CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Ankara Milletvekilleri Necati Yılmaz, Şenal Sarıhan ve CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir’den oluşan CHP heyeti, 28 Nisan günü Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz yazar, yönetici ve çizerlerini ziyaret etti. Heyet, ziyaretin ardından tutuklu bulunan yazar, çizer ve yöneticilerimizin mesajlarıyla birlikte heyetin değerlendirmesinin de bulunduğu bir rapor hazırladı. Görüşmelerin ardından CHP heyetinin yaptığı ortak değerlendirme ise raporda şöyle yer aldı: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte iktidar, kendi gibi düşünmeyen muhalifleri aynı torbanın içine koyarak, bir cadı avı başlattı. Cumhuriyet gazetesi yazarları ancak darbe girişiminden 1 yıl, tutuklanmalarının üzerinden 9 ay geçtikten sonra 24 Temmuz günü hâkim karşısına çıkabilecekler. Cumhuriyet gazetesi gibi kurulduğu günden itibaren terör örgütlerinin karşısında bir yayın politikası izleyen, AKP iktidarının Gülen hareketiyle kol kola olduğu dönemlerde dahi FETÖ aleyhinde yayın yapan bir gazeteyi, FETÖ ve PKK ile aynı çizgide göstermek, bu süreçte yaşadığımız çok sayıdaki ironiden yalnızca biri. Görüştüğümüz isimler FETÖ üyesi olmakla suçlandıkları için kendilerine daha ağır koşulların dayatıldığını, bu noktada bir çifte standart olduğuna dikkati çekiyor.” Tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerimizin CHP heyeti aracılığıyla verdiği mesajlar ise şöyle:

Akın Atalay: 24 Temmuz’da çaRşı karışacak

Akın Atalay: Kendi suçlarını itiraf etmişler. İddianameleri kurgu, biz olgularla çürüteceğiz. 4 gün önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın kardeşi Fatsa’da FETÖ imamı diye manşet yapıldı, 4 gün sonra operasyon oldu. 17 tanık var, FETÖ dönekleri. Hüseyin Gülerce, Cem Küçük, Latif Erdoğan tanık. 24 Temmuz’da çarşı karışacak. Bizi destekleyen insanların başını yere düşürmeyiz. Gazetemizi, gazeteciliğimizi, cumhuriyetimizi, mesleğimizi ve bunların onurunu yere düşürmeyiz. Siyasi karar vericiler bizim burada olmamızı öngörüyor. O yüzden buradayız. Bizi buraya hâkim ve savcılar koymadı. Yurtdışındaydım, geldim, teslim oldum. Referandum sonuçlarından umutluyuz. Oy atma anı itibarıyla demokratikti. Seçim süreci bütünüyle demokratik bir süreç değildi. Teslim olmamızı istiyorlar, bizim üzerimizden basını suçlamak istiyorlar.

Murat Sabuncu: Hızlı ve adaletli yargılama istiyoruz

Murat Sabuncu: AB, ABD istiyor diye değil Türkiye için demokrasi istiyoruz. İnsan hakları, özgürlük istiyoruz. 16 Nisan çok önemli bir ders verdi. “12 dakika Kemal Kılıçdaroğlu darbecilerle konuşmuş’’ haberi yaptılar. Konuştularsa nerede? Sırf referandum için iftira attılar, şimdi unutuldu, gitti. Hızlı ve adaletli yargılama istiyoruz. AYM üç emsal dosya inceleyecek. Gazeteci Nedim Şener’in görüşmecisiydim. AKP, FETÖ ile işbirliği yaparken biz bu insanların suçsuzluğunu anlattık. O dönem FETÖ’nün hedefi olduk, şimdi FETÖ’ye yardımdan buradayız. Kim olduğunu bilmediğim telefonlar nedeniyle yargılanıyorum. Ama er geç gazetecilik kazanacak. Avukat görüşü haftada bir gün bir saat. Daha önce her an avukatla görüşebiliyorduk. Mektup niye yasak? Etkinlik hiç yok. Hafta bir gün bir saat spor yapabiliyoruz. Tam tecrit halindeyiz. Bir haftada 168 saat var, sadece iki saat dışarı çıkabiliyoruz. Bir saat avukatımızla, bir saat aileyle kapalı görüş yapabiliyoruz.

Musa Kart: Böyle espri yapmadım

Musa Kart : 24 Temmuz 2017’de, 9 ay tutuklu kaldıktan sonra hâkim karşısına çıkabileceğiz. Yani önce ceza, sonra savunma. Eğer bu sıralamayı garip bulmazsanız, bir hukuk devleti olduğumuzu düşünebilirsiniz. 35 yıldır sadece karikatür çiziyorum. Ve hakkımda 29 yıla varan hapis cezası isteniyor. Evet, şaka gibi... Belki de bugüne kadar böyle çarpıcı ve vurucu bir espri yapamadığım için cezalandırılmayı hakettim, kim bilir.

Güray Öz: 12 Eylül'den kötü

Güray Öz: Bulabildiğimiz kitapları okuyabiliyoruz, koşullar kötü. Yıllardır gazeteciyim, 12 Eylül dönemi koşullarında dahi böyle şartlarla karşılaşmadık.

Turhan Günay: Adalet yok edildi

Turhan Günay: CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyorum. OHAL ciddi bir cezalandırma biçimi oldu. Uzun tutukluluk, cezaya dönüştü. Adalet yok edildi. İddianamemiz ancak 18 Nisan’da kabul edildi.

Bülent Utku: Tecrit altındayız

Bülent Utku: Burada özellikle OHAL’den kaynaklanan koşullar nedeniyle, görüşme hakkımız başta olmak üzere çok sayıda hakkımız kısıtlanıyor. Adeta tecrit altındayız, duruşmamızın gerçekleşeceği günü bekliyoruz.

Kadri Gürsel: Ben içerideyim, Gülerce dışarıda

Kadri Gürsel: 5.5 ay iddianame bekledik. Serbest bırakılırsak tutukluluğumuzun üzerinden 9 ay geçmiş olacak. Asılsız ve delilsiz suçlamalarla tutuklandık. Bu, insan hakkı ihlalidir. İddianame çıkmış olmasına rağmen uzun tutuklulukla cezalandırılmaya devam ediyoruz. CHP’ye teşekkür ediyorum. ByLock ile ilişkili oluşumun tek sebebi olabilir. 2014’te TV’de program yaparken o dönemde emniyette düzenlenen FETÖ operasyonlarına karşı örgütün giriştiği medya kampanyası çerçevesinde defalarca arandım ve mesaj gönderildim. Ben içerideyim, Hüseyin Gülerce dışarıda. İddianamenin ironik tarafı tam da bu. Ben içerideyim, FETÖ’yü cansiperane savunan Gülerce, tanık. Aktif bir gazeteci telefonla insanlarla konuşabilir. Konuştuklarımın ByLock kullanıp kullanmadığını bilemem. Bana çamur atmaya çalışıyorlar, ama tutmaz. 20’den fazla ilde farklı meslek sahipleri ile nasıl ilişkim olabilir? Konuştuğum her şey mesleki çerçevededir. ByLock’tan nasıl haberim olabilir? 30 yılı aşkın meslek hayatımda hesap veremeyeceğim bir tek görüşmem yoktur. Gazeteciliğimi şeffaflık ve hesap verme üzerine kurarım. Kapalı kapılarda da söylediğim şeyleri TV’de, gazetelerde dile getiririm. Gazetecilerin ve milletvekillerinin bırakılması lazım.

Mustafa Kemal Güngör: Demokrasi adına katlanacağız

Mustafa Kema l Güngör : Bu hukuki bir operasyon değil, siyasi bir operasyon. Amaç, zihinsel olarak sağlam çıkmak. 180 gündür buradayım, memleketim için buradayım. Demokrasi mücadelesi olan bir insan olarak tutuklu olmam beni de üzüyor. 2019 için ‘hayır bloku’nun birlikteliği üzerine kuralım, birlikte yaşama projesi geliştirelim. Cezaevinde nereye dönseniz ya bir milletvekiline, ya bir aydına, ya bir gazeteciye çarpıyorsunuz. Buradaki birlikteliğin, dışarıda da devam etmesi gerekiyor. Demokrasi adına katlanacağız. Tecrit altındayız. OHAL nedeniyle ortak alan yok. 3 kişi birbirini görmüyor.

Ahmet Şık: Delile gerek yok

Ahmet Şık: Cemaat yargılaması ile bugünkü yargılama arasındaki tek fark, onlar delil üretiyorlardı, şimdi delile de gerek yok. Korkunç bir kötülükle karşı karşıyayız. Bu yargıçlar, çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorlar. Bana önce FETÖ’cü dediler, baktılar ki bu tutmayacak, PKK’ye döndüler.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr