Meclis'te grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahatin Demirtaş Erdoğan'ın 'Ya bizim yanındasınız yada terörün' sözlerine yanıt verdi. Demirtaş "Birinin gazeteci, milletvekili olması terörün yanında olmasına engel değilse, Cumhurbaşkanı, Başbakan olması da değil o zaman" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahatin Demirtaş Meclis'te grup toplantısında konuştu.

Demirtaş'ın konuşmasından satır başları:

Yarın Halepçe Katliamı’nın yıl dönümü. Halepçe Katliamı'nda yitirdiklerimiz şahsında bütün soykırım mağdurlarını anmak istiyorum.

Pazar akşamı Kızılay Meydanı’nda tümüyle sivilleri hedef alan bir terör saldırısı gerçekleşti. Lanetliyor, kınıyoruz.

Ankara’da bütün yitirdiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yararlılara acil şifa diliyorum.
Nerdeyse her gün bir katliam haberi alıyoruz. “Artık terörle yaşamaya alışmamız lazım” diyorlar ya, kendileri alışabilir.

Her gün kan deryası içinde bir Türkiye’ye uyanmamızı normalleştirmeye çalışan bir anlayışı asla kabul etmeyeceğiz.

Ülkemiz artık bir savaş ülkesidir, kimse de buna itiraz etmesin" demeyeceğiz. Bizi buna alıştıramayacaksınız.

Savaş olağandışıdır. Biz niye olağandışı olana alışıyormuşuz? Asıl siz, barış isteyenlere alışsanız iyi olacak.

Her katliam sonrasında mağdur ve fail kim olursa olsun, dikkat edin, tek mağdur var: AKP.
Mitingimizde bomba patlar, mağdur AKP suçlu HDP. Suruç’ta katliam olur, daha cenazeler yerde, açıklama: mağdur AKP, sorumlu HDP.

Ankara Katliamı sonrası yine öyle ileri gittiler ki, “HDP oylarını artırmak için kendi mitinginde bomba patlattı” dediler.

Birinin gazeteci, milletvekili olması terörün yanında olmasına engel değilse, Cumhurbaşkanı, Başbakan olması da değil o zaman.

Balyayla para yakalanıyor evlerinde, yine mağdurlar. Böyle bir ahlaksızlık, ikiyüzlülük içerisinde hangi sorunu nasıl çözeceğiz?

Dünyanın demokratik ülkelerinde bir bomba patladığında herkes barış cephesinde yan yana omuz omuza gelir. Bizdeki eksiklik budur.

"Saldırı tüm topluma yapılmıştır, kucaklaşalım" diyebileceğimiz bir ülke bırakmadılar. Her saldırının mağduru bunlar.

Sorsanız, kutuplaştırmada da yine mağdur onlar. Oysa yaşam tarzından etnik kimliğine kadar insanları ayrıştıran bunlar.

AKP’ye oy vermek de yetmiyor artık. Bir de Saray’daki zata biat etmiş olmanız lazım ki "vatan haini" sıfatından kurtulasınız.

Toplumu bölmüş olan bu yara kaldığı zaman onu kaşımak isteyen çok olacak. Nerede birleşeceğiz o zaman? Nasıl birleşeceğiz?

Bunun yanıtını biz farklı veriyoruz, diğer partiler farklı. AKP, MHP, CHP teklikten yana. Oysa toplumu kutuplaştıran budur.

Saray’daki zat diyor ya "Ya benim yanımda olacaksınız ya da terörden." Biz ne terörün, ne de senin yanında olmak zorunda değiliz.

Haktan, eşitlikten, özgürlükten, barıştan yana olmak var. Halktan yana olmak var. Mecbur muyuz senin yanında olmaya?

“Ya benim yanımda olacaksınız, ya terörön” diyor. Ya ikiniz de birseniz?

Birinin gazeteci, milletvekili olması terörün yanında olmasına engel değilse, Cumhurbaşkanı, Başbakan olması da değil o zaman.

Ayarını bozduğun kantar, günü gelir seni tartar.

Aklınıza hiç, bir araya gelip diyalog kurmak, demokrasinin önünü açmak gelmiyor mu? Bu seçenek çok mu zor.

Davutoğlu Dışişleri Bakanıyken bakın ne demiş: “Şu anda Ortadoğu’da tek bir başarı öyküsü var, o da çözüm süreci."

Akan bir derede yarıyı geçtikten sonra geri dönmenin maliyeti yüksek olur.

Madem çözüm süreci istikrarı sağlıyordu, bir başarı öyküsüydü, neden vazgeçtiniz? Masaya dönülme çağrısına neden cevap vermiyorsunuz?

Şırnak’ı, Yüksekova’yı, Nusaybin’i de Cizre ve Sur gibi yaparak mı çözeceksiniz?

Biz iktidarda olsak, hiçbir şey yapamazsak kardeşliği sağlarız, bu kutuplaşmayı önleriz.

 


Kaynak: Haber.sol.org.tr