ABD’de İran pasaportundaki Reza Zarrab ismiyle tutuklanan Rıza Sarraf’ın Amerika’ya gidişiyle ilgili bugüne dek farklı teoriler ortaya atıldı. Washington, New York ve Ankara’daki farklı kaynaklardan alınan bilgiler ışında Sarraf’ın bizzat Amerikalı yetkililerle irtibat kurduğu, ABD’ye gidişinin de bilinçli bir karar olduğu ihtimali öne çıkıyor. Sarraf’ın tutklandığı gece ise Ankara’da telefonlar susmamış.

Üç neden:

Sarraf’ın 19 Mart’ta ABD’ye gitme kararı almasında en büyük nedenin, İran’da Babek Zencani’nin idama mahkûm olması ve bununla birlikte Tahran’dan kendisine yönelen tehdidin büyümesi olduğu belirtildi. Geçmişte konuyla ilgili çalışmalar yapmış kaynaklara göre Zencani, Sarraf’a bir mektupla ulaşarak, parası İran’a teslim edilirse idamdan kurtulacağını belirtip Sarraf’dan bunu yerine getirmesini talep etti.

İkinci neden, Sarraf’ın hâlâ işi gereği ticareti sürdürdüğü Dubai’ye gidiş-gelişlerde duyduğu endişeydi. Sarraf, ABD yönetimine yakın Dubai Emiri Maktum ailesi tarafından kendi rızası dışında Dubai veya başka bir havaalanında ABD’ye teslim edilmesinden korkmasıydı.

Üçüncü neden, Sarraf’ın artık Türkiye’de kendini güvensiz hissetmeye başlamasıydı. Çember daralıyordu. Washington’ın önemli İran uzmanlarından olan, ABD Kongresi’nde görüşüne sıklıkla başvurulan Emanuele Ottolenghi de geçmiş haftalarda Sarraf’ın İran’ın suikast ekiplerinin Türkiye’de kendisini yalnız bırakmayacağından korktuğunu ve bunun için anlaşarak ABD’ye geldiğini düşündüğünü ifade etmişti.

Bütün bunlardan dolayı Sarraf, ABD yönetiminden yetkililerle iletişime geçti.

Sarraf’ın ABD’nin ilgili kurum yetkilileriyle bizzat irtibat kurduğu öğrenilirken, bunu Türkiye’de veya yurtdışındayken yapmış olması ciddi bir olasılık. ABD’ye niçin gitmesi gerektiğini biliyordu ama nasıl karşılanacağını bilmiyordu. Tahminler, muhtemelen kendisini bir yargı sürecini beklediğini bildiği yönünde. Sarraf, vereceği bilgilerle alacağı cezayı hafifleteceğini umdu. Gerçekten de ilk kefalet başvurusunda beklenmeyen birçok belgeyi başsavcılığa sundu. Doğrudan First Lady Emine Erdoğan’ın Togemder’ine vurdu. Websitesini kapattırdı.

Ankara birbirine girdi

Bir yandan Sarraf’ın ABD’ye vardığında tutuklanmaktan dolayı ciddi şaşırdığı ve ilk avukat işlemlerinde amatörlükler yaptığı iddialar arasında. Diğer yandan tutuklandığı haberi patladığı gün Ankara birbirine girdi. O günlerde Ankara’daki trafiği izlemiş bir kaynak, Dışişleri, Başbakanlık ama özellikle Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin panik halinde ABD’nin Ankara Büyükelçiliği yetkililerine ulaşmaya çalışıp, Sarraf’ın tutuklanmasıyla ilgili bilgi alma gayretine girdiklerini aktardı.

Ama Türk yetkililer bilmiyordu ki, bu konuda ABD Büyükelçiliği’nin verebileceği fazla detay yoktu. Operasyonu Büyükelçilik diplomatları değil, Ankara’daki bazı farklı Amerikan kurumları izlemiş ve Sarraf’la koordine etmişti.

Halkbank’a ambargo

İran’a ambargoları delmekte önemli rolü olduğu ABD Hazine Bakanlığı’nca saptanan Halkbank’a ambargo koyma kararı iki farklı zamanda Beyaz Saray’dan geri dönmüştü. Türkiye ile ilişkilerin önemine atıf yaparak, Halkbank’a ambargo konulmamasını sağlayan, o dönem Beyaz Saray’da üst düzey yetkili olan Don Fried’di. Beyaz Saray da “siyasi çıkarlar” nedeni ve Türkiye ile ilişkileri bozmamak gayesiyle İran ambargolarının delinmesine ses çıkarmadı.

İşi gereği Sarraf davasına bakan Yargıç Richard Berman’ı da bilen, geçmişte bu kimselerin yaptığı soruşturmalar, verdiği kararlardan haberi olan bir New York kaynağı ile Sarraf’ın yakalanmasında FBI’nın rolünü de konuştum. Öncelikle yurtdışındaki istihbari işleri görevi gereği sadece CIA’nın yaptığı savının doğru olmadığını öğrendim. FBI web sitesinde “yurtdışı operasyonlarımız” diyerek bunu açıkça söylüyor, Türkiye’de temsilciliklerinin olduğunu saklamıyor. New York’un kolluk kuvvetlerinin, FBI ve ilgili federal savcılıkların çalışma ritmini bilen kaynağım şöyle özetledi: “Olay şu: Federal savcılığın açtığı davada yurtdışı operasyon gerekirse FBI yetkisini kullanır.”

İkna edilmesi beklendi

Bharara’nın ofisi yayımladığı ön iddianamede federal savcılık olarak Sarraf’ın içinde bulunduğu ambargoları delme grubunu 2010 yılından beri izlediğini yazdı. New York’taki kaynak şöyle devam etti: “Şu soru şimdiye dek hiç sorulmadı: İddianame Aralık 2015’te sunulmuş ama içindekilere bakıldığında 2010’dan beri suçlar izleniyor. Peki, Amerikalılar 4 yıl boyunca nasıl bilgi topladı ve neden bekledi? Cevabı şu: Yine iddianameye göre 2014’te Ruhani’den sonra ambargo delme operasyonları durmuş. Zaten 17-25 Aralık skandallarından sonra o operasyonların durduğunu da biliyoruz. Bu soruşturma 2010’dan beri var. Ancak Sarraf ikna edildiğinde iddianame sunuluyor.”

Ambargoyu delene 3 yıl hapis aldırttı

Rıza Sarraf’ı tutuklatan ve onlarca işbirlikçisi için de benzeri hazırlığa giren New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, Kanadalı-İranlı Ali Reza Parsa’ya İran’a konulan ambargoları delme çalışmalarından dolayı 3 yıl hapis cezası aldırdığını açıkladı. 23 Mayıs Pazartesi günü New York’un Güney Adliyesi’nde basın toplantısı düzenleyen Bharara, 45 yaşındaki Parsa’nın son 6 yıldır dış ticaret kurallarını ihlal ettiğini, İran’a hem ticari hem de askeri kullanıma uygun yüksek teknolojik elektronik parçalar tedarik ederek ambargoları deldiğinden dolayı 3 yıl hapse mahkûm olduğunu belirtti. Parsa’nın da faaliyetlerinin Sarraf gibi uzun yıllar boyunca Amerikan yetkilileri tarafından takip edildiği, ama ancak Ocak 2016’da baskın yapıldığı görülüyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr