Türkiye’nin en sancılı konularından laiklik önceki akşam Fransız Kültür Merkezi’nde masaya yatırıldı. “Fikirler Gecesi: Laikliğin Tesisi ve Yeniden Tesisi” temalı gecede Türkiye ve Fransa’dan konunun önde gelen uzmanları bir araya geldi. Açılışını Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Charles Fries’nin yaptığı gecede Fransız toplumunun temel taşlarından olan laikliğin aynı prensibi sahiplenen Türkiye’de neden hâlâ tartışıldığı irdelendi.

Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Kuyaş, “Fransa’da ve Türkiye’de, Katoliklik ve İslam, devlet içinde kültürel olarak kurumsallaşmış bir yapıdaydı. Jakoben bir kopuşla bu iki dinin devletten ayrılması gerekiyordu. Fakat iki dinin yapısal olarak ayrıştığını ve bu nedenle, laikliğin gelişim eğrisinin iki ülkede farklı olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Katolik kilisesi ile Jakobenler arasında kanlı bir mücadele varken, Türkiye’de din kurumuna dair bu kadar radikal bir kopuş olmamıştır” dedi.

Sorunlar çözülmedi

Bilgi Üniversitesi öğretim görevlilerinden Emre Gönen de “Türkiye’de temel sorun laikliğe geçiş esnasında çatışmaların yaşanmamış olmasıdır. Türkiye laikliğe sancısız geçmiş, temel sorunları çözememiştir. Cumhuriyet öncesi mahalle mektebinde Kuran okutan hoca, çağdaş Cumhuriyetin öğretmeni olarak atanmıştır” dedi.

Hepsine eşit mesafe

Leschi “Ayrıca laiklik sadece din alanıyla sınırlı kalmıyor, kimliklere de özgürlük hakkı tanıyor. 1905 Laiklik yasasıyla birlikte Fransa’da aile kurumu, hastane ve adalet de laik ve dinden arındırılmış oldu. 1907 yasası ise ibadethanelere özgürlük hakkı tanıdı. Burada önemli nüans şu: Devlet vicdan özgürlüğünü korumayı garanti altına aldı ve tüm dinlere eşit mesafede oldu” dedi. Kuyaş “Fransız laikliği ile Türk laikliğinin en temel farkı, ibadethanelerin cemaatlere bırakılmaması, devlet çatısı altında ikamet ettirilmesidir. Bu nedenle, Batılı anlamda laikliğin Müslüman bir coğrafyada uygulanması yapısal olarak oldukça zordur” dedi.

Birlikte yaşama sanatı

Siyasal bilgiler profesörü Ali Kemal Doğan ise laiklik sosyolojisinin kurucusu olan hocası Jean Bauberot’nun laiklik kavramını “birlikte yaşama sanatı” olarak tanımladığını hatırlattı. Doğan, “Türkiye’de yeni kurulan laik ulus devlette Müslümanlık, Türklük ve yurttaşlık bir aradadır. Azınlıklar potansiyel tehlike olarak görülerek ulusal güvenlik için Sünni bir eksen benimsenmiştir. Kısacası Türkiye’de laiklik adımının yanı sıra dinsel bir aidiyet olduğunu da görüyoruz” dedi.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr