Son çıkarılan KHK ile ihraç edilenler arasında bulunan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, 30 yıla yakın zamandır görev yaptığı üniversitesine bugün veda edecek. Aktan, son kez öğrencileri, hastaları ve meslektaşları ile birlikte olacak. “Bu bir gidiş değil, ara veriş” diyen Aktan, ihraç kararına şaşırmadığını ancak üzüldüğünü söylüyor. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ise Prof. Aktan “Ülkece depresyondayız. Çevremize baktığımızda herkesin morali bozuk, motivasyonu düşük, kimse birşey yapmak istemiyor, kuşkuculuk arttı. Herkes dünyasını küçülttü, etrafı ile daha az ilgilenerek yaşamaya çalışıyor” diye özetliyor. Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atan akademisyenler arasında da yer alan Aktan ekliyor: “Barış istemek suç mu? Yine olsa yine o metni imzalarım.”

Bugün tören var

TTB ve İstanbul Tabip Odası, bugün Aktan için saat 10.30’da Aktan’ın Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’ndeki odasında buluşacak ve saat 12.30’da hastane önünde bir tören yapılacak. Aktan ile bundan sonraki planlarını, yaşadıklarını ve üniversitelerin durumunu konuştuk.

-KHK ile ihracınızı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?

Şöyle bir durum vardı. Üniversitede Barış İçin Akademisyenler bildirisini imzalayan akademisyenler hakkında, bir yıl kadar önce bir soruşturma başlatılmıştı. Yazılı ifademizi vermiştik. Mahkeme dosyasında, rektörlükten YÖK’e giden bir belge ele geçti. Bu şuydu. Üniversitede 5 kişilik soruşturma heyeti vardı. Bu heyetten 4 kişi ‘bu imzacılar memuriyetten ihraç edilmeli’ demiş. Bu belge rektörlük tarafından onaylanmış ve YÖK’e gönderilmiş. Yani bir ihbar. Marmara’dan 34 kişilik bir liste var. Listenin tamamı için memuriyetten ihracı için YÖK’e yazı gönderilmiş. Bu nedenle sıranın buraya da geleceği belliydi. Beklenmedik bir durum değildi. Onun için ilk duyduğumda şaşırmadım ama üzüldüm, incindim diyebilirim.

-İhraç edilmenizde somut gerekçe nedir?

Terör örgütü ile ilişkili gibi bir suçlama var. Tuhaf günlerden geçiyoruz.

-Yargıdan umudunuz var mı?

Hukuki yollara başvurduk. Ama 1960’larda da, 1980’lerde de bu kadar büyük akademik kıyım olmamıştı. O yıllarda insanların hukuka güveni vardı. Şimdi öyle değil. Sürece baktığımızda bu itirazları incelemek için bir komisyon kuruldu ancak o komisyon oluşmadı bile... Komisyon oluştuğu zaman da önlerinde aşağı yukarı 250 bin dosya olacak. Bu kadar dosyayı nasıl inceleyecek? Güvenebileceğimiz tek mahkeme AİHM gibi gözüküyor. Türkiye’deki hukuka hiç kimsenin ne yazık ki güveni kalmadı.

-Bugün üniversitede son gününüz. Bundan sonraki planınız ne?

TTB ve İstanbul Tabip Odası’nda iyi ve doğru bildiğimiz şeyleri savunmaya devam edeceğiz. Ben bir klinisyenim, cerrahım. Şuna inanıyorum ki bu yanlışın geri dönüşü olacaktır. Bu bir ara veriş. Bunun ne zaman olacağını kestiremiyoruz, yakın zamanda olmasını pek ummuyoruz tabii. Çünkü önceden cezalandırma söz konusu olduğundan en azından sembolik dönüş olacaktır.

Edward Said örneği

-Bu süreçte eğitimi yarım kalan asistanlar ile tedavisi yarım kalan hastalarınız var. Bunlar ne olacak?

Bu belki en önemli sorun. Öğrencilerimi, asistanlarımı ve hastalarımı seviyorum. Onlardan uzaklaştırılmak beni üzdü. Daha fazla üzen ise barış, insan haklarına saygı ve daha demokratik bir ülke istediğimiz için ihraç edilmemiz. Bunu istemeyecek bir doktor var mıdır? Bir daha olsa bir daha düşünmeden barış bildirisini imzalarım. Biz şunu söylüyoruz, savaş bir halk sağlığı sorunudur. Bir hekim sonuna kadar barışı savunmak, insan yaşamını korumak zorundadır. Bu tür ortamlarda hep Edward Said örneğini hatırlamak gerek.

Edward Said Amerikalı ve Filistinli bir yazar. İsrail’in Filistin’e yaptığı baskıları protesto için İsrail sınırına 2-3 km mesafede sembolik bir taş atma gösterisine katılıyor. Bu olunca ABD’deki Yahudi lobileri Said’e linç girişimi başlatıyor. Columbia Üniversitesi’nden görevden uzaklaştırılması talebinde bulunuyorlar. Burada rektörlük devreye giriyor ve açıklama yapıyor. Said’i koruyan, üniversitenin her türlü fikre açık olması gerektiğini ve bunun arkasında durması gerektiğini anlatan bir yazı... Bence o yazıyı tüm rektörlere göndermeli. Her rektör yatmadan evvel bunu bir kez okumalı. Bizde maalesef rektörler ihbarcı pozisyonda.

Meslekte 40 yıllık emeği var

Prof. Dr. Aktan, 1977 Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Marmara Üniversitesi ile yolu 1988 yılında kesişiyor. O günden bu yana da hastanede. Çok sayıda yayına da imza atan Aktan, geçen günlerde yayımlanan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversitedeki görevinden “ihraç” edildi. 2006- 2010 dönemi İstanbul Tabip Odası ve 2010-2012 döneminde TTB İkinci Başkanı olarak da görev yapan, Gezi Parkı direnişinde de aktif olarak yer alan bir hekim.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr