MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve ardından başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu'nun danışmanlığını yapan ve 'Çözüm Süreci'nde Akil İnsanlar Heyeti'nde yer alan Vedat Bilgin, Akşam gazetesinde yazdığı bugünkü yazısında MHP tabanının 'Kemalizme' doğru kaydığını belirterek bu durumdan duyduğu rahatsızlığı yazdı.

İsim vermeden referandumda 'Hayır' diyen ve MHP'deki muhalif çizgiyi temsil eden kanadı eleştiren ve Kemalizm hakkında ağır eleştirilerini sıralayan Bilgin, ülkücülüğün, 'Milli İradeye düşman' diye tanımladığı Kemalizm ile bir araya gelmesinin tehlike olduğunu savundu.

İşte Bilgin'in yeni bir tartışma başlatmaya aday o yazısı:

Ülkücüler Kemalistleşiyor mu?

Bugün uzun zamandır gözlemlediğim, Ülkücüler arasında ağırlıklı olarak siyasi gündemin ve bilhassa MHP etrafında parti içi bazı hizipleşmelerin ötesine uzanan bir olayın ve düşünce problemlerinin altını çizmek istiyorum. Ülkücülük geçmişten günümüze milliyetçi düşünceyi ideal olarak benimsemiş bir akımken, Kemalist iddialara ve sloganlara benzer bir söylem haline dönüştürülmek istenmektedir. Bu faaliyet içinde bulunanlar şu veya bu düzeyde geçmişte ülkücü hareket içine sızan GLADYO veya bazı operasyonel elamanları da kullanarak, bunların ilişki ağları üzerinden milliyetçilik düşüncesini tahrip ederek tamamen Kemalist bir söyleme mahkûm etmeye uğraşmaktadırlar.

“Konunun operasyonel boyutu bir tarafa konulursa daha önemli bir yönünün fikri çalışmalar ve meselelerle ilgili olduğu görülecektir. Bu durum yeterince anlaşılmadığı takdirde milliyetçilik düşüncesi etrafında yaşanan deformasyon veya sapmalar sadece bir kurgunun eseri olarak görülebilir; elbette bu bakış yanıltıcıdır.” Hatta esas meselenin düşünce ve zihniyet dünyasıyla ilgili olduğunu burada yaşanan sorunların operasyonlara da alan açtığı söylenebilir.

Milliyetçilik nerede durmaktadır?

Demokrasi karşıtı, otoriter devletçiliği savunan ulusalcılığın ‘Cumhuriyet Mitingleri’ adı altında orduyu göreve çağırmaya uzanan militarist söylemini geçmişte eleştirirken, kendisini ‘ulusalcılık’ diye tanımlayan akımla ‘milliyetçilik’ düşüncesinin birbirinden neden farklı olduğunu ortaya koyarak, milliyetçiliğin Türkiye’deki konumunu kendi geleneği içerisinde anlamanın önemini belirtmeye çalışmıştım.

 Türkiye gibi değişimin çok hızlı ilerlediği adeta aktığı toplumlarda kavramların, ideolojik formasyonların kendi geleneği içinde aktüel konumlarını sadece belirlemeleri değil yenilemeleri de hayati bir meseledir; bu yenileme ve düşünce çizgisinden kopmalar, irtibat kayıpları; birincisi vuzuhsuzlaşmaya, ikincisi moda/güncel söyleme kaymaya, üçüncüsü ise başka ideolojik etki alanlarına girerek deformasyona/sapmalara yol açmaktadır.

 Bu sebepledir ki milliyetçilik ve Kemalist ulusalcılık arasında geçmişte altını çizmeye çalıştığım farklılaşma, daha doğrusu tamamen farklı kaynaklardan gelen bu ideolojik akımların mahiyetleri arasındaki yapısal farklar, zamanla biri bilinçli diğeri başka nedenlerden dolayı bu üç sürecin etkisiyle karşı karşıyadır. “Birinci adımda milliyetçilik belirsiz bir kavrama dönüştürülmekte zaman zaman ırkçılıkla hatta kavmiyetçilikle karıştırılmakta, kimi zaman ise etnik bir aidiyet olarak takdim edilmektedir. İkinci adımda, Batıcı kültürel iktidarın Kemalist söylemiyle milliyetçilik aynı kavramları kullanan bir ideoloji haline getirilmekte, pek çok yönden milliyetçilik karşıtı yanları olan popüler Kemalist söylem egemen hale gelmektedir. Üçüncü adımda, tarih-toplum-devlet arasındaki ilişkiler, tamamen Batıcı/pozitivist bir dünya görüşünün yansıması olarak ele alınmakta, Batılılaşma ideolojisi Kemalist reformların savunmasına dönüştürülmektedir.”

 Kemalizm kimin ideolojisidir?

Burada hemen belirtmek gerekir ki Kemalizm doğrudan doğruya Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın adına onun adı ve otoritesini kullanan bir zümrenin ‘iktidar ideolojisi’ olarak ortaya çıkmıştır. “Bu bağlamda Kemalizm, tek parti döneminde ve ondan sonra da militer ve bürokratik kadroların devlet üzerinden, topluma karşı bütün iktidar alanları üzerinde kurdukları tekeli kurumsal hale getiren bir anlayışı ifade etmektedir.”

Kemalizm’in ideolojik olarak dayandığı toplumsal temelin bürokratik/militer karakterini; onun aslında düpedüz mandacı/Batılılaşma ideolojisinin ikinci sınıf bir uzantısı olduğunu; onun milli kültürünü tasfiye etmeyi amaçlayan bir hareket olduğunu ve nihayet onun milli iradeye karşı anti-demokratik bir dünya görüşü olduğunu görmeksizin, milliyetçilikle Kemalizm’i birbirine yaklaştırmanın nasıl bir zihinsel kriz yaratmakta olduğu anlaşılamaz. Bugün milliyetçileri Kemalist söylem alanına hapsetmeye çalışanlar, milliyetçiliği bu düzeyde anlayanlar nerede durmaktadırlar?

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr