Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) ocak ayından beri süren Feyhaman Duran sergisine paralel olarak şimdi de bir Selim Turan sergisine ev sahipliği yapmaya başladı. Bu iki ismin farklı galerilerde olsa da aynı müze içinde birlikte sergileniyor olması çok da şaşırtıcı gelmemeli. SSM müdürü Dr. Nazan Ölçer her iki ressamın da aydın Osmanlı ailelerinin çocuğu olduğuna ve farklı dönemlerde de olsa Galatasaray Lisesi’nde öğrenim gördüklerine dikkat çekiyor ve yine iki ressamın da hayatında Paris’in önemli bir yeri olduğunu belirtiyor. Selim Turan’ın akademideki hocalarından birinin Feyhaman Duran oluşu da bu iki sanatçının kader çizgilerinde kesişen hatlardan biri elbette. Öte yandan benzerliklerin burada sona erdiğini ve Selim Turan’ın özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Paris macerasının onu soyut resme yönelttiğini de unutmamak lazım.

‘Tez-Antitez-Sentez’

Serginin küratörü, Selim Turan hakkındaki kapsamlı monografinin de yazarı Dr. Necmi Sönmez yaklaşık 90 eserin yer aldığı seçkiye neden “Tez-Antitez-Sentez” adını verdiğini şöyle açıklıyor: “Selim Turan Doğuy’la batı arasındaki kültürel diyalogda ne etkin ne de pasif rol almış birisi. Bütün her şeyi yaşamış, damıtmış, sindirmiş... Babası Selim’i Doğu’nun ve Batı’nın değerlerini ortak vererek yetiştiriyor, yani evde de yaşamında da Doğu ve Batı arasında bir karşıtlık yok. Bunlar aynı zamanda, aynı mekânda, aynı masada paylaşılan, tartışılan şeyler. Masanın bir tarafında Osmanlıca konuşuluyorsa diğer tarafında Rusça konuşuluyor, bir yerde mantar çorbası yenirken diğer tarafta pilav yeniyor. Bunlar çok normal, karşıtlık değil. Ben de sergimi kurarken şunu fark ettim, Selim’in hayatında da böyle karşıtlık gibi gözüken zıtlıklar var ama bunlar aslında bir bütünün iki ayrı parçası gibi. Selim Turan akademide eski ekolden akademik hocalarla çalışıyor ve 1936’da Fransız ressam Leropold Levy’den modern sanat anlayışını öğreniyor. Bu yetmiyor, gidip minyatür öğreniyor. 1947’de devlet bursuyla Paris’e gidiyor ve 3 yıl içinde soyut sanata yöneliyor. Bu da onun antitezi oluyor. Nasıl ki modern olmak için figürü öğreniyorsa soyut sanatla da bunu bir antitez olarak geliştiriyor. 30 yıl kadar soyut çalışıyor, ondan sonra 1970’li yıllarda Ege’deki Yörüklerle ilgilenmeye başlıyor ve onların bazı ayinlerine katılıyor. Orada birtakım efsanelerle karşılaşıyor, bu insanların dünyası onu çok derinden etkiliyor ve Paris’e dönüp heykeller yapmaya başlıyor. Dönen, ‘mobile’ dediğimiz hareketli heykeller bunlar. Doğuy’la Batı arasındaki kültürel karşıtlığı yansıtan figürlerden heykeller yapıyor ve bence bu heykeller sentezi oluşturuyor. Sergide işte bu üç özelliğini, yani tezini, antitezini ve sentezini yorumlamaya çalıştık.”

Turan’ın sergide yer alacak eserleri, dönemsel birliktelikleri ve kavramsal arayışında tuttukları yer gözetilerek sınıflandırılmış. Bölüm başlıklarının, sanatçının severek okuduğu ve etkilendiği tasavvuf düşünürü Feridüddin Attar’ın “Mantıku’t-Tayr” kitabından alıntılarla adlandırıldığı sergi, “Bu yol kaç fersah?”, “İnsan burada halden hale girer”, “Biliyorsun ki kapı kapalı. Yürü o kapalı kapıya var”, “Biri diyordu ki, anahtarı kaybettim” ve “Sır denizine kavuştum, yok oldum” bölümlerinden oluşuyor. “Selim Turan. Tez-Antitez-Sentez” sergisi, 13 Ağustos’a kadar SSM’de devam ediyor.

Turan’ın hayatı ve sanatı üzerine söyleşi

Sergi kapsamında Selim Turan’ın dünyasını ve eserlerini analiz imkânı verecek iki de söyleşi var. Bu söyleşilerin ilki bugün. Dr. Necmi Sönmez, Prof. Dr. Jale Erzen ve Veysel Uğurlu’nun katılacağı ve “Selim Turan’ın Hayatı ve Sanatı Üzerine” başlıklı bu ilk söyleşi saat 18.00’de başlayacak. 1 Haziran Perşembe saat 18.00’de başlayacak diğer söyleşide ise Prof. Dr. İlber Ortaylı “Rus İmparatorluğunda Türk Modernleşmesi” üzerine koşurken, Dr. Zaur Gasimov da “Selim Turan ve Ailesi: Öncü Bir Baba Olarak Ali Bey Hüseyinzade” başlıklı bir konuşma yapacak.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr