David Phillips'in açıklamalarında ABD'nin Türkiye hakkında ne düşündüğünün ipuçları yatıyor. Ayrıca Amerika'nın Sesi'nin ABD Dışişleri'nden yapılan açıklama sonrasında böyle bir görüşe yer vermesi dikkat çekti.

Eski başkanlardan Bill Clinton, George W. Bush ve Başkan Barack Obama döneminde de bir süre öncesine kadar, Amerika Dışişleri Bakanlığı’nda kıdemli danışman olarak görev yapan Columbia Üniversitesi Barış ve İnsan Hakları Bölüm Başkanı Profesör David Phillips, ABD ile Türkiye arasında son dönemde yaşanan fikir ayrılıklarıyla ilgili görüşlerini Amerika’nın Sesi'ne açıkladı. Ankara ile Washington arasında yaşanan sorunların giderek derinleşip büyüdüğünü belirten Phillips, iki ülke arasında diyaloğun kırılma noktasına geldiğini söyledi.

Üç ayrı başkan döneminde Amerika Dışişleri Bakanlığı’na üst düzey danışmanlık yapan Phillips, ABD’nin bir tercih yapmak zorunda kalabileceğine işaret ediyor. Uzman, Türkiye ile ABD arasında ilişkilerin giderek tuhaflaştığını, buna karşılık ABD’nin YPG ve PYD ile ilişkilerinin güçlendiğini vurguluyor.

‘YPG’ ye ABD desteği sürecek’

Philips’e göre en büyük sıkıntı YPG ve PYD konusundaki görüş ayrılıkları. “ ABD, IŞİD ile mücadele konusunda atacağı adımlar için Türkiye’den izin almak zorunda değil. Suriye’deki YPG güçleri, IŞİD’ karşı mücadele eden çok uluslu koalisyona karşı güven sağlamış, IŞİD’ e karşı verdiği mücadele ve terörizme karşı en iyi müttefiki olduğunu ispatlamıştır. ABD, YPG’ ye silah ve yakın hava desteği veriyor. YPG, IŞİD’ e karşı mücadele etmeyi sürdürdükçe Amerika da YPG’ye silah ve hava desteği vermeyi sürdürecek.“

‘YPG askeri PYD siyasi ortak’

Phillips, Türkiye’nin bir gün İncirlik’i kullandırmama riskine karşı YPG’ nin kontrolunda olan bölgede askeri bir tesis kurulduğuna da dikkat çekti. Phillips, şunları söyledi:

“YPG’ nin kontrol ettiği bölgede ABD tarafından kurulan askeri üs IŞİD’ e karşı verilen mücadelede yapılacak saldırılarda kritik önem taşıyan bir yerde. Burada üs kurma fikrinin Türkiye’nin müttefikliğiyle ilgili belirsizlikten ve ABD’nin savaş planları dahilinde İncirlik'in bir süre sonra devrede olmayacağı endişesinden yola çıkarak alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. PYD’ de çok uluslu koalisyon içerisinde ABD’nin yakın bir siyasi ortağı. PYD’ nin Cenevre’de yapılan Suriye barış görüşmelerine davet edilmemesine rağmen, ABD Başkanı özel temsilcisini PYD’ li yetkililerle görüşmesi için gönderdi. PYD ile savaş alanında taktiksel koordinasyonlar da devam ediyor. Suriye’de Esad sonrasında yapılacak anayasa için siyasi koordinasyonlar da sürüyor. PYD muhatap alınmadığı sürece Suriye’de barış olmaz. ABD bunu anlıyor.”

‘ABD tercih yapmak zorunda kalacak’

İki ülke arasında yaşanan ciddi görüş ayrılıkları yüzünden ABD’nin bir tercih yapmak zorunda kalacağını belirten Phillips’e göre, ABD çok eski bir müttefik ve NATO üyesi Türkiye ile YPG arasında tercih yapmak zorunda kalacak. Phillips, bu konuda şöyle konuştu:

"YPG, IŞİD ile Fırat nehrinin batısından Cerablus’a kadar olan kısmı IŞİD’ den geri almak ve bu bölgede savaşmak için hazırlandı. Erdoğan bunun kırmızı çizgi olduğunu söyledi. Eğer Türkiye, Suriye’deki müttefikinize saldırırsa ABD nasıl bir reaksiyon verecek? ABD, bir tercih yapmak zorunda kalacak. ABD çıkarlarına karşı düşmanca bir tutum içine giren onlarca yıldır dostluğunu ve işbirliğini sürdürdüğü NATO üyesi ve müttefik bir ülke mi? Yoksa bazı batılı değerleri paylaşan ABD ile aynı açıdan bakan Suriye Kürtleri mi ? Görünen o ki Kürtlerle ilişkiler gelişiyor ve yakınlaştıkça yakınlaşıyor ancak Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler de gittikçe tuhaflaşıyor."

Phillips iki ülke arasında yaşanan görüş ayrılıklarının büyük bir uçurum yarattığını vurguluyor ve şunları söylüyor: ‘Durum gittikçe kötüleşiyor. Türkiye ABD’ nin yaklaşımlarına karşı farklı bir tutum sergileyerek inatlaşıyor. Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye ziyaretinde Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile görüşüp ABD’nin konuyla ilgili endişelerini açık açık söyledi. Toplantıdan sonra ortak bir basın toplantısı düzenlenmedi çünkü iki taraf da anlaşmazlıklarının dışarıya yansımasını istemediler çünkü Amerika ile Türkiye arasındaki sorunlar giderek derinleşip büyüyor. Türkiye, 2012 yılından günümüze kadar IŞİD’ e karşı mücadele etmeyi reddetti. Kaçakçılar, hala IŞİD petrolü taşıyor. Bir NATO ülkesi olarak ve koalisyon üyesi Türkiye IŞİD’ e karşı başlatılan mücadelede ABD’nin beklentilerini karşılayamadı.”

‘ABD sürekli Türkiye’nin açıklarını kapatıyor’

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ ın Türkiye gezisinin ardından başkent Washington’da hükümet yetkilileriyle Türkiye’nin konuşulduğu önemli bir toplantıya katıldığını belirten Phillips, Washington’da Amerikan hükümeti ile katıldığı son toplantıda yönetime Türkiye konusunda sessiz kalmamalarını önermiş. Phillips şu açıklamayı yapıyor:

"'Olanlar ve endişelerinizi kamuoyuyla artık paylaşın' dedim. Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Türkiye’ye ilişkin eleştirilerine katılıyorum. Erdoğan, ABD’yi aşağılamak yerine daha yakın işbirliği yapmaya çalışmalı ve kendisine yönelik yapılan eleştirileri de dikkate almak durumunda. ABD sürekli Türkiye’nin yanlışlarını örtmek durumunda kalıyor. Türkiye’nin IŞİD'le petrol ticareti yapmadığı ifade ediliyor. Teknik olarak doğru bir şey ama IŞİD’in petrol ticaretinin her aşamasında Türk kaçakçılar rol alıyor ve Türkler bu işten kazanç sağlıyor. Aralarında Ceyhan’dan petrolü taşıyan tankerlerin sahipleri de var. Suriye’den gelen indirimli petrolden büyük kazanç elde ediyorlar. Bu durumda ABD’de Türklerin yaptıklarının üstünü örtmek durumunda kalıyor. Bu durumda Türkiye’nin IŞİD ile petrol ticareti yok demek teknik olarak doğru da olsa durumu tam anlatan bir açıklama değil. [ABD] Türkiye’nin tutumu için sürekli olarak mazeret bulmaya devam edip, Türkiye’nin açıklarını kapatmaya çalışırsa, Türkiye asla değişmeyecek veya IŞİD’ e karşı verilen mücadelede güvenilebilir iyi bir müttefik olmayacak.”

‘Sivillerin öldürülmesi Türkiye’nin başını ağrıtacak’

Phillips, Güneydoğu’da yaşanan insan hakları ihlalleri iddiaları ve sivil can kayıplarının Türkiye’nin başını ağrıtacağına işaret etti: "Türk hükümeti Güneydoğu’da başlatmış olduğu harekatla iç savaşın yeniden başlaması riskini aldı. Güneydoğu’da sivilleri hedef alıyorlar ve bu şekilde Güneydoğu’daki bazı yerleşim bölgelerini kuşatarak bölgede yaşayan Kürtleri radikalleştiriyorlar. Bu duruma en son Birleşmiş Milletler'den de ciddi tepki geldi. BM’de insan haklarından sorumlu Prens Zeid, sivil ölümlerin araştırılmasını ve bu suçu işleyenlerin yargılanmasını istedi. Tabii Türkiye, BM’den gelen bu uyarıyı gözardı edecek. Çünkü bu sivil ölümlerinden Türk devleti sorumlu. Gerçekleri ortaya çıkartmak yerine işledikleri suçları üzerini örtmeye çalışacaklar. Türkiye’nin Güneydoğu’da yaptıkları kabul edilemez şeyler. Ambulansları engellemek, sokağa çıkma yasakları koymak, sivilleri hedef almak bunların hepsi uluslararası insan hakları hukukuna göre savaş suçlarıdır. Birleşmiş Milletler, Türkiye’den sivillere karşı işlenen bu savaş suçlarının soruşturulmasını ve bu suçu işleyenlerin yargılanmasını istemiştir. Eğer Türkiye bunu yapmak istemezse Birleşmiş Milletler uluslararası mahkemeyi devreye sokmalıdır.”

‘Erdoğan sadece kendi çözebileceği problemleri yaratıyor’

Phillips, Türkiye ile ABD arasında AK Parti döneminde bazı kırılmalar yaşansa da bu kez sorunun daha ağır ve ciddi olduğunu vurguluyor.

“ABD, AKP 2002 yılında iktidara geldiği zaman demokratik gelişmeler bakımından hoş karşılandı. Erdoğan’ın buna cevabı da demokrasiye bir belediye otobüsüne benzeterek istediği durağa gelince inmek oldu. Türk parlamentosu 1 Mart tezkeresini veto ederek Irak konusunda ABD ile işbirliği yapmadı. ABD ve Türkiye, Irak konusunda farklı düşünseler de aradaki ilişki sürüyordu. Şimdi ise Türkiye ile ABD arasında devam eden diyalog kırılmaya yakın. Türkiye IŞİD ile mücadele konusunda uluslararası koalisyona destek vermeye gönülsüz olduğunu gösterdi. ABD’nin çıkarlarına karşı davranışlar sergiliyor. ABD’nin Suriye’deki en iyi müttefikini, Kürtleri hedef alıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Artık ABD’nin Türkiye adına özür dilemeye son vermesinin zamanı gelmiştir. ABD, kamuoyuna Türkiye’nin uluslararası insan hakları yasalarını çiğnediğini açıklamalıdır. Savaş suçları işlendiği için konunun Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası mahkemeye taşınıp burada soruşturulmasına destek vermelidir. Geçtiğimiz aylarda yüzlerce sivil öldürüldü. Sivilleri öldürmek insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. İki polisin öldürülmesinden sonra eğer Türkiye, şiddetli bir şekilde karşı saldırıya geçmeseydi PKK ile de çatışma yaşanmazdı. Erdoğan, Miloseviç’in Yugoslavya’da ve Sırbistan’da yaptıklarını yapıyor. Sadece kendi çözebileceği problemleri yaratıyor.”

‘PYD masada olmazsa Suriye’de trajedi sürer’

Türkiye’de ifade özgürlükleriyle ilgili sorunlara da dikkat çeken Phillips “Erdoğan yönetimine karşı en ufak bir eleştiri yapan karşısında yargıyı buluyor, akademisyenler hedef alınıyor" dedi. “Erdoğan’ın politikalarıyla Türk seçmenin de aynı yönde düşünüp 1 Kasım seçimlerinde iktidara oylarıyla destek verdiğini belirten Phillips, Türkiye’nin iyi bir yöne gitmediğini iddia etti.

“Türk kültürü misafirperverdir. Türkler onurludur, ülkelerinin uluslararası camiada kötü bir duruma düşmesini istemezler. Cumhurbaşkanlarının insanlık suçu işlemekle suçlanmasını istemezler. Türkiye’nin nasıl bir ülke olması gerektiği yönünde bir tartışma başlamalıdır. Suriye’de PYD’ yi işin içine sokmadan çözüm gelmez. Türkiye radikal ve cihatçı grupları destekledikçe ve PYD’yi de Cenevre’de masaya oturtmadıkça Suriye’deki trajedi devam edecek. Türkiye uzun yıllar seküler derin devlet yapısından acı çekti. Şimdi bu derin devlet yapısının yerine İslamcı derin devlet var. Bu İslamcı derin devlet de İslamcı AK Parti'nin elinde.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr