Sakarya Meydan Savaşı öncesinde “Ankara’nın tahliyesi”ne gerek görülmüştü. Yeni Gün gazetesi de matbaasıyla birlikte Kayseri’ye taşındı. Gazetenin sahibi ve Başyazarı Yunus Nadi, Ankara’da kalmak zorundaydı; Yazıişleri Müdürü Kemal Salih’e (Sel) bir zarf verdi. 22 yaşındaki Yazıişleri Müdürü, üzerinde “Salih Bey’e talimatnamedir” yazan zarfı açtı; madde madde yazılmış sekiz-on sayfa tutan notları dikkatle okudu; iki maddenin altını çizdi.

Yunus Nadi ne diyordu:

Gazetenin hattı hareketi, Misak-ı Milli hudut (sınır) ve hukukunun behemahal (ne olursa olsun) istihsal edileceği (sağlanacağı) hakkında çok derin bir kanaat ve imana sahip olması ve o kanaat ve imanı bütün kuvvetiyle tecelli ettirmesidir (göstermesidir.)”

Yunus Nadi işgal altındaki İstanbul’da İngiliz polisinden kaçmış, matbaasını Ankara’ya taşımış, Yeni Gün’ü Ankara’da çıkarmaya başlamıştı; şimdi de Kayseri’ye çekilmek gerekiyordu; ama Milli Misak sınırları ve bağımsızlık hukuku konusunda en, küçük bir ödün vermiyordu.

Düşman, Anadolu’nun göbeğine dek ilerlemişti, top sesleri Ankara’dan duyuluyordu.

*

Ancak Yunus Nadi’nin Kemal Salih’e verdiği “talimatname”de çok önemli bir madde daha vardı ki gazeteciliğin özünü vurguluyor, önemli bir gerçeğin altını çiziyordu:

“(Yönetimde) eksik cihetlerin tenkidinde de tereddüde mahal görülmemelidir. Hususile (özellikle) icraat hükümete ait olunca, onda bihakkın (hakkıyla) gözü pek davranılmak icabeder.”

En olumsuz ortamda bile, Yunus Nadi, eleştiri görevinin unutulmaması gereğini genç yazıişleri müdürüne “talimat” olarak anımsatıyordu.

*

Yunus Nadi, işgal altındayken ayrıldığı İstanbul’a zaferden sonra başı dik olarak döndü; Yeni Gün’ün devamı sayılan Cumhuriyet’i kurdu.

Bilmem ki dünya basın tarihinde böylesine destansı bir kuruluşun eşi menendi var mı?..

Nadir Nadi, 11 Mayıs 1981 günlü Cumhuriyet’te, Yeni Gün’ün Kayseri’deki serüvenine ilişkin anılarını yayımladı; bir satırın altını çiziyorum. Nadir Nadi diyor ki:

“1921’de Sakarya Savaşı’nın en yoğun günleriydi. Yeni Gün’ün matbaası Ankara’dan Kayseri’ye taşınmıştı. Pek külüstür, ilkel bir şeydi. Kolla çevrilen bir makineydi. Ben o zamanlar on iki yaşındaydım; matbaadakilere yardım ediyordum.

Cumhuriyet’in avlusunda, giriş kapısının iki yanında iki kocaman ağaç vardır; kimi zaman bu ağaçlara bakıp düşünüyorum.

Cumhuriyet’i kuran Yunus Nadi...

Kurumlaştıran Nadir Nadi.

Nadir Nadi’yi özlüyorum, ışıl ışıl, tertemiz bakışlarıyla gözümün önünde canlanıyor.

Yarım yüzyıl bu gazeteyi yöneten insan. Bugün de tartışmalı bir olayda karar vermek için kendi kendimize sorarız:

- Nadir Bey olsa şimdi ne yapardı?

Bir yol göstericidir o...

Deniz feneridir.

*

Cumhuriyet, bugün, Berin Nadi’nin kurduğu ve Nadi ailesiyle gazete çalışanlarının katıldığı bir vakıfla yönetiliyor; ama bu gazetenin gerçek sahibi okurlarıdır.

Her yıl olduğu gibi bugün de gazetemizin avlusunda Cumhuriyet çalışanları, dostlarıyla ve okurlarıyla 7 Mayıs’ı kutlayacak!...

Bu toplantıya çağrı yoktur, gönlünden kopan gelir.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr