7–17 Nisan arasında 35. yaşını kutlayan İstanbul Film Festivali, izleyiciye 62 ülkeden tam 221 yapım sundu, sunmayı da sürdürüyor. 15–17 Nisan tarihleri arasında izlenmesi gereken filmler şunlar:


Sürü, Türk sinemasının unutulmaz klasiği yenilendi, restore edildi. Zeki Ökten yönetiminde Tarık Akan, Melike Demirağ, Tuncel Kurtiz oynuyorlar (16 ve 17 Nisan).

Yüce Sezar ! Joel ve Ethan Coen Kardeşler, gözde oyuncuları Josh Brolin,  George Clooney, Frances McDormand’la çalışmayı sürdürüyorlar. Kadroda Ralph Fiennes’le Scarlett Johansson’da var (17 Nisan).

Brooklyn, Saorise Ronan filmdeki rolüyle en iyi kadın oyuncu Oscar adayı olmuştu. John Crowley’in yönettiği dramda Ronan, meslekdaşı Domnhall Gleeson (Brendan Gleeson’un oğlu)ve ustaları Jim Broadbent ve Julie Walters’la karşılıklı oynuyor (16 ve 17 Nisan).

Kördüğüm, Yazar Arthur Miller’ın kızı, aktör Daniel Day Lewis’in karısı Rebecca Miller romantik komedisinde Julianne Moore, Ethan Hawke gibi yetkin oyuncuları yönetiyor (16 ve 17 Nisan).

Gökdelen, Ben Wheatley’den distopik bir bilim kurgu çalışması. Başrollerde Tom Hiddleston, Jeremy Irons, Sienna Miller var (14 ve 17 Nisan).

Kendi Kanım, İtalyan usta Marco Bellocchio ödünsüz dramında yine  Katolikliği yine kiliseyi sorguluyor (14 ve 16 Nisan).

Hatırla, Toplama kampından kurtulan Zev’in Nazi cellatlarını bulma yolculuğu. Atom Egoyan özgün anlatımıyla bellek, zihin, soykırım temalarını yılların oyuncusu Christopher Plummer’ın güçlü performansıyla tartışıyor
(14, 16 ve 17 Nisan).

Rabin’in Son Günü, Dramatik belgeselinde İsrailli Amos Gitai, 4 Kasım 1995’te öldürülen İsrailli barışçı aktivist Yitzhak Rabin’in son günlerini objektif bir anlatımla irdeliyor (14 ve 17 Nisan).

Kış Şarkısı, Gürcü sinemasının duayeni Otar Iosseliani sosyopolitik toplumsal taşlamasını Jacques Tati, Charles Chaplin, Buster Keaton, Samuel Beckett’i referans alarak yapıyor (16 Nisan).

Acı Sokağı, Meksikalı yönetmen Arturo Ripstein’ın başkahramanları yaşlı iki hayat kadını. “Gerçeklik geçicidir. Gerçek yerine uydurmayı yeğlerim” diyor Ripstein (15 ve 17 Nisan).

11 Dakika, Polonyalı usta yönetmen, oyuncu, senarist Jerzy Skolimowski’den yenilikçi, dinamik bir kara komedi. Varşova’da çok sayıda karakter yaklaşan kıyamet anının son 11 dakikasını duyumsarlar. Çağımız felaket çağıdır.
(16 ve 17 Nisan).

Francofonia, Rus Hazine Sandığı’nda Hermitage müzesini anlatan Alexander Sokurov bu kez Louvre Müzesi’ni mercek altına alıyor. Sokurov, Louvre’a ve sanata bir güzelleme besteliyor (14 Nisan).

Vicdanın Sesi, 2015 Venedik Film Festivali’nde Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği Fipresci’nin ödülünü alan sosyal dram İran’ın sosyal, ekonomik, kültürel yapısını sorguluyor. Yönetmen Vahid Jalilvand’dan düşündürücü bir çalışma
(14 Nisan).

Denizdeki Ateş, İtalyan sinemacı Gianfranco Rosi sığınmacı sorununa hümanist bir bakışla yaklaşarak günümüzün en önemli sorununa odaklanıyor. Kuzey Afrikalı sığnmacılarla Lampedusa adası sakinleri yaşam koşullarında uyum kurmaya, uzlaşmaya çalışıyorlar (16 ve 17 Nisan).

Saraybosna’da Ölüm, Bernard–Henri Lévy’nin Hotel Europe adlı romanından uyarlanan dram, “20.yüzyıl Avrupa tarihi Saraybosna’da başladı ve burada bitti” diyor. 2016 Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü alan filmin yönetmeni Danis Tanovic (14 ve 17 Nisan).

Tikkun, yönetmen Avishai Svan İsrailli bir köktendincinin varoluşunu sorgulaması. Bu psikolojik dramatik gerilim Locarno Film Festivali’nde (2015) Jüri Özel Ödülü’nü kazandı (14, 15 ve 16 Nisan).

Toplu gösterimi yapılan Otto Preminger’den izlenmesi gereken iki başyapıt Bir Cinayetin Anatomisi ve Küçük Kız Kayboldu. En başarılı dramı Bir Cinayetin Anatomisi’de Preminger adalet, hukuk, suç temalarını mercek altına alıyor. James Stewart yorumuyla Venedik Film Festivali’nde (1959) en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandı (17 Nisan). Küçük Kız Kayboldu  yetkin bir psikolojik gerilim. İngiliz tiyatro ve sinemasının büyük ustası Laurence Olivier’nin karşısında genç oyuncular Carol Lynley’le Keir Dullea var.

Gizemli Ada, sinema tarihinin kült klasiğini Robin Hardy yönetiyor. İskoç adası Summerisle’a kaybolan genç kızı aramaya gelen polis dedektifi burada bambaşka bir dünyayla karşılaşıyor. Geçen yıl yitirdiğimiz Christopher Lee’nin en iyi filmlerinden biri. Britt Ekland, Ingrid Pitt, Diane Cliento gibi
dönemin önemli kadın oyuncuları da ufak rollerde karşımızdalar (15 Nisan).

Balo, Ettore Scola başyapıtı Balo ile anılıyor. Diyalogsuz, bol müzikli  film, 20. yüzyıl Fransa tarihinin bir özeti. 1920’lerde başlıyor ve Paris’teki bir balo salonunun öyküsünü değişik karakterler üstünden anlatıyor.  Danslar ve müzikler her döneme göre değişiyor. Görsel ve müzikal bir şölen (15 ve 16 Nisan).

Kosmos, sinema dünyasından ayrılan Polonyalı Andrzej Zulawski’nin son çalışması. Witold Gombrowiczin romanından uyarlanan psikolojik dram, pananoya, delilik, şiddet temalarını Zulawski’nin benzersiz anlatımıyla tartışıyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr