Olayın kamuoyunda bu kadar çok tartışılması, akıllara ''yargıç sosyal medyayı kullanabilir mi?'' sorusunu getirdi. Günümüzde hızla gelişen internet teknolojisi, görsel ve yazılı basına bir de sosyal medyayı ekledi. Sosyal medyanın kullanıcıları arasında yargıçların ve savcıların da olduğunu görüyoruz. Günümüzde yargıçların, diğer birçok meslek birlikteliği gibi kurdukları sivil yargı örgütleri aracılığıyla ya da bireysel olarak sosyal medya kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Bu kapsamda Türkiye’de kurulu bulunan Yargıçlar Sendikası, Demokrat Yargı Derneği ve YBD tarafından özellikle Twitter aracılığıyla seyrek de olsa görüş açıklamaları yapılıyor. Yargıçların bireysel olarak en sık kullandıkları sosyal medya araçları arasında Twitter, Facebook ve adalet.org siteleri geliyor. Peki yargıç ve savcıların sosyal medya kullanmaları doğru bir davranış mı?

YARGIÇLARIN SOSYAL MEDYA KULLANIMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Uluslararası hukukta yargı mensuplarının sosyal medya kullanımını açıkça sınırlandıran bir düzenleme bulunmuyor. Ancak, yargıçlara tavsiye niteliğindeki Birleşmiş Milletler Bangalor Yargı etiği İlkelerinde genel olarak konunun kurala bağlandığı görülüyor. İlkelerin ''Mesleğe Yaraşırlık'' başlıklı 4. ve 6. kuralında, yargıçların da diğer vatandaşlar gibi ifade özgürlüğüne sahip olduğu; ancak bu özgürlüklerini kullanırken yargı mesleğinin onurunu, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği yazıyor. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 10. maddesinde de herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olduğu belirtilmiş durumda olup, yargı mensupları için bir sınırlandırma getirilmemiş olduğu görülüyor. Bu durumda yargıçların sosyal medya kullanımlarının ''tarafsızlık'' ve ''mesleğe yaraşırlık'' çerçevesinde değerlendirilmesinde, uluslararası yargı standartlarıyla karar verebilmek adına yarar bulunuyor.

Yargıçların, sosyal medyada görüşlerini açıklarken de yargının tarafsızlığına zarar vermemeleri gereği tartışmasızdır. Yargıcın dışa yansıyan her davranışı, yurttaşın kafasındaki adalet algısını önemli ölçüde etkilemektedir. Hukukçu Çetin Ahçıoğlu'nun da özlü olarak belirttiği gibi “Yargıcın biçimsel davranışları, yargılamanın özündeki değerleri olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle; yargıç, işlem ve davranışlarında yüksek özen göstererek hem bireyin hem de kendi saygınlığını korumalıdır.” Yani yargıç, sadece işini yaparken değil, özel yaşamında da özenli olmak zorundadır.

Yargıcın sosyal medya kullanımı sırasında ilk akla gelecek itiraz tarafsızlık sorunu olacaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tarafsızlığı ön yargı sahibi olmamak biçiminde tanımlamaktadır. Mahkemeye göre, tarafsızlığın objektif ve sübjektif olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan sübjektif tarafsızlık, mahkeme üyesi hâkimin birey olarak tarafsız olmasıdır. Objektif tarafsızlık ise, mahkemenin kurum olarak kişide bıraktığı güven verici izlenim ve tarafsız görünümdür.(Piersack/Belçika davası) Yargıcın adil olması, tarafsız ve bağımsız olmasının yanında, tarafsız görünmesi de bir zorunluluktur. Yargıcın, baktığı ya da bakması muhtemel bir dava ile ilgili olarak davanın taraflarına ya da üçüncü bir şahsa görüşlerini açıklaması, hem ceza hem de hukuk usulünü düzenleyen mevzuatta, davadan çekilme ve ret nedeni olarak sayılmıştır.Bu nedenle yargıç, sanal ortamlardaki davranışları ile tarafsızlık görüntüsüne zarar vermemelidir. Yargıcın dünya görüşünün, yaptığı paylaşımlardan anlaşılması elbette mümkündür. Ancak bu paylaşımların, yargıcın yargılama görevini yaparken tarafsız olamayacağı algısına neden olmaması gerekir.

Sürgün üstüne sürgün yiyen hakim böyle veda etti: "Artık dayanamıyorum" demek... Sürgün üstüne sürgün yiyen hakim böyle veda etti: "Artık dayanamıyorum" demek...

Yargıçların sosyal medya davranışlarının mesleğe etkisinin sıkça tartışıldığı ülkelerden biri  Amerika Birleşik Devletleri’dir. Yargıç J. Mitchell Nathanael tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre,  ABD'li yargıçların sosyal medya üyeliği bulunan (ki yüzde kırkında var) yargıçların yüzde ellisine göre sosyal medya paylaşımları, yargı etiği ilkelerine aykırı olabilir. Uluslararası Barolar Birliği tarafından, 2012 yılında altmış ülkede hukukçular arasında yapılan, sosyal medya kullanımının avukatlık ve yargıçlık mesleklerine etkisi konulu ankete katılanların yüzde kırkı, yargıçların internet ortamında sergiledikleri davranışların kamuoyunun yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına ilişkin kanaatini olumsuz etkilediğini düşünüyor. Aynı ankette, avukatların sosyal medya kullanımı, kamuoyu tarafından olumsuz olarak algılanmamış, ankete katılanların sadece yüzde on beşi tarafından sosyal medya kullanımının avukatlık mesleğinin kamuoyundaki algısına zarar vereceği belirtilmiş.

BİR BAKANLIK TETKİK HÂKİMİNİN TWİTTER ARACILIĞIYLA YAPTIĞI PAYLAŞIMLAR

Sosyal medya kullanımının yargıç açısından tartışmalı olan bir yanı da günlük yaşamda birlikte görünmesi tarafsızlık görüntüsüne zarar verebilecek kişilerle sosyal medya arkadaşlığıdır. Bir başka deyişle, sosyal medya kullanan yargıçların arkadaş olarak eklediği kişilerin, yargıç üzerinde nüfuzu olduğu izlenimi verebilecekleri için sakıncalı olduğu düşünülüyor Nitekim, ABD’nin Florida eyaletinde, benzer kaygılarla  yargıçların sosyal medya kullanmaları yasaklanmış durumda. İsviçre'de de yargıç statüsündeki APEA (Authority of protection of children and adults) başkanın, baktığı bir davanın taraflarından birinin babası ile facebook arkadaşlığının, tarafsızlığını etkileyeceği iddia edilmiş, İsviçre mahkemeleri, bu durumun tek başına yargıcın tarafsızlığını etkilemeyeceğine hükmetmiş durumda. Bu karar, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nde hala sürüyor.

Günümüzde Türkiye’de de yargıçların sosyal medya kullanımı ile ilgili olarak çeşitli sorunlar yaşadıkları görülüyor. Basında zaman zaman yer alan Twitter ve Facebook paylaşımlarından, bazı yargıçların hakaret boyutlarına varan sözlerle siyasal tartışmalara taraf oldukları, belirsiz kesimlere karşı tehditkar dil kullandıkları ya da güçlü politik figürlerle görüntü verdikleri görülüyor. Bir Bakanlık tetkik hâkiminin Twitter aracılığıyla yaptığı paylaşımlarında, kimi muhalif gazeteciler ve ana muhalefet partisi liderine açıkça küfür ettiği iddiası basını hayli meşkul etmişti. Benzer şekilde, özellikle adalet.org, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya ortamlarında yargıç ve savcıların zaman zaman birbirlerine ya da siyasi kişiliklere hakaret içeren paylaşımlar yaptıkları ya da yaraşırlık ilkesiyle bağdaşmayan tartışmalara girdikleri görülüyor. Bir dönemin Adalet Bakanı tarafından konu, “HSYK Başkanı, Adalet Bakanı olarak ben siyasi görüşünü sosyal medyada paylaşan hâkimden de savcıdan da korkuyorum. Yetkim olsa siyasi görüşünü sosyal medyadan paylaşanı bir saat değil, bir saniye bu meslekte tutmam. Rütbesini alırım ‘Sen git partilere üye ol, hangi partiden siyaset yapmak istiyorsan yap.’ derim” sözleriyle gündeme getirilmişti.

Ancak sosyal medya kullanımına ilişkin hâlâ ne uluslararası yargı örgütleri ne de HSYK tarafından getirilmiş açık bir etik düzenleme ya da yasaklama bulunmuyor. Bu konuda uluslararı sözleşmelerle ortak bir kural geliştirilmesi zor görünüyor. Zira mesleğe yaraşırlık ilkesi ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Örneğin neredeyse tüm dünyada yargıçların siyasi parti üyesi olmaları yasaklanmışken, aynı AB hukukuna tabi olduğumuz Avusturya ve Almanya'da yargıçlar, siyasi partilere üye ve yönetici olabiliyorlar. Ya da diğer birçok AB ülkesinin aksine, İngiltere ve İspanya'da yargıçlar, sendika kurma hakkına sahip değiller.

Yukarıda özetlediğim aksi örneklere rağmen, sosyal duyarlılıklarını toplumun bir ferdi olarak çevresiyle paylaşan yargıcın sosyal medya kullanımının, mesleki zorunluluklar dışında sınırlandırılmamalıdır. Aksi halde, yargıçların sosyal yaşama dair edindikleri deneyimleri paylaşmaları en baştan engellenecek; yargıç, sosyal yaşamdan izole yaşamaya zorlanacaktır. Daha da önemlisi toplum, yargıcın deneyimlerinden yararlanamayacaktır. Sosyal medya arkadaşlığı da toplumda, arkadaşlığın ilk anlamı ile karıştırıldığından dolayı yanlış anlamalara neden olmaktadır. Bir yargıcın, sosyal medyada takipleştiği bir avukatın davasını yürütürken tarafsız olamayacağını iddia etmek, sosyal medyanın pek iyi anlaşılmamasıyla bağlantılı görünmektedir.   Oysa, en sık kullanılan Twitter ve Facebook isimli sosyal medya ortamlarında bir kişiyi takip etmek, onunla arkadaş olmak değil, sadece görüşlerini izlemek anlamına gelir ki; bu da yargıçlara da diğer bireyler gibi tanınmış bir insan hakkıdır. Hukuk fakültesini birlikte okuyan yargıçlar ile avukatların sosyal ilişkileri her zaman olacaktır. Yargıcın, avukatlarla sosyal medya üzerinden herkesin görebileceği şekilde yazışması ve arkadaşlığını duyurması, tarafsızlığına zarar vermek yerine yargıcın denetlenmesi açısından bir şeffaflık göstergesidir. Yeter ki yargıç, sosyal medya kullanırken, tarafsızlığına gölge düşürecek, kendisini gereksiz siyasi çekişmelerin içine çekecek mesleğe yaraşmayacak...tartışmalardan kaçınsın. Bir de, mesleğinin ağırlığını algılayamadığını  gösterecek şekilde, kendince güçlü gürdüğü figürlerle fotoğraf vermesin. Aksi halde toplum, yargının muktedir figürlerin ağırlığı altında ezildiği ve hukukun çare olmadığı ''vehmine'' kapılabilir.

Nuh Hüseyin Köse

Kaynak Oda Tv