Bugün, dünya edebiyatına getirdiği özgün anlatım yenilikleriyle tanınan İrlandalı James (Augustine Aloysius) Joyce’un doğum günü. 2 Şubat 1882’de dünyaya gelen Joyce, özellikle “Ulysses” ve “Dublinliler” isimli kitaplarıyla tanınırken, bunlardan “Ulysses”, Amerikan The Little Review’da Mart 1918’den Aralık 1920’ye kadar seri halinde yayımlanmıştı. İlk kez Sylvia Beach tarafından bir bütün halinde, yine bir yıldönümünde, 2 Şubat 1922’de Paris’te Shakespeare and Company isimli tarihi kitapçıda basılan Ulysses, ‘modern klasik’ler arasında bugün de, yarın da baş köşede.

Biz de, bu vesile ile kitabı ilk olarak Yapı Kredi Yayınları (YKY) etiketiyle çevirmiş Uluslararası James Joyce Vakfı ve PEN Türkiye üyesi Nevzat Erkmen’in “Yaşamımın Son Dansı” isimli kitabından, çeviri süreciyle ilgili ilginç bölümleri sizinle paylaşıyoruz. Bunun yanı sıra, kitabı dört yılda çeviren ve dört yıl önce Norgunk Yayıncılık etiketiyle okura sunan Armağan Ekici’nin de yorumlarını aktarıyoruz...

Nevzat Erkmen: Ulysses'in benzersizliği: İnsancıllık

- Ulysses’te Türkçe sözcükler yer alıyor mu?

Evet. Yashmak (yaşmak), santur - ve başkaları. Bir de, He talks “Turko the Terrible” (Müthiş Türk) var, Türk terlikleri var.

- Bu çeviri ‘önemli bir başarı’ mıdır?

“...bu kitabı okuyacak genç insanlar olacak, Türkçenin tüm o inanılmaz, güzel, heyecan verici biçimlerini görenler olacak - bu, işte, emeklerime değecek. Şayet İngilizce öğrenirlerse, özgün sözcük- oyunlarının da tadını çıkarabilirler...”

- Bugün, özellikle de internet çağında Ulysses’in şöhreti gene doruklarda. Joyce’un yapıtındaki benzersizlik nedir?

En başta şu zekâ oyunları düşüncesi. Benim, Dünya Zekâ Oyunları Federasyonu’nun Türkiye Temsilcisi olduğumu biliyorsunuz. Her yıl zekâ oyunları şampiyonasının yapıldığı bir ülkede toplanıyoruz; orada dostlarıma dünyanın en zor bulmacasını çözdüğümü söylüyorum, elbet, ‘Finnegans Wake’ hariç! Ulysses’teki benzersizlik nedir? Sanırım, onun sergilediği insancıllık. Joyce, romanın kahramanı olarak bakınız kimi seçmiş - bir Yahudi, bir reklam satıcısı. (...) Gerçek iletişim böylesine azken hepimiz dışarlıklıyızdır. Ne var, Ulysses daha geçenlerde bir Amerikalı panelce İngilizce dilinde yirminci yüzyılın en iyi romanı seçilmişti. Bu bana gurur veriyor...

 

Armağan Ekici: Korkmayıp gülebilen okur, galibiyetimdir

- Çeviri süreci nasıl doğdu?

2008 civarında, Ulysses’in içine gömüldüğüm bir dönem oldu. Bu sırada, tiyatro-halüsinasyon formatındaki “Kirke” bölümündeki komiklikler için kafamda Türkçe çözümler kurmaya başlayıp, bunların Nevzat Erkmen çevirisinden çok başka olduğunu fark edince ilk kıvılcım çakmıştı. Bu çeviriyle, Joyce’un bence ne demek istediğini göstermek istedim; müzik ve anlam açısından Joyce’a çok daha sadık bir metin ortaya çıkarmaya çalıştım. İşin teknik taraflarının meraklısı için, blogumda (ekici.blogspot. com) yazılar ve söyleşiler var. Asıl motivasyonum kitabın güzelliğini paylaşmak, “mizahıyla, insani tarafıyla, doluluğuyla, hayatı her yönüyle kapsamasıyla bana tattırdığı okuma keyfini anadili Türkçe olan okura tattırabilmek”ti. Ulysses’ten korkmayı bırakıp gülmeye başlayan her okur benim için galibiyettir.

- Kitabın edebiyat tarihi için önemi nedir?

Günümüzün önemli romancılarından Tom McCarthy şöyle diyor: “Ulysses’ten sonra nasıl yazmalı? Bu sırf Joyce’un başka herkesten daha iyi yazıyor olması meselesi değil (daha iyi yazıyor da sahiden), ama daha çok Ulysses’in yayımlanmasının edebiyat için bir tür göğe ağış, hem insanların hazdan gözünü döndüren, hem de katastrofik, hatta belki de kıyamet günü özellikleri taşıyan bir olay olması meselesi. Bir tür naif realizm artık mümkün değil Ulysses’ten sonra; ayrıca, bunun tüm alternatiflerini, akla gelebilecek her avant-garde manevrayı da Ulysses öngörmüş ve tüketmiş bile.” Tom McCarthy belki abartıyordur, ama ben de teşhisinin ana hatlarıyla doğru olduğunu düşünüyorum. Ulysses’ten sonra hayat hakkında çok safça yazmak doğru değil. Joyce, Ulysses’le hayatı tüm paramparçalığıyla kucaklamanın, bunu yaparken her kelimenin bütünlük içinde rol oynadığı, bir sayfadaki inceliğin yüzlerce sayfa ötedeki başka bir kıvılcıma göz kırptığı çok ince dokunmuş, çok renkli bir ağ kurmanın müthiş bir örneğini vermiş.

 

James Joyce meraklısına notlar

Joyce’un bir diğer klasikleşen yapıtı olan “Finnegans Wake”, geçen aralıkta Aylak Adam Yayınları tarafından ilk kez Türkçeye kazandırıldı. Üç cilt olarak yayımlanması düşünülmüş eser, Umur Çelikyay çevirisi ile Türkçede “Finnegan’ın Vahı” olarak hazırlanırken, Sel Yayıncılık da aynı kitabın Fuat Sevimay çevirisiyle baskısını yapacağını duyurdu. Dolayısıyla uzun yıllardır çevrilemezliğiyle bilinen bu eserin iki Türkçe çevirisi bu yıl içinde raflarda olacak. Öte yandan özel bir Joyce-Dublin gezisi de, 11 -15 Eylül arasına rastlayan Kurban Bayramı tatilinde, Chester Beatty Kütüphanesi, Trinity Koleji ve James Joyce Müzesi ile Kulesi’ni de kapsayacak biçimde Fest Travel tarafından organize edilmiş. Bilgi: (212) 216 10 36.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr