T24'ten Hülya Karabağlı'nın haberine göre TBMM Genel Kurulu’nda CHP’nin Babek Zencani’yi kast ederek “İranlı bir iş adamının Türkiye'de rüşvet dağıttığı” iddialarının tüm boyutları ile araştırılması önergesi MHP ve HDP’nin desteğine rağmen AKP oylarıyla reddedildi.

“ABD yasalarına göre hükümeti dolandırmak, İran'a uygulanan ekonomik yaptırımları ihlal etmek ve kara para aklamak ve bankacılık sahtekârlığı suçlarını işlediği iddiasıyla dava açıldığını” söyleyen Cora, CHP’ye “Önergenizde bahsetmiş olduğunuz Babek Zencani'yle alakalı herhangi bir dava açılmadı. Dolayısıyla bu iki davayı birbiriyle bağdaştırmak mümkün değildir” dedi.

AKP Trabzon Milletvekili Salih Cora, ABD’deki bu olaylardan dolayı “Cumhurbaşkanı’na sorular sorulacak mı diye sosyal medyanın ayağa kaldırılmak istendiğini” öne sürdü ve “Ama boşuna heveslenmeyin, bunların hiçbirisinin gerçekleşmeyeceği apaçık ortaya çıkmıştır” dedi.

Cora’nın değerlendirmelerine HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, “Madem Rıza Zerrab'ın sizinle bir ilgisi yok, madem bu ortada dolaşan kara para aklama, yolsuzluk meseleleriyle ilgili herhangi bir kaygı duymuyorsunuz, gelin bu önergeye destek verin, Meclis bu komisyonu kursun” dedi.  Ancak, önerge kabul edilmedi.

Genel Kurul görüşmeleri tutanaklara şöyle yansıdı:

AYTUN ÇIRAY (İzmir):  Zencani "3 bakan" dediyse, bu aynı zamanda 3 milletvekili demektir yani başta iktidar olmak üzere milletvekilleri zan altında demektir. Kimdir bu 3 milletvekili? Bu isimler aydınlatılmadıkça "demokrasinin mabedi" olarak tanımladığımız bu çatı altında görev yapan milletvekilleri rahat edemezler, bu Meclisin itibarı olmaz. Öyleyse bunu aydınlatmak bu Meclisin namus görevidir. Sayın İsmail Kahraman'a buradan açık bir çağrıda bulunuyorum: Zencani'nin İran mahkemesinde verdiği ifadeleri derhâl istetin, gerekiyorsa resmî bir heyet gönderin, yerinde inceletin. Aksi hâlde, bu ağır töhmetin altında bu Meclisin Başkanı olarak ezilirsiniz. Bakın, bir önceki dönemde görev yapan arkadaşlarınız 3 bakanı aklamasaydılar eğer bugün belki bu can yakıcı olayla biz muhatap olmayacaktık.

Şimdi, değerli arkadaşlar, dikkat, size daha kötü bir haberim var: Babek Zencani Türkiye'de dağıtılan asıl rüşvetin 8,5 milyar dolar olduğunu söyledi, yazıyla söylüyorum, 8,5 milyar dolar. Bu kadar para bırakın bodruma, gökdelenlere sığmaz arkadaşlar, gökdelene sığmaz.

Şimdi, her ciddi devlet gibi İran bunu yapanların yanına kâr bırakmaz, burnundan fitil fitil getirir. Sarraf neden Amerika'ya sığındı zannediyorsunuz? Çünkü dünya sisteminin AKP yönetimini artık ete batmış ölü bir tırnak gibi gördüğünü bildiği için, artık burada korunamayacağını bildiği için Amerika'ya sığındı.

Sayın milletvekilleri, 17-25 Aralık skandalı görüşülürken bu kürsüde şunları söylemiştim 24'üncü Dönemde: "Bütün bu 'tape'leri servis edenler, o zat ve Hükûmeti hakkında başka hangi bilgilere sahipler acaba? Dışişleri Konutu'nun dinlenmesiyle ilgili 'tape'ler gösteriyor ki bu beceriksizler yüzünden devlet sırrı kalmamış." Peki, bu devlet sırlarımız şimdi kimin elinde? Ülkemiz acaba bunlar yüzünden rehin alınmış olunabilir mi? Ne yazık ki, bu sorumun cevabı şimdi utanç verici bir şekilde ortaya çıkıyor, sakın buraya gelip kimse bana "Rıza Sarraf'tan mı medet umuyorsunuz?" demesin, çünkü bu çirkin olayları biz yaratmadık, biz bu olayların milletçe mağduruyuz.

Bu iş, öyle "Amerika'daki savcıya bile paraleller rüşvet yedirmiş." gibi deli saçmalarıyla örtbas edilemez. Anayasa mübaşirinizin dediği gibi, "Oğlan bizim, kız bizim." diyerek kapatılamayacak kadar büyüktür ya da yolsuzluğu meşrulaştıran sözde ilahiyatçınızın "İran'ın parasını yemek helaldir." fetvası da ahiretinizi kurtarmaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) -Öncelikle şu Babek Zencani'nin kara para akladığı ve idam cezası aldığı dava nedir, böyle satır başlarıyla bir hatırlatmakta fayda görüyorum. İki sene sürmüş bu olay ve yaklaşık 170 milyar dolarlık bir kara parayı akladığı iddiası, artık iddia olmaktan çıkmış çünkü hüküm giymiş. Zencani'ye ait havayolları şirketiyle Türkiye'ye sokuluyor. Türkiye'deki şirketler aracılığıyla bu Dubai'ye naklediliyor. Oradan, Dubai'deki Sarraflar tarafından eritilip ziynet eşyası şekline getiriliyor. Bu ziynet eşyaları teknelerle İran'a yollanıyor ve İran'da tekrar eritilip sisteme külçe altın olarak sokuluyor. Tabii, tüm bunlar yapılırken devasa bir kayıt dışı ekonomi yaratılıyor ama kara para, devletler tarafından aklanıp sisteme konuluyor.

Şimdi, doğrusu, Babek Zencani ile Zarrab ilişkisine gelmeden önce, yine ona ilişkin iddialar ve rüşvete ilişkin birkaç hususu daha hatırlatmakta fayda var. Şimdi, Zencani'nin ifadesindeki, Türkiye'de rüşvet dağıttığına ilişkin iddialar ve beyanlar Türkiye basınında da, hepsinde çıkmasa da muhalif basında çıktı ve bu ifadelere göre bu kara para trafiğinde yüzde 20-25'lik kısmın aklanma için komisyona harcandığını söylüyor. Kendisinin yüzde 2 aldığını, yüzde 5'inin Dubai'de, yüzde 5'inin Türkiye'de kaldığını söylüyor. Bu rüşvetin 8,5 milyar dolarının Türkiye'den bizzat devlet tarafından alındığını söylüyor. Şimdi, sadece, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın yüzde 0,7 aldığını bildiğini, geri kalan dağılımı Türkiye'deki kolunun bildiği şeklinde bir beyan var. Yani, özetle şunu söylüyor: Zencani bu 150 milyar dolarlık petrol gelirinin 40 milyar dolara yakın kısmının rüşvete gittiğini açıkça ifade ediyor. Şimdi, tabii bu 40 milyar doların, ifadelerinde geçmeyen 20 milyar dolarının nereye gittiği de çok önemli. Buna ilişkin hâlâ bir netleşme söz konusu değil

Kaynak Holdinge kayyum olarak atanan İmran Okumuş'a götürmek istiyorum sizi. Bunun Zencani'yle bir fotoğrafı var. Bu ilişkiyi gerçekten açıklamanızı istiyoruz.

Kayyum olarak atandı evet, Kaynak Holdinge kayyum olarak atanan İmran Okumuş. Fotoğraf bu, sonuçta montaj olmadığı belli. İsterseniz verebiliriz size, inceleyebilirsiniz. Bu sorulara yanıt bulmak açısından da bu grup önerisinin desteklenmesi oldukça önemli ve hayati.

MEHMET GÜNAL (Antalya): - Bu işin, değerli arkadaşlar, soruşturulması gerekiyor; ortadaki para az buz para değil. Amerika sadece bize değil, Avrupa'nın birçok bankasına bu işlemlere aracılık ettiği için ağır cezalar kesti ve anlaşarak ödediler. New York şubemizde Ziraat Bankasının web sitesinde var. Amerikan Merkez Bankası ile denetimi yapan kuruluş da, bu şartlara uyacağına dair anlaşma yaptı ve neleri yaptı, ne yaptı bilmiyoruz. Oraya kim para aktardı? Oradan hangi şirketlere, Türkiye'ye para geldi? Bu adı geçen Zarrab'ın üzerine olan şirketlerin bir kısmı tasfiye ediliyor, bir kısmı ortak değiştiriyor, bir şeyler oluyor aynı anda Türkiye'de. Bunların aydınlatılması lazım, bundan korkmamak lazım ama böyle yaptıkça da bu sefer, biz demek ki bir şeyler varmış ki bu işlerin üzeri örtülüyor demeye başlıyoruz.

Ceza yazılmış arkadaşlar -Sayın Canikli'ye burada sordum, Komisyonda da sordum- Reza Zarrab'ın uçağı gelmiş, ceza yazılmış. Ceza neyle ilgili? Suç tespiti, yanlış beyanla ilgili, içerisindeki altınla ilgili cezayı yazmış, tahsil etmiş gümrük. Ona rağmen diyor ki: "Kardeşim, ben soruşturma izni vermiyorum." Kime? "Gümrük görevlisine." Suçun üstünü kapatmayalım, araştıralım diyoruz.

SALİH CORA (Trabzon): Aslında, bu hakaretlerin -bizim, milletvekilleri olarak gerek diğer siyasi parti milletvekilleri olarak da- bir üslup sorunu olduğunu düşünüyorum. Bu iftiraların söylenmesi iftiraya hakikat vasfı kazandırmayacağı gibi, iftiraları hakikat gibi dile getirenleri de hakikatin sözcüsü yapmaz. Bu iftiraların hepsi, yazılanların, söylenenlerin hepsi paralel servis tarafından ülke gündemine sokulmuş ve ülke gündemini meşgul eden ve demode bir şekilde sürekli olarak kullanılan ifadelerdir. Bunlara milletimiz prim vermemektedir. Bu iddialar ortaya çıktıktan sonra yapılan her bir seçimde milletimiz kararını çok açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Müslüman'ın sarığı beyazdır, leke kabul etmez, milletimiz bunu tercüme etmiştir, bu konuda müsterih olabilirsiniz.

Hiç kaygılanmanıza gerek yok değerli milletvekilleri, değerli CHP'liler çünkü biz bu önerge nedeniyle kısa bir araştırma yaptığımızda Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yargılamayla, davayla, olayla ülkemizin hiçbir hukuki ve fiilî bağının olmadığı gibi, esasında İran'da yargılanan ve cezalandırılan Babek Zencani'nin davasıyla ABD savcısı Bharara'nın açmış olduğu dava arasında da bir illiyet bağı yoktur. Tabii, biz bu konularda ne Babek Zencani'yi ne de Rıza Sarraf'ı savunacak veya onun işlemiş olduğu iddia edilen suçlarla alakalı buradan bir şey ortaya koyacak değiliz. Kim bir suç işlemişse bu suçla ilgili olarak yargılanabilir ancak biz şunu söylemek istiyoruz: Sırf bu iddialarla beraber CHP vermiş olduğu önergeyle hayal dünyasında oluşturduğu bir kurguyu maalesef metne dökmüştür. İran'daki Babek Zencani davası ile ABD'deki Zarrab davası arasında tek bir benzerlik vardır, bu iki dava da CHP'nin hukukçu olmayan milletvekilleri tarafından maalesef yakın bir şekilde takip edilmiştir. "Acaba, bu davadan Türkiye aleyhine bir sonuç çıkarabilir miyiz, Türkiye'yi uluslararası ilişkiler nezdinde zor duruma düşürebilir miyiz?" Bu hesaplar hep yapıldı ama bu hesapların hiçbirisi, az önce belirttiğim gibi, tutmamıştır, sizin yaptığınız bu hesapların hepsi milletimizden geri dönmüştür. Bu davayla ilgili iddianamenin kamuoyuna yansıdığı bir anda, kamuoyuna yansıdığı zamanlarda bir anda bir heyecan durumu oluştu, heyecana kapıldınız "Acaba, bu davayla ilgili Türkiye'ye ne gibi yaptırımlar uygulanır, Türkiye nasıl zor durumda kalır?" diye heyecanlandınız; üstüne, Sayın Cumhurbaşkanımızın da Amerika Birleşik Devletleri'ni ziyareti denk geldiğinde neredeyse 3 İhlas 1 Fatiha okuyarak bu davayla Cumhurbaşkanımızı ilişkilendirmenin hayallerini kurdunuz. "Kendisine Amerika Başkanı tarafından randevu verilecek mi?

Acaba Amerika Birleşik Devletlerinde bu olaylardan dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza sorular sorulacak mı?" diye sosyal medyayı ayağa kaldırmaya çalıştınız ama boşuna heveslenmeyin, bunların hiçbirisinin gerçekleşmeyeceği apaçık ortaya çıkmıştır. Şimdi de son bir hamleyle Mecliste bir araştırma önergesi verdiniz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Amerika Birleşik Devletleri New York eyaleti birleşik devletler bölge mahkemesindeki savcı Bharara tarafından sanıklar Reza Zarrab, Çemşidi ve Necefzade hakkında ABD yasalarına göre Hükûmeti dolandırmak, İran'a uygulanan ekonomik yaptırımları ihlal etmek ve kara para aklamak ve bankacılık sahtekârlığı suçlarını işlediği iddiasıyla dava açılmıştır. Yani önergenizde bahsetmiş olduğunuz Babek Zencani'yle alakalı herhangi bir dava açılmadı. Dolayısıyla bu iki davayı birbiriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Konuyla ilgili olarak ABD Adalet Bakanlığının resmî İnternet sitesinde Ulusal Güvenlikten Sorumlu Adalet Bakan Yardımcısının yapmış olduğu bir açıklamada: "İddianamede yöneltilen suçlamalara göre Sarraf, Çemşidi ve Necefzade İran Hükûmeti ve şirketleri adına milyonlarca dolarlık banka işlemleri yaparak ABD yaptırımlarını delmiştir. İddia edilen bu ihlaller ve ardından yasa dışı eylemleri gizlemek için harcanan çabalar ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarını korumayı amaçlayan yasaları ihlal etmiştir. Ulusal güvenlik birimi ABD yaptırımlarını ihlal edenleri adalet karşısına çıkarmaya devam edecektir." şeklinde bir beyanı olmuştur. İddianameyi hazırlayan New York Güney Bölge Savcısı Bharara'nın açıklamasında da "Davalılar yıllarca ABD'nin İran ve İran kurumlarına karşı yaptırımlarını ihlal etme ve delmeye yönelik tertiplerine karşı dünya genelinde kurumlar yoluyla kara para aklayarak İran'a karşı ABD yaptırımlarını hiçe saydı ve federal suç işledi." şeklinde bir açıklaması oldu. Yine, FBI New York Saha Ofisi Direktör Yardımcısının açıklamasında da "Davalılar neredeyse beş yıl süreyle, 2010'dan 2015'e kadar İran kurumları adına yapılmış mali işlemleri gizleyerek İran'a karşı ABD ve uluslararası ekonomik yaptırımları delmek için komplo kurdu." denilerek gerekli açıklamaları yapmışlardır. Bu açıklamaların yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'nin yine Adalet Bakanlığının resmî İnternet sitesinde Rıza Sarraf'ın İran devleti ve İran kurumları adına çalışarak kurduğu komplo şebekesiyle İran'a yönelik yaptırımları İran lehine ihlal ettiği iddia edilmiştir. İddianamede adı geçen şahıslar diğer suç ortaklarıyla İran, Türkiye ve diğer yerlerde kurdukları şirket ağını kullanarak İran adına ABD bankaları aleyhine ticari işlemler yapmıştır. Yani, burada Türkiye'de ilgisi sadece Rıza Sarraf'ın Türk vatandaşı olması ve Türkiye'deki kurmuş olduğu şirkette çalışan Türk vatandaşı olmayan kişiler tarafından kara para aklandığı iddiaları söz konusudur. Bunlar sonuç olarak ABD Hazine Bakanlığının genişletilmiş ambargo uygulamalarına muhalif davranışlar olarak nitelendirilmektedir ama aynı işlemler bir baktığınızda başka bir ülke tarafından veya Birleşmiş Milletlerin ambargo esaslarına baktığımız zaman bunlar açısından da suç teşkil etmemektedir. Bunların hiçbirisi üzerinden gidip, bunların üzerinden giderek Türkiye aleyhine bir propagandaya kalkışmanız doğru bir davranış değildir.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr