Ufuk Kaan Altın, "Benim Güzel Lokantalarım", "Meyhanedeyiz Yine Bu Gece" ve "Balıklama"dan sonra bu kez bir gastro-seyahat kitabıyla karşımızda. Mylos Kitap etiketiyle önce Türkçe, ardından da İngilizce basılan kitabında Altın'ın vaadi basit: Lezzetli ve keyifli bir yolculuk...

Merhaba Cancağızım/Ya sou vre!", haziran başında çıktı. İngilizce baskısı da onu takip etti. Bu, "Benim Güzel Lokantalarım", "Meyhanedeyiz Yine Bu Gece" ve "Balıklama Dalmalı İstanbul'a"dan sonra dördüncü kitabınız. Öyküsünü dinlemek isteriz...

Yine lokanta temelli, yemek temelli bir kitap yazdım ama bu kez, lezzetli yemeklere seyahat notlarımı da ekledim. Yunan Adaları'ndan ilki Girit'e ayak bastığım tarih, 2011 yazı. Onu sırasıyla Mikonos, Santorini, Rodos, Meis ve Simi izledi. Üç yaz toplam altı adaya ulaştıktan sonra kafamda yazma fikri belirdi. Geçen yaz da iki uzun seyahat yaptım bunun üzerine, tamamen kitaba odaklanarak. Daha önce gittiğim bazı adaları da yeniden ziyaret ettim. Fotoğraf çektim. Malzeme iyice birikti, öyküler renklendi, lezzetler şenlendi. Ben de oturdum yazdım.

Önemli bir seyahat rehberi

"Merhaba Cancağızım"ın içeriğinden söz eder misiniz biraz?

15 ada var kitapta. Gastronomik bir yolculuk bu. Toplamda her adadan ikişer lokantayı daha önceki kitaplarımda olduğu gibi derinlemesine anlatıyorum. Sahiplerini tanıtıyorum. Her adadan kısa bilgi ve adreslerini verdiğim birer restoran daha var ekstradan. Burada bitmiyor, daha doğrusu böyle başlamıyor. Adaları anlatmaya tarihinden giriyorum. Gezilip görülmesi gereken yerlerini aktarıyorum. Plajlarında dolaştırıyorum okuyucuyu, konaklama ve ulaşım seçeneklerini veriyorum. En sonda da o adaya özgü lezzetleri anlattığım "tatmadan dönme" köşesi var. Anlayacağınız içeriği sağlam, kapsamlı ve lezzetli bir rehber kitap çıktı ortaya.

"O insanların hırslarından arınmış olmaları etkiledi beni"

İster istemez Türkiye ile kıyaslama yapıyorsunuz çoğu yerde. Nelere şaşırdınız ya da üzüldünüz? Bir de burada karşılaştırma yapmanızı istesek, ne dersiniz?

Üzüldüm bizim kıyılarına gözümün önüne getirdiğimde. Oradaki insanlara, restoranlara, otellere, işletmelere gıptayla baktım. Bizden hem hem lezzet, hem hizmet, hem de yaklaşım açısından üstünler. En önemlisi de hırslarından arınmış insanlar gördüm. "Bizde neden böyle olmuyor?" diye düşündüm sıklıkla. Onlar bir anlamda hayatın anlamını çözmüş. Hayat aheste akıyor karşı kıyıda ve insanlar mutlu. Kimsenin (en azından benim gördüklerimin) derdi, köşeyi kısa yoldan dönmek değil. Yine gittiğimde, bıraktığım gibi bulacağımı biliyorum. Bu insana güven veriyor. Yemek yediğim hemen her lokanta, aile işletmesiydi. İşlerini dürüstçe yapan, basit, içten ve sevimli insanlar. Bizde böyle bir ortam yok, olacağını da hiç düşünmüyorum açıkçası.

Son dönemde Türk turizmcilerden gelen açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz bu aşamada?

En basit haliyle "talihsiz" diyebilirim. İnsanların yurt dışına gitmelerini engellemeye ya da onları caydırmaya yönelik yaklaşımlar yerine kendilerini düzeltmeye baksınlar önce. Mutlu olduğunuz, saygı gördüğüz, ikinci sınıf insan yerine konulmadığınız, kazıklanmadığınız yerlere gidersiniz, öyle değil mi? Yanlış bakıyorlar, teşhisi yanlış koydular, tedaviyi de yanlış uygulama arifesindeler. Maalesef... Türk turizm sektörü için 2016, kayıp yıl. 2017 ve sonrası da pek içaçıcı görünmüyor...

MEİS BİR BAŞKA GÜZEL

En sevdiklerinizi sorsak adalardan ve lokantalardan?

Meis'ten başlarım. Benim için en özeli. Giderse okuyucular, mutlaka Alexandra's'ta yemek yesinler. Simi'nin de yeri ayrı. Çok Türk turist gidiyor, Meis'e göre kalabalık ama yine de güzel. Manos'un namını herkes duymuştur. Paraya kıyıp burada da en az bir öğün yenmeli. Siros, Leros ve Nisiros da bende iz bırakan diğer adalar. Lokantalardan devam edersek; Sakız'daki Karavela, Kos'taki Nick the Fisherman ve Barbouni, Leros'taki Mylos, Nisiros'taki Bacareto, Rodos'taki Hatzikelis ve Siros'daki Allou Yialou, ilk aklıma gelenler...


YENİ KİTAPLAR YENİ HEDEFLER

Bundan sonraki planınız nedir? Nerede göreceğiz sizi?

Bu kitabı geliştirmeyi istiyorum. Bu amaçla yaz sonunda 4-5 yeni adayı kapsayan bir tur planlıyorum. İlk hedef bu. Sonra karadan Yunanistan var sırada ama 2017'de ancak. Yeni bir lokanta kitabı için kışın çalışacağım. Hünüz konu belli değil. Bir yandan da beni ziyadesiyle heyecanlandıran bir işe soyundum: 32. Gün TV için "Müdavim" adında bir program çekiyorum. Farklı ve özel bir iş. Zaman az, proje çok. Bakalım ilerleyen günler neler gösterecek?

İKİ YAYINEVİ, İKİ DERGİ, BİR AJANS

Biraz da kurucuları arasında yer aldığınız Mylos Yayın Grubu'nu konuşalım. Neler yapıyorsunuz?

Üç ortağız. Geçen ekimden beri faaliyetteyiz. Mylos Yayın Grubu'nun bünyesine Mylos Kitap dışında, Türkiye'nin sadece polisiye basan ilk ve tek yayınevi Labirent, aylık kültür-sanat-hayat dergisi Pulbiber, yine Türkiye'nin ilk ve tek polisiye kültür-sanat dergisi 221B var. Aynı zamanda yazar adayları, yazar ve yayınevlerine editörlük, çeviri ve baskı desteği verdiğimiz, danışmanlık yaptığımız Yayıncılık Laboratuvarı'nı (YayLab) yönetiyoruz. Ekimden beri 20'ye yakın kitap çıkardık. Pulbiber, dokuzuncu sayıya ulaştı, iki ayda bir yayımlanan 221B'nin ise dördüncü sayısı temmuzda rafta olacak.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr