Çizer Bülent Üstün’ün 1996’da L-Manyak dergisinde çizmeye başladığı “Kötü Kedi Şerafettin” çizgi romanı Cihangir’de eski solcu, ressam ve müzisyen babası-sahibi Tonguç’la birlikte teraslı bir evde yaşayıp mahallenin bütün dişi kedilerine sulanan, erkek hemcinslerine ve sokak köpeklerine dünyayı dar eden, keyfine düşkün, içki şişesi elinden düşmeyen, maganda ve arıza bir kedinin akıllara seza maceralarını anlatan ve zaman içinde kültleşmiş bir efsane çizgi romandır malum. Şimdi o, animasyon olarak “Kötü Kedi Şerafettin” adıyla beyazperdede. Filmin, seslendirme kadrosunda Uğur Yücel, Demet Evgar, Okan Yalabık, Ayşen Gruda, Güven Kıraç, Ahmet Mümtaz Taylan, Gökçe Özyol, Cezmi Baskın ve Yekta Kopan yer alıyor.

‘Tüm dişilerin hastası’

Filmin yönetmenleri Mehmet Kurtuluş ve Ayşe Ünal, Şero’yu nasıl yorumladıklarını şöyle anlatıyor: “Çizgi romandaki Şero’nun sinemada, animasyon sinemasında nasıl olması gerektiğine dair başlangıçtan itibaren bir “his” vardı içimizde, ona sadık kaldık. Kötü Kedi Şerafettin’in çizim halinde de sinematografik öğeler vardı ama yine de bir olayı tek kare ile anlatmak ve saniyede 24 kareyle anlatmak arasında fark var. Biz istedik ki Şero’nun çizim halinin bize verdiği hissi filmde yakalayabilelim. Şero’nun (anti) karakteri çok güçlü, çok tanıdık, o da bizi hep yönlendirdi.”

Peki, Şero’yu çizgi romandaki gibi mi işlediler?: “Aşağı yukarı evet. Şerafettin hâlâ keyif, muhabbet, manita peşinde, sadece dişi kediler değil, tüm dişilerin hastası, köpeklerin korkulu rüyası, delikanlı, bazen maganda, sonuna kadar da arıza. Zaten film de güzel bir mart günü Şero, kadim arkadaşları fare Rıza ve martı Rıfkı’nın akşama rakı - balık mangal yapmaya karar vermeleri ile başlıyor.”

Alt metne dikkat

Filmde, Şero’nun yancısı, muhabbet tellalı Cemil’i Yekta Kopan seslendiriyor. Kopan, “Okuma provalarından stüdyo aşamasına çok güzel bir çalışma dönemi geçirdik. Cemil’le de çok iyi anlaştık” diyor. Kopan, Şero’yu seviyor mu?: “Çizgi roman dergilerinin sıkı takipçisiyim. Şerafettin, ilk çıktığı günden beri okuduğum bir seri oldu. Çizgi roman tarihimizde önemli yeri olan bir anti-kahraman. Çizerinin hem sevdiği hem de tarafını tutmamayı başardığı bir karakter. Şehir yaşamının, İstanbul’un arka sokaklarının ve gündelik ilişkilerin tam göbeğinde bir kedi. Bir yandan da erkeklik hallerinin sınıfsal kalıplarla birbirinden ayrılamayacağını anlatan bir alt metni vardır. Çok severim Şero’yu.”

‘Şero hep muhalif’

Peki, 90’ların Cihangir kedisi Şero bugünkü Cihangir’in kedisi olsaydı nasıl bir kedi olurdu? Kopan, “O yıllardan bu yıllara toplumsal yaşamın dinamikleri değişti. Bireylerin bu değişime refleksleri de değişti elbette. Aslında bu sorunun muhatabı Bülent Üstün olmalı. Ben sadece Şero okuru olarak şunu söyleyebilirim; gerektiği zaman kendisine bile muhalif olmayı başaran bir kediden söz ediyorsunuz. Elbette, bugüne geldiğinde de muhalefetten ve hesaplaşmadan zerre ödün vermezdi Şerafettin” diyor.

Şero ‘trafoya kaçan kediler’e ne derdi?

‘Oyunlara alet olmayın, insan mıyız ulan biz!’

Günümüzde sıklıkla “trafoya kaçan kediler”, Şero’nun pabucunu dama attı diyebilir miyiz? Şero olsa “trafoya kaçan kediler”e nasıl davranırdı? Kopan, şöyle yanıtlıyor: “Şerafettin’in bir anti- kahraman olduğu bilgisini unutmadan, herkes kendine göre cevaplayabilir bu soruyu. Ama dedim ya, sorun şöyle olsaydı, böyle olsaydı değil bence. Şerafettin, her türlü arızanın karşısında duran bir kedi. Arızayı çıkaran kendisi olduğunda bununla bile hesaplaşacak cesareti var. Bütün bu dedikleriniz olsaydı, o kedilerin karşısına dikilir ve şöyle derdi herhalde: ‘Böyle oyunlara alet olmayın, insan mıyız ulan biz!’”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr