Yönetim kurulu adına açıklama yapan GÜNGİAD Başkanı Hakan Akbal, “Sayın Başbakan'ın 5 Şubat günü Mardin’de açıkladığı ve adına ‘Terörle Mücadele Eylem Planı’ denilen metni anlamaya çalıştık. Biz metini çok sıkıntılı bulduk. Bir defa çok fazla cümle sarfiyatı var. Bütün o söylevlerin arkasındaki esas meseleyi görmek çok zor. Çok fazla klişeler var. Sayın Başbakan'ın klişelerden uzaklaşıp, net, anlaşılır ve açık bir şekilde ne söylediğini anlamak isterdik. Bölgede çatışmanın çok ötesinde bir durum yaşanıyor. Bir yangının ortasındayız. Bölgenin ihtiyacı olan en son şey: ‘Nutuk’. Şimdi, iş dünyası temsilcisi birçok arkadaşımla konuşuyoruz ‘sen ne anladın’ diye. Herkeste aynı psikoloji hakim. Herkes şunu söylüyor, ‘O laf kalabalığı içerisinde ne söylediğini anlayamadık.’ İnterneti tarıyorum. Hiçbir yerde somut bir metin yok. Doğrusunu isterseniz bu kadar amatör bir durumun ortaya çıkması bizi şaşırttı. Ortada gerçekten 10 maddelik bir eylem planı var mı yok mu anlayamadım. Böyle bir eylem planı varsa, devlet ciddiyeti gereği bunun bir kitapçığı, bir raporu olmalıydı. Bir yerlerde ulaşabileceğimiz somut bir yazılı doküman olmalıydı.” ifadelerini kullandı.

“COŞKU VE HAMASETİN ZAMANI DEĞİL, HERKES DARMADAĞIN OLMUŞKEN…”

Başbakan konuştuğunda, stadyumdaki taraftarları coşturmaya çalışan bir amigonun durumuna düşmemesi gerektiğini dile getiren Akbal, “Bölgede yaşananları görüyorsunuz. Ölüm, hastalık, iflas, işsizlik, evsizlik, öfke, psikolojik ayrışma, sağlık hizmetlerine ulaşmadaki güçlük, cenaze hizmetlerine ulaşmadaki güçlük, yıkılan, yakılan tarih, evler, tahrip edilen eşyalar… Herkes darmadağın olmuşken Sayın Başbakan’dan söylevin, teorinin ötesine geçmesini beklerdik. Selahattin Eyyubi’nin veya Alpaslan’ın ordusunun zamanı değil. Coşkunun zamanı değil. Hamasetin zamanı değil.” şeklinde konuştu.

"YÜZLERCE İŞ ADAMI İFLAS ETTİ"

Akbal, “Devlet bölgeye elini uzatıyor mu? Eğer uzatıyorsa bunu bize lütfen tane tane anlatacak biri çıksın ki ne söylendiğini anlayabilelim.” dedi.

‘Tüm ekonomik kayıplar karşılanacak’ sözünün ne anlama geldiğini soran Akbal’ın açıklaması şöyle: “Yüzlerce iş adamı iflas etti. Borcunu, alacağını bırakıp kaçıp gidenler oldu. Alacaklarını çeklerini tahsil edemeyen binlerce tacir var. Dönüp dolaşıp, bana ‘KOSGEB size kredi veya hibe verecek’ diyecekseniz bu faslı unutun. Bankalar kredi mi verecek? Bunu nasıl sağlayacaksınız. Bölgede gayrimenkuller kelepir fiyatına bile satılmıyor. Bankanın kefaletini nasıl karşılayacağız? Başbakan'ın söylevleri burada hiçbir işe yaramayacaktır. Sokağa çıkma yasakları insanların işe gitmesine de engel oldu. Hem fabrikalar ve imalathanelerde hem de inşaatlarda faaliyetler durdu. Şu anda gelin Diyarbakır’da sağlıklı bir işgücü anketi yapın, işsizliğin en az yüzde 50 olduğunu göreceksiniz. Binlerce genç işsiz kaldı. Bu işsizlere klişe laflardan daha fazlasını söylemeniz lazım.

İŞ ADAMLARININ ZARARININ KARŞILANMASININ TERÖRLE İLİŞKİLENDİRİLMESİNİN NE ANLAMI VAR?

Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek deniyor. Bir yandan da büyükşehir belediyelerinin yetkilerinin daraltılacağından bahsediliyor. Bir ruh hali yetkileri artırıyor, başka bir ruh hali azaltıyor. Bu kadarı devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Ortada duran bir AB Yerel Yönetimler şartı var. Bu konuda ne yapılacak? Çekince konulan maddelerle ilgili neler yapılacak. Adem-i merkeziyete ilişkin nutuklar dışında hükümetin bir planı var mı? Biz eğer bir yerlerde gerçekten de üzerinde çalışılmış 10 maddelik bir eylem planı varsa, bir defa o eylem planının adının çok sorunlu olduğunu düşünüyoruz. ‘Terörle Mücadele Eylem Planı’ ne demek? Ben iş adamıyım. Bana yönelik vaatlerin ya da zarar ziyan karşılama politikalarının terörle ilişkilendirilmesinin ne anlamı var? Terörle ayrı mücadele edersiniz, ancak ekonomik mücadele başka bir şeydir. Kentleri yeniden imar etmenin, yakıp, yıkılan binaları, evleri inşa etmenin terörle ne ilişkisi var? Kentleşme eylem planı veya imar planının, terör eylem planının altında ne işi var? Kendimize saçma sapan hassasiyetler yaratıyoruz. Sonra da terörle mücadele eylem planı başlığı altında, yeni bir ‘milli birlik ve kardeşlik süreci’nden bahsediyoruz.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr