Bir yandan iklim değişikliği nedeniyle özellikle son yıllarda görülen üretim dalgalanmaları, bir yandan yap boz tahtasına çevrilen ve üreticinin yararı gözetilmeksizin şekillenen tarım politikaları fındıkta can yakmaya başladı. Ancak, ağaçtan toplamakla başlanan ve ihracata giden tüm süreç boyunca doğru adımlar atılmazsa canı yanan yalnız 400 bini çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olmak üzere toplam 500 bin üretici (aile) ve yerli tüketici olmayacak. Pazar kaybetmeye başlayan büyük tüccar da, ihracatı düşen ülke de kaybedenler kulübünde yerini alacak. Fiyat dalgalanmaları ile bir kez daha gündeme gelen fındıkta Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) yaptığı alımlar 2006-2009 arasında 4.00-4.50 lira aralığında oldu. Bu sezon ise ağustos ayı içinde rekolte tahminlerinin altında fındık üretimi gerçekleşmesi nedeniyle fiyatlar serbest piyasada 15.5 liraya yükseldi. Sezon açılması ile de önce 14 TL bandına, ardından 13 ve 12’ye geriledi. Hatta ihtiyacı olan üreticinin 11 liradan sattığı bile gözlendi.

Tüketici de mağdur

Üreticinin 11 liraya kadar düşürdüğü fiyat, ne yazık ki yerli tüketiciye yaramadı. Zira yerli tüketici fındığı 45-55 lira aralığında buldu. Durum öylesine vahim bir hal aldı ki Fiskobirlik Genel Müdürü bile beş katına çıkmış fiyata isyan etti. Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) Başkanı Lütfi Bayraktar gelişmeler üzerine fındığın çok daha ucuz fiyatlardan satılması gerektiğini, 40 liranın üzerindeki fiyatın oldukça abartılı olduğu beyanatlarını verdi. Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Çiftçi Sen Başkanı Abdullah Aysu’nun verdiği bilgiye göre de toplam ihracatın yüzde 10 ve fazlası kadarının alındığı bu dönemde geçmiş yıllar baz alındığında ihracat miktarının biraz az (5-10 bin ton) olduğu gözlemlenecek. 100 bin ton kadar devreden stok miktarı ve bu stok miktarının önemli bir kısmının emanet satış olduğu düşünüldüğünde fiyattaki dalgalanmalar yaşanmaya devam edecek. Üstelik de sermaye grubu fiyatı baskılama sürecini uzatıp paskalya öncesi panik havası yaratarak düşük fiyatlardan alım yapmak istiyor. Emanet satışların önüne geçecek çiftçiler lehine bir depoculuk sistemine geçmeden ve bu sistemi işletecek bir kooperatif kurmadan fiyat dalgalanmalarını durdurmak mümkün olamayacak.

Hâkimiyet azalıyor

Verilere bakıldığında ülkede fındık üretim alanları azalmıyor tam tersine artıyor. Ancak gerek verim gerek üretim miktarının zaman zaman düştüğü görülüyor. İklim dışındaki en önemli etkinin, emeğinin karşılığını alamayan üretici ailelerin, üretim işini, ailelerin memlekette kalan yaşlı bireylerine bırakmaları. Zira üreticinin, üretim iştahı iyice azalmış durumda. Üretim masrafları artı yüzde 25’lik refah payı alamayan üreticinin, günden güne üretimden uzaklaşma fikrini içselleştirdiği belirtiliyor. Zira Fiskobirlik’in işlevsizleştirilerek, piyasayı regüle eder pozisyondan uzaklaştırılması, üreticinin sayıları 10’u geçmeyen büyük tüccar ve şirketin insafına bırakılması içeride ciddi sıkıntılara yol açacak gibi görünüyor. Türkiye’nin dünyada yüzde 85 olan pazar hâkimiyeti yüzde 66’lara kadar gerilerken, başta Şili, Gürcistan ve ABD olmak üzere bazı ülkelere fındık üretimi ciddi şekilde desteklenmeye başladı.

Nasıl gelindi?

Fiskobirlik 2000’li yıllara kadar Sanayi ve Ticaret Bakanlığının emri ile devlet vesayetinde yönetildi. Daha sonra 4572 sayılı yasa ile bu vesayet büyük çiftçilere geçti. Fındık çiftçisi kooperatif yönetimlerinde hiçbir zaman söz, yetki ve karar sahibi olamadı. AKP hükümeti ise FKB yerine TMO’yu da yamayarak bu süreci hızlandırdı.

 

Piyasa regüle edilmeli

Ulusal Fındık Konseyi denen sözde fındığın tüm bileşenlerinin temsil edildiği bir kurum icat edildi. Ancak bu konseyin ayakları fındık bahçesinde değildi ve yönetim kurullarının karar mekanizmasında hiçbir fındık çiftçisi yoktu. Yönetimler tamamen ihracatçılar ve işverenlerden oluştu. Yani tarımın şirketleştirilmesinin önü tamamen açıldı. Fındıkta yaşanan kavganın ve kooperatiflerin tasfiyesinin asıl amacı fındık çiftçilerinin altın bir tepside yerli ve yabancı tarım ve gıda şirketlerine sunumundan başka da bir şey değil gibi görünüyor.

Üretici hâkim olmalı

Gelinen durum üzerine Çiftçi Sen’in çözüm önerileri ise özetle şöyle;

-Kooperatif yönetimine talip olanların 4572 sayılı sözde özgürleştirme yasasının şirketler lehine ve üreticiler aleyhine olan kısımları değiştirilmeden yapacağı hiçbir şey yok.

-Fiskobirlik sadece fındığını çiftçiden alan, depolayan sonra tekrar ihracatçılara satan bir anlayışı terk ederek, aldığı fındığı tesislerinde işleyerek iç ve dış piyasaya kendisi sürmeli.

-Elde edeceği gelirle piyasaya şirketlere karşı çiftçileri koruyacak şekilde müdahil olmalı.

-Üretimden pazarlamaya zincirin her halkasına egemen olmalı.

-Eğer kaldıysa depolarını ve iştiraklerini asla ve asla satmamalı

-Sonuç olarak, fındık çiftçileri kendilerinin temsil edilecekleri bir kooperatif anlayışını örgütleyemeden ve yaşama geçirmeden diğer bir ifade ile başka bir Fiskobirlik’i mümkün kılmadan, fındık çiftçilerinin sorunların çözümü mümkün olmayacak.

 

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr