SYRİZA-ANEL hükümetinin mecliste tartıştığı Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, buna karşı mücadele eden işçi, çiftçi, serbest çalışanlar, kadın ve gençleri birleştirdi. 4 Şubat’ta gerçekleşen büyük grevlerde üretim ve hizmet sektörleri tam anlamıyla durdu. Gazeteciler ise grev gününde grev haberlerinin yapılabilmesi için, bir gün önce, 3 Şubat’ta grevlerini gerçekleştirdi.

Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Sorumlusu Eliseos Vagenas kitlesel grevle ve genel olarak Yunanistan’daki gelişmelerle ilgili Boyun Eğme dergisinin sorularını yanıtladı.

4 Şubat’ta gerçekleşen grev eyleminin büyüklüğü ve geçmiş grevlerden onu farklı kılan neydi? Mücadele gelecekte nasıl şekillenecek?
4 Şubat grevi 2010 yılında gerçekleşen büyük halk hareketine benzerliği ile konuşulan muazzam bir eylemdi; ülkede üretim ve hizmet üretimini tam anlamıyla sekteye uğrattı.

SYRİZA-ANEL hükümetinin ilk döneminin çalışanlar üstüne yarattığı hayal kırıklığının artık mücadeleye dönüştüğünü gösterdi. Uzun süredir işçi ve halk hareketinin yeniden yapılanması için mücadele etmeye devam eden komünistlerin siyasi ve kitlesel eylemleri karşılık bulmaya başladı. Satılmış sendika yöneticilerine, halk-karşıtı her hükümete ve AB’ye karşı cepheleşen ‘Tüm İşçiler Militan Cephesi’ (PAME); yoksul çiftçinin çıkarlarını dile getiren ve işçi sınıfı ile ittifakı savunan ‘Tüm Çiftçiler Militan Birliği’ (PASİ); serbest çalışanların çıkarlarını dillendiren ‘Tekel Karşıtı Birliği’ (PASAVE); emekçi halkın içindeki gençlerin ve kadınların çıkarlarını savunan ‘Üniversite Öğrencileri Cephesi’ (MAS) ve ‘Yunanistan Kadın Federasyonu’nun (OGE) güçlenmesi için mücadele ediyoruz.

Yüz binlerce insanın birleştiği bu kitlesel halk örgütlerinin içindeki komünistlerin yılmayan faaliyetleri, YKP’nin seçim etkisinin çok ötesinde, bir umut mesajı taşıyor.

4 Şubat’ta gerçekleşen büyük halk hareketi ve genel işçi grevi, buna tanıklık etti. İşçi, yoksul ve orta çiftçilerle, serbest çalışanlar, yaşlılar ve emeklilerle aynı safta yer aldı.

Bu grevden sonra ve şehirlerarası yollarda 100’den fazla noktada barikat kuran çiftçilerin mücadelesinin daha da yükseleceğini not etmeliyiz. Hükümetin Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı meclise oylamaya taşıması durumunda ise, PAME, 48 saatlik grev çağrısı yapacağını açıkladı.

Bu grevin temel amacı neydi?
Bu eylemlere katılan herkesin talebi ortaktı: SYRİZA-ANEL hükümetinin Sosyal Güvenlik için hazırladığı yasayı, ‘Giyotin Yasasını geri çekin!’. Bu yasa; işçi kazanımlarını daha da ezmeyi amaçlayan emeklilik ve sosyal dayanışma çerçevesinde ödenen diğer ücretlerinin düşürülmesini; emeklilik yaş sınırının daha da yukarıya çekilmesini; kamusal sosyal güvenlik sistemindeki devlet katkı payının kesilmesini öngörüyor.

Yüzbinlerce insan fabrika, gemi, mağaza, genel olarak işyerlerinde greve giderek, sokaklarda, meydanlarda ve küçük-orta çiftçilerinin barikatlarında çok temel bir mesele için güçlerini birleştirdiler. Bu mücadele geçmiş onyıllarda Sovyetler Birliği ve diğer sosyalist ülkelerin sosyal kazanımlarının ışığında, işçi sınıfının ve diğer halk katmanlarının kanlı mücadelelerle elde ettiği kazanımları korumayı merkezine aldı.

Ülkede yeniden bir iktidar krizinin yaşanacağını düşünüyor musunuz? Yakın gelecekte seçim öngörüyor musunuz?
Partimiz bu siyasi tablodaki hiçbir gelişme senaryosunu dışarıda tutmuyor. Ülke erken seçime gidebilir. Lakin, yüksek olasılıkla, SYRİZA elde ettiği meclis çoğunluğunu (153/300 milletvekili), diğer burjuva güçleri ile işbirliği kurarak genişletmeye çalışacaktır.

Üçüncü Memorandum imzalanırken hükümeti destekleyen muhalefet şimdi pozisyon mu değiştiriyor? Eğer evetse, neden?
Üçüncü memorandumun imzalanmasını sağlayan diğer partilerin, ‘muhafazakar’ Yeni Demokrasi (YD), ‘eski’ Avrupa sosyal-demokrasisi ile bağdaştırılan partilerin (PASOK, Potami) ve mecliste yeni yükselen ‘Merkez Birliği’nin pozisyonu değişmedi. Hepsi, ‘reform’ adı altındaki bu gerici değişimleri destekliyor. Fakat hiçbiri sıradan ‘seyirci’ rolü ile sınırlanmak istemiyor; bunların şekillenmesinde söz sahibi olmak istiyor. Yani, özetle, kapitalizmin ve krizinin yönetilmesinde kendine ‘pay’ sağlamaya çabalıyor.

SYRİZA-ANEL koalisyon hükümetinin geçmişteki PASOK ve YD hükümetleri ile aynı argümanları kullandığını görüyoruz. Halk-karşıtı önlemleri geçirmek için, baskı araçları kullanıyor, çalışanlara tehditler yağdırıyor.

YKP’nin özel olarak Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı, sizin adlandırmanızla ‘Giyotin Yasası’ konusunda ve genel olarak ‘sözde sol’ hükümetin halk-karşıtı politikalarına karşı duruşu nedir?
Partimiz bu gelişmelerin olabileceği konusunda işçileri uyarmıştı. Boş vaatlere, yani, ‘sol hükümetin’, halkı, geçmiş hükümetlerin ‘sırtına yüklediği’ memorandum ve halk-düşmanı önlemlerden kurtaracağına ilişkin vaatlere kanmama çağrısında bulunmuştu. ‘İnsanı kârların üstünde tutacağını’, ‘ AB’yi demokratikleştireceğini’, ‘kapitalizmi daha hümanist kılacağını’ vaat ederken SYRİZA’nın gerçekleri yansıtmadığını söylemiştik.

Yunanistan'da genel grev: 200'den fazla sendika grevde

Kapitalizmin ve kapitalist ekonominin hareketliliğini sağlayan yasalarının olduğunu vurgulamıştık. Bu bakımdan, bir hükümet kendini nasıl isimlendiriyorsa fark etmez (‘sol’, ‘radikal’ vs), kapitalizmin, AB’nin, NATO’nun yasalarına bağlıysa, halk lehine önlemler alamaz; aynı zamanda hem halk çıkarlarının bütünlüğünü hem de ‘iştahlı’ sermayenin karın tokluğunu sağlayamaz.

Toplum ve ekonomiyi sermayenin kârlarına değil, halkın modern ihtiyaçlarının giderilmesine hizmet eden bir zemine yerleştirme ihtiyacı olgunlaştığı için partimiz; seçim maliyeti hesabı yapmaksızın ‘güzel sözlerle’ gönül okşamayı reddetti ve bu sistemin tamir olamayacağını, temelden alaşağı edilmesi gerektiğini gösterdi.

Daima bu yolda ilerledik, ‘pusulamızı’ bu yönde tuttuk ve ‘sol’ hükümetin önünde bayrağımızı aşağıya çekmedik. Halkı meşgul eden her tür sorun, yoksulluk ve işsizliğe karşı, işsizlerin soluk alması, işçi ve emeklilerin son yıllarda yaşadığı gelir kayıplarının geri kazanılması ve gençlerin sorunları için mücadele etmeye devam ettik. 

Bugün, bir yıl sonra, çalışanların gözünün içine bakarak aynı zamanda bir çıkış yolunun olduğunu göstermek için mücadele ediyoruz. Çalışanların bu toplumun olanaklarında daha iyi koşullarda yaşayabileceğini ve yaşamaya hak ettiğini göstermeye çabalıyoruz.

Üretim ve hizmet faaliyetlerini donduran 4 Şubat büyük grev eylemi, yolu gösteriyor! Mücadelenin yolunu.

Derhal;

Maaş ve emeklilik ücretlerinin artırılmasını; serbest toplu müzakerelerinin, toplu sözleşmelerinin geri getirilmesini talep ediyoruz!

Halkın kriz yıllarında yaşadığı kayıplar yerine getirilsin! Krizin faturasını zenginler ödesin! İşçilerin, halkın vergi sömürüsüne son verilsin! Sağlık, eğitim vs’ de boşlukların kapatılması için toplu iş alımları yapılsın. Sosyal Güvenlik ile ilgili Giyotin Yasası geri çekilsin.

Bu bizim yolumuzdur! Bunları ve diğer sosyal hakları geri kazanabilmek için mücadelede birleşen işçi sınıfı hareketinin, militanca barikatlar kuran yoksul-orta çiftçinin, serbest çalışanların, emekli ve gençlerin yoludur.  

4 Şubat, yürümemiz gereken yolu gösteriyor!

Edinmemiz gereken hedefleri ve dile getireceğimiz talepleri gösteriyor!

Bir burjuva hükümetini bir diğeriyle değiştirmek yerine iktidardaki sınıfın değişmesi gerektiğini; devirmemiz gereken düşmanı gösteriyor!

Aynı zamanda güçlendirmemiz gereken ittifakı gösteriyor. Partimiz bu ittifakın yapılanması ve güçlenmesi için istikrarlı bir şekilde çalışıyor. Böylece, negatif güç dengesi değişebilir; örgüt, mücadelecilik, işçi sınıfı ve diğer halk katmanlarının mücadele ruhu güçlenebilir; kadercilik ve kölelik, barbarlığın eski ve yeni yönetimlere karşı, insanın insanı sömürmeyen bir toplumun inşası, sosyalizm için, mücadelenin yolu açılabilir.

Ancak bu zeminde ve yönde, bugünün koşullarında, çalışanların, halkın, gençlerin modern ihtiyaçları çerçevesinde küçük ya da daha büyük hak kazanımları olabilir. 

* Boyun Eğme dergisinin 20. sayısında yayımlanmıştır.

 

Kaynak: Haber.sol.org.tr