Uygur Coşgun’un avukat eşi Mehtap Coşgun, dün avukatlarıyla birlikte Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne giderek aile adına dava dilekçelerini teslim etti. Dilekçede, söz konusu olayın idarenin ağır hizmet ve görev kusuru nedeniyle yaşandığı vurgulanırken, şöyle denildi:

“Olayın gerçekleşmiş olması ve ağır sonuçları nazara alındığında bu kamu görevlilerinin tamamının veya belki de bir kısmının görevini yapmadığı, eksik veya yanlış yaptığı açıkça ortada olup bu sonuç, ağır hizmet kusurunun gerçekleştiğini göstermektedir. Olay sonrasına resmi veya sivil kıyafet ile görevli hiçbir güvenlik personeli hakkında ölüm bilgisi ulaşmaması da güvenliğin eksik olduğu veya hiçbir önlem alınmadığını göstermektedir. Bu nedenlerle davalı İçişleri Bakanlığı ve İl Emniyet müdürünün mülki amiri davalı Ankara Valiliği olaydan ve zarardan sorumludur.”

Dava konusu olayın oluşumu ve niteliği dikkate alındığında idarenin hizmet kusurunun bulunduğunun açık olduğu belirtilen dilekçede, “Teröristlerin yurtdışından gelerek yüzlerce kilometre yol katedip Ankara’ya ulaşarak eylemi gerçekleştirmesi; olay sonucu binlerce kişinin yaralanması/ölmesi ağır hizmet kusuru olduğunun en açık göstergesidir” ifadesi kullanıldı.

Avukat Coşgun’un eşinin cenazesine olaydan ancak 16 saat sonra ulaşabildiği anlatılan dilekçede, şöyle devam edildi: “Adli Tıptan gelen haber sonrası cenazeyi teslim aldığında merhumun vücut bütünlüğü bozulmuş cenazesini gördüğünde yıkılmıştır. Halen zaman zaman ağlama nöbetleri geçirmekte, her toplumsal olay olduğunda acısı tazelenerek devam etmektedir. Davacı bu olay neticesinde hem eşini, hem çocuğunun babasını, hem iş arkadaşını hem de sevgilisini/dostunu kaybetmiş; geleceğe dair beklenti ve hayalleri yok olmuştur.”

SARP BABASIZ BÜYÜYECEK

Uygar Coşkun’un geride 2.5 yaşında ve “sol göz ve sol testisi kapsamında AXENFELD sendromu hastalığı” ile mücadele eden Sarp adında bir çocuk bıraktığı ifade edilen dilekçede, şunlar kaydedildi: “Çok küçük yaşına rağmen baba şefkatinden ve sevgisinden mahrum kalmıştır. Küçük Sarp babasına düşkün ve O’nun geleceğine dair umut taşımakta ancak zaman içinde babasının gelmediğini görerek bir öfke ve üzüntü yaşamaya başlamıştır. Bu acı, öfke ve umutsuzluk küçüğün tüm hayatını etkileyecek, babasız bir çocuk olarak ‘baba’ kelimesinden dahi üzüntü yaşayacaktır. Üstelik, küçüğün mutsuz bir anne görmesi dahi, babasının eksikliğini hissettirecek bir olgu olup bir ömür boyu bir yanı yarım kalacaktır. Henüz 2 yaşında iken babasını kaybeden Sarp’ın büyüdükçe babasına olan özlem ve ihtiyacı düşünüldüğünde, durumun vahameti ortadadır.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr