 1., 2. ve 3. Derece sit alanı olan ODTÜ Ormanı’ndan geçirileceği belirtilmiş, bölgenin sit alanı olmasından kaynaklı olarak Koruma Amaçlı İmar Planı’nın onaylanması zorunluluğu hükme bağlanmıştır. Ayrıca 644 sayılı KHK doğrultusunda söz konusu planların yürürlüğe girmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun bulunması gerekirken, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın twitter üzerinden yaptığı açıklama ile de planların onaylanmadığı ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler ışığında Koruma Amaçlı İmar Planı onaylanmadan çok önce 100. Yıl ve Çiğdem Mahallesi arasında yol inşaat çalışmaları başlamış ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek usul açısından yapılan tüm bu hukuksuzluklara rağmen ‘yolun her halükarda yapılacağını’ kamuoyuna açıklamıştır.

Dört yasaya aykırı
Yol yapımının gündeme getirildiği bu süreçte gerek işin ihale ediliş biçimi gerekse de yolun yapımı açısından birçok açıdan hukuka aykırılıklar bulunmaktadır. Buna göre 2012 ve 2013 yıllarına ait Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde ödeneği bulunmayan yol işiyle ilgili ihaleye çıkılması Kamu İhale Kanunu, Belediye Kanunu, Çevre Kanunu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na aykırılıklar içermektedir.

Yolun ödeneği bütçede yok
Yolun ihale ediliş biçimi 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na aykırıdır. Çünkü Kanuna göre yolun ödeneğinin bütçede programlanmış, imar işlemlerinin tamamlanmış ve uygulama projelerinin yapılmış olması gerekir. Ancak ilgili yol projesi bu şartların hiçbirini sağlamadan ihaleye çıkmıştır.

Stratejik planı olmalıydı
Yolun ihale ediliş biçimi 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’na aykırıdır. Çünkü ilgili kanunlara göre yerel yönetimlerin de dahil olduğu kamu idari kurumlarının katılımcı yöntemlerle stratejik plan hazırlaması gerekir. Ancak ilgili yol projesi için herhangi bir stratejik plan hazırlanmadan ihale yapılmıştır.

ÇED raporu yok
Yolun ihale ediliş biçimi Çevre Kanunu’na aykırıdır. Çünkü kanuna göre otoyollar yapılmadan önce olası çevreye olan etkileri konusunda Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) yapılmak zorundadır. Kanunda belirtildiği üzere ÇED raporu hazırlanmadan proje hakkında yatırım yapılması ya da ihale edilmesi söz konusu olamaz. Ancak ilgili yol projesi için ÇED süreci işletilmeden ihaleye çıkılmış, çevreye olan olumsuz etkiler hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.

Alelacele ihale
Ayrıca yolla ilgili olarak uygulama projelerine esas olan yol projesi henüz onaylanmadan ihale gerçekleştirilmiştir. Uygulama İmar Planı 2013 yılında onaylanan yolla ilgili olarak onay tarihinden bir yıl önce 13 Haziran 2012 tarihinde ihaleye çıkılması idari işlemlerin belirlenebilir ve öngörülür ilkelerine aykırılık taşımaktadır. Yolun ihale ediliş biçimi açıktır ki; eşit muamele ve rekabet edebilirlik ilkelerini ihlal etmekte, ihalenin alelacele kimlere ihale edilmek istendiği sorusunu gündeme getirmektedir.

Halka rağmen yol
Yolun hukuka aykırılıkları yanında olası olumsuz sonuçları da bulunmakta ve bu durum bölge halkı açısından önemli değişiklikler gündeme getirmektedir. Yolun, bir kısmının geçeceği 1. Derece sit alanı olan ODTÜ Ormanı’nın tahrip edilecek olması, yolun geçtiği mahallelerde yolun yol açacağı hava ve gürültü kirliliği, var olan trafiğin başka bir bölgede yoğunlaşması ve bu bölgeden yaşayan yurttaşların göç etmesine sebep olacak olması gibi olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Yolun “halka rağmen, halk için” paradoksu içerisinde hayata geçirilmesi yanında fiziki çevrede de olumsuz etkileri olacağı açıkça görülmektedir. Tüm bu sebeplerin yanında ulaşıma dair ısrarcı bir şekilde “araç odaklı” politikalar geliştirilmesi ve bu doğrultuda “trafiği rahatlatma” iddialarında daha çok yol yapımına odaklanılmasının dün trafik sorununa çözüm olmadığı gibi bugün de olmayacağı açıktır.
Gerek usul açısından gerekse de sonuçları açısından telafi edilemez, geri dönülemez ve imkânsız zararlara yol açacak bu yol projesinin hayata geçirilmesi konusunda yürütülen ısrar ile bölge halkının sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı da ihlal edilmektedir.”