AKP, 2002’de iktidara geldiği günden beri hep bir tarikatlar koalisyonu olma özelliğini korudu. O zamanlar kavgalı olmadıkları ve pek çok yıkım projesini birlikte sürdürdükleri Fethullah Gülen Cemaati ise AKP’nin neredeyse fiili koalisyon ortağı gibiydi. Devlet kademelerindeki kadroların AKP ve Cemaat arasında paylaşıldığı, hatta bazı bakanlıkların tamamen Cemaat’e bırakıldığı, sonradan dillendirilen bazı itiraflarda ortaya çıkmıştı.

NAKŞİBENDİ İKTİDARI!

Gülen Cemaati’ni bir yana bırakacak olursak, AKP zaten kendi içinde pek çok tarikatın mensubunu, müridini, temsilcisini ve sempatizanlarını barındıran bir yapıya sahipti. AKP içinde özellikle Nakşibendi tarikatının etkili olduğu, en başından beri gizlenmeyen gerçeklerden. Tayyip Erdoğan’ın Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhı’yla olan çok yakın ilişkisi de bilinen gerçeklerden. AKP’nin kuruluşundan itibaren partinin içinde yer almış pek çok önemli ismin de Nakşibendi tarikatına bağlı olduğu da biliniyor. Önceki yıllarda ANAP ve DYP içindeki siyasetçiler arasında da bu tarikatların bağlısı ya da sempatizanı olan pek çok siyasetçi bulunuyordu ancak AKP’de bu oran katlanarak arttı ve tarikatlar AKP üzerinden, siyaset yoluyla kamunun her kademesinde kadrolaşmayı bu dönemde başardı. AKP’nin önemli isimlerinden Abdülkadir Aksu, Mehmet Ali Şahin, Ali Coşkun, Kemal Unakıtan, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Hilmi Güler, Zeki Ergezen gibi isimlerin Nakşibendilikle ilgileri olduğu geçtiğimiz 14 yıl içinde epeyce yazılıp çizildi.

İLK KURULAN AKP HÜKÜMETİNDE BİLE 25 BAKANIN 19’UN TARİKAT BAĞLANTILIYDI

3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Abdullah Gül tarafından kurulan 58’inci hükümetle ilgili yapılan bir araştırmada, kabinedeki bakanların tarikatlarla ilişkileri şöyle anlatılıyor: Kabinedeki 25 bakanın 19’unun tarikat bağlantısını var. Kabinenin yüzde 52’si Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa Dergâhı’na mensup, Tayyip Erdoğan da aynı dergâha bağlı. Yüzde 16’sı Nurcu. Abdullah Gül’ün başbakanlığında kurulan 58. AKP hükümeti, cumhuriyet tarihinde tarikat etkisinin en ağırlıkta olduğu hükümet özelliği taşıyor.

Daha sonra kurulan Tayyip Erdoğan hükümetlerinde de Nakşibendi tarikatı ağırlığı hükmünü sürdürmeye devam etti. Bu argümanı kanıtlayan bir araştırma-haber ise 2007’nin Temmuz ayında Milliyet’te yayınlandı. Ömer Erbil imzasıyla yayınlanan haberde, 22 Temmuz 2007 genel seçiminde Nakşibendilerin oylarının blok olarak AKP’ye gideceği vurgulanıyordu. Haberde şu ifadeler yer alıyordu:

“Nakşibendi cemaati 3 Kasım 2002 genel seçiminde AKP'ye destek verdi. Hatta verdiği desteği bir basın açıklamasıyla kamuoyuna da duyurdu. Cemaatin lideri konumunda bulunan Nurettin Coşan, seçimin hemen öncesinde Sağduyu Partisi adına yaptığı açıklamada, ‘AKP farklı seçmen kitlelerin beklentilerinin odaklandığı bir sentezi daha başarılı bir biçimde oluşturarak, diğer partilerden daha avantajlı bir konuma gelmiştir. Bu yüzden bu seçimlere özel, desteğimiz AKP'yedir’ demişti. Nakşibendilerin en önemli kollarından biri olan İskenderpaşa cemaati geçen seçimde AKP'yi destekledi. Bir dönem Erdoğan'ın da devam ettiği bu cemaatin oylarının (22 Temmuz’da da) önemli ölçüde AKP'ye gideceği belirtiliyor. Geçen dönemde (3 Kasım 2002) AKP milletvekili olan, 22 Temmuz seçimi için İstanbul 1. Bölge'den 4. sırada yeniden aday gösterilen İrfan Gündüz, İskenderpaşa cemaatine yakınlığını gizlemiyor. Gündüz, ‘Esad Coşan'la baba oğul gibiydik’ diye konuşuyor. Tarikatların kapatılmasına karşı çıkan Gündüz, Erdoğan'la birlikte aynı seçim bölgesinden aday. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Esad Coşan'ın doktora öğrencisi olan Gündüz, cemaat tarafından yakından tanınıyor.”

“350 AKP MİLLETVEKİLİNİN YAKLAŞIK 80’İ NAKŞİBENDİ KÖKENLİ”

Aynı haberde, AKP’nin 350 dolayındaki milletvekilinin yaklaşık 80’inin Nakşibendi cemaati mensubu olduğu da vurgulanıyor ve şöyle deniyor:

“Başını Necmettin Erbakan'ın çektiği Milli Görüş hareketi ağırlıklı olarak Nakşibendilik hareketi ile iç içe geçmiş olan bir siyasi çizgiyi temsil ediyordu. Bu yüzden Milli Görüş hareketinin önde gelen isimlerinin Nakşibendi kökenli olması şaşırtıcı değildi. AKP de Milli Görüş içindeki bir kırılmanın sonucu olarak ortaya çıktığı için, AKP'nin önde gelenlerinin siyasi soyağacında Nakşibendiliğin izlerine rastlamak mümkün. Bu çerçevede sona ermekte olan yasama döneminde 350 dolayında milletvekiline sahip olan AKP grubunda 80 dolayında Nakşibendi tarikatı mensubu ya da bu gelenekten yetişmiş milletvekilinin bulunduğu AKP çevrelerinde yaygın bir kanı. Ancak, AKP içindeki tarikat unsurunu yalnızca Nakşibendilerle sınırlamak doğru olmaz. Bunun nedeni, AKP'nin başka tarikatlara da açık olması. Geçen dönemde AKP grubundaki Nurcu milletvekillerinin sayısının da 30'a yaklaştığı, neredeyse ortak kanı haline gelmiş bir görüş.”

AKP: TARİKATLAR KOALİSYONU

AKP’de etkili olan tarikat sadece Nakşibendiler olmadı elbette. Diğer tarikatlar da AKP’nin içindeki “tarikatlar koalisyonunda” hep temsil edildiler. Örneğin Türkiye’de Süleymancıların lideri olarak anılan isimlerden Mehmet Beyazıt Denizolgun 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesinde AKP’nin İstanbul 1. Bölgeden milletvekili adayı gösterildi ve iki dönem milletvekilliği yaptı.

NAKŞİBENDİLİĞİN ÖNEMLİ BİR KOLU OLAN MENZİL CEMTİ DE AKP’DE

Nakşibendiliği bir kolu olan Adıyaman merkezli Menzil cemaati de AKP içinde her zaman etkili olmuş cemaatlerden birisi olarak bilindi. Menzil cemaati Türkiye’nin pek çok ilinde örgütlü bir cemaat. Cemaatin şeyhi Feyzettin Erol'un 18 Kasım 2003 günü verdiği iftara pek çok AKP milletvekili katıldı. Bu milletvekilleri arasında öne çıkan ise Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu oldu. Cemaate yakınlığıyla bilinen Kutlu, Adıyaman'dan birinci sırada aday oldu. Bunda, Kutlu'nun Menzil tarikatına yakın olmasının etkisi olduğu söylendi.

2002’DEN BERİ HER SEÇİMDEN AKP’YE BLOK OY DESTEĞİ

Nakşibendilik tarikatının diğer kolları da AKP iktidarı boyunca, yoğun olarak ve genellikle AKP’den desteklerini esirgemediler.

Örneğin Fatih’in Çarşamba semtiyle özdeşleşen İsmailağa cemaati, AKP öncesinde Refah-Fazilet çizgisini desteklediler. Ancak AKP kurulduktan sonra kitlesel olarak AKP’ye destek verdiler.

Yine Nakşibendi tarikatının bir başka kolu olan Erenköy cemaati de AKP’yle iyi ilişkilerini hep sürdürdüler ve AKP’ye destek verdiler.

Nakşibendi tarikatının bir başka kolu olan Kayseri merkezli Yahyalı cemaati de daha önce Erbakan’ın milli görüş çizgisine yakın durdu, sonradan AKP’nin destekçisi oldu.

İstanbul, Ankara, Düzce’de yoğun olarak örgütlenen Kadiri tarikatının Muhammediye kolu da tercihlerini kitlesel olarak hep AKP’den yana kullandılar.

Güneydoğu’da etkin olan Tillo ve Norşin grupları da, medrese geleneğinin temsilcileri olarak, AKP’den yana oy kullandılar.

Türkiye Gazetesi ve İhlas Holding’le özdeşleşen, adını Hüseyin Hilmi Işık’tan alan Işıkçılar grubu da yıllarda ANAP’a destek veren bir hareket olarak bilindiler ancak 2002’den sonra AKP’nin yanında oldular ve desteklerini hiç esirgemediler.

SOMA ÖRNEĞİ: AKP TARİKATLARI NASIL KULLANDI?

Bu soruya en somut örneği yakın geçmişte yaşanan Soma maden katliamında gözlemledik. 13 Mayıs 2014 günü öğle saatlerinde Türkiye Soma’daki iş cinayetinde pek çok işçinin hayatını kaybettiğini öğrendi. Gazeteciler, televizyon kanalları Soma’dan canlı yayına geçti, yurdun dört bir yanından kurtarma ekipleri ilçeye ulaştı. Maden ocağından gelen her yeni ölüm haberi, Soma’da öfkeyi ve isyanı biraz daha artırıyordu. İlçe adeta acının başkenti olmuştu.  Doğal olarak öfke hükümete, AKP’ye, kabinenin bakanlarına yöneliyordu. Tam bu sırada, Soma’ya otobüslerle cübbeli, uzun sakallı, sarıklı ve şalvarlı tarikat üyeleri akın etmeye başladı. Bir örnek kıyafetlerinden, kullandıkları sarıklardan, giydikleri cübbenin şeklinden farklı cemaatlere mensup oldukları fark ediliyordu. Bir süre sonra gelenlerin İsmailağa cemaatinin önde gelen isimleri oldukları anlaşılacaktı. Soma’nın cadde ve sokaklarında dolaşmaya başlayan bu tarikat şeyhleri, eşlerini, oğullarını, babalarını kaybetmiş insanların evlerini ziyaret ediyor, başsağlığı adı altında o acılı ve öfkeli yürekleri sakinleştirmeye çalışıyor, insanları bu olayın “Allah’tan geldiğine” inandırmaya, ölenlerin ecelinin geldiği için öldüğüne iman etmeye çağırıyorlardı. AKP iktidarı bu tarikat şeyh ve mensuplarını hızla organize etmiş, cinayetin meydana geldiği günün akşamı Soma’ya göndermişti.

Bu bir örnek… AKP buna benzer pek çok olayda, tarikat şeyh ve mensuplarına böylesi organizasyonlarla “toplumsal rıza oluşturma” misyonu da yüklemişti.

"ÇÖZÜM SÜRECİ"NDE DE TARİKATLAR...

Güneydoğu’daki bölgesel tarikat ve cemaatleri de “çözüm süreci” politikaları sırasında kullanan AKP, yöre halkını çözüm sürecine bu tarikatlar aracılığıyla ikna etmeye çalışmıştı. Hatta AKP’nin akil adamları, bölgedeki bazı medreselere gitmiş, tarikat liderleriyle görüşmelerde bulunmuşlardı.

AKP iktidarı, kâğıt üzerinde yasa dışı olan bu tarikat ve cemaatlerin yasal uzantıları olan ve çeşitli adlar altında faaliyet gösteren dernek ve vakıfların önemli bölümünü “kamu yararına çalışan dernek ve vakıflar” listesine almış, bu dernek ve vakıflara pek çok “imar kıyakları”, “tahsisler” ve benzeri ulufeler dağıtarak, kamu kaynaklarını bu tarikat ve cemaatlere aktarmıştır.

TARİKAT ŞİRKETLERİNE BALLI TAHSİSLER, AYRICALIKLI İMARLAR!

Buna da bir örnek vererek, yazı dizimizin bugünkü bölümünü sonlandıralım:

Dönemin Başbakanı Erdoğan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Devlet Bakanı Ali Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, 22 Mayıs 2009 tarihinde 2009/27 sayılı kararla TEKEL’in Unkapanı’nda 5 katlı binasının Maliye Bakanlığı’na hibe edilmesi kararını onayladı. Maliye Bakanlığı, binayı Metropolitan Sağlık Hizmetleri AŞ’ye tahsis etti.

Tayyip Erdoğan’ın “AK Parti iktidarı döneminde TEKEL’in ne gayrimenkulü ve ne de menkulü kimseye peşkeş çekilmemiştir” yönündeki açıklamasına karşın, TEKEL’in İstanbul Unkapanı’ndaki binasının, Medipolitan Sağlık Hizmetleri AŞ’nin Nakşibendi tarikatına yakın olduğu ileri sürülen sahiplerine verildiği ortaya çıktı.

AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de Medipol Grup’a ait İstanbul Göztepe kavşağındaki 12 dönümlük araziye İBB Şehir Planlama Müdürlüğü’nün ve dönemin CHP’li meclis üyesi Hüseyin Sağ’ın muhalefetine karşın 2007’de yüksek imar hakkı tanımıştı. Şehir Plancıları Odası’nın ise bu izne “Bu ayrıcalıklı imar iznidir” görüşüyle karşı çıkması tartışma yaratmıştı.

Aynı gruba bu kez, özelleştirilen TEKEL’in çok değerli bir gayrimenkulü verildi. Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla TEKEL’in, Unkapanı’ndaki 5 katlı genel müdürlük binası, Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Başbakan ve 4 bakan, 22 Mayıs 2009 tarihinde 2009/27 sayılı kararla TEKEL’in Unkapanı’nda Haliç ve Marmara Denizi manzaralı değerli 5 katlı binasının Maliye Bakanlığı’na hibe edilmesi kararını onayladı. Binada çalışan 300 genel müdürlük üyesi, 1 Ocak 2010’da TEKEL’in İstanbul Kartal Cevizli’deki yerleşkesine gönderildi. Maliye Bakanlığı, boşaltılan binayı, 4 özel hastanesi bulunan Medipol Grup olarak bilinen Metropolitan Sağlık Hizmetleri AŞ’ye tahsis etti.

TARİKATA İKİNCİ KIYAK

4 özel hastane işleten Medipol Grup ve grubun başkanı, Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhına ve AKP’ye yakınlığıyla biliniyor. İskenderpaşa cemaatinin şeyhi Mahmut Esat Coşan’ın babası Necati Coşan da bu grubun hastanesinde yattı ve tedavi sırasında yaşamını kaybetti. Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan da bu grubun hastanesinde tedavi gördü. Binanın tahsis edildiği Medipol Grup’un İstanbul Göztepe kavşağındaki 12 dönümlük arazisine İBB Meclisi ayrıcalıklı imar izni vermişti.

YARIN: "İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi" kitabının yazarı şair Özdemir İnce'yle dinselleşme ve kökenleri üzerine söyleşi...

Tarikatlar ve dinselleşme - 1: Türkiye'yi saran karanlık ağ

 

 


Kaynak: Haber.sol.org.tr