Alternatif Nobel olarak adlandırılan Doğru Yaşam Ödülleri’ne bu yıl Suriye, Mısır ve Rusya’daki insan hakları savunucuları ile birlikte Cumhuriyet de layık görüldü. Berlin’de çıkan Die Welt gazetesi Cumhuriyet’in ödül almasına ilişkin şu yorumu yapıyor:

“Cumhuriyet’e verilen ödül Türkiye’de rejime karşı koyan az sayıdaki medya kurumuna da verilen bir ödül. Sonuçta Cumhuriyet’ten Can Dündar ve Erdem Gül’e açılan davada Erdoğan bizzat müdahil olmuştu. Gazeteciler 'Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklamak' suçundan hüküm giyerek beş yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Muhammed Peygamber karikatürüne köşelerinde yer veren ve ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ suçundan ikişer yıl hapis cezasına çarptırılan Cumhuriyet gazetesi yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan da temyiz kararını bekliyor. Ancak Cumhuriyet’i bu yılki diğer ödül sahiplerinden farklı kılan bir nokta var. Diğerleri Batı’nın yakın müttefiki sayılan bir ülkeden gelmiyor. Ancak Türkiye söz konusu olunca durum farklı, özellikle de mülteciler konusundaki Geri Kabul Anlaşması’ndan bu yana. O yüzden gazeteye verilen ödül sadece Erdoğan’ın değil, aynı zamanda Avrupa’nın da hak ettiği bir kınama.”

Doğru Yaşam Ödülleri’nin anlamı hakkında Süddeutsche Zeitung şu değerlendirmeyi sunuyor okurlarına:

“Nobel Ödülü ve ‘alternatif’ ikizinin ortak bir noktası var. İkisi de şikayet nitelikli bir ödül. Yanlışlıklara dikkat çeken ödüller, bu yanlışlıklarla mücadele eden insanlara veriliyor. Ödül sahipleri daha barışçıl bir dünyanın sembolü, ancak bu dünyanın nihai anahtarı değiller. Bu da içinde bulunduğumuz heyecanlı zamanların bir semptomu. Zira barışı getiren büyük isimler yok, sadece ufak örnekler var.”
Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmar Gabriel, Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Bu görüşmede Suriye’deki iç savaş da ele alındı. Frankfurter Allgemeine Zeitung Gabriel-Putin görüşmesine ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor:

“‘Suriye’deki BM yardım konvoyuna yönelik saldırı, tahayyül edebileceğim en korkunç şey’ diyen Gabriel, bu bombardımanın ‘kesinlikle’ kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Sosyal Demokratların lideri Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmesinde gayet açık bir şekilde bombardımanla ilgili olarak Esad rejimini işaret etti, rejimin en azından saldırıda payı olduğunu vurguladı. Bu ilginç ya da garip, zira Batı'nın ve Rusya'nın elindeki bilgilere göre - ki Moskova'nın bunu bilmesi gerek – Suriye hava kuvvetleri gece uçamıyor. Belki de Gabriel Putin'e doğrudan saldırıda Rusya'nın payı olup olmadığını sormuştur. ABD'den sonra İngiltere de bu konuda gayet emin. Ancak Putin bombardımanda Rusya'nın suçu olduğu yönündeki iddiaları reddetmeye devam ediyor.”

Berlin'de çıkan Tagesspiegel de yorum sütununda Suriye'deki krizin çözümüne yönelik çabaları masaya yatırıyor:

“Savaş diplomasinin teslim olmasıdır. Daha da öncesinde, olaylar tırmanırken anlaşmazlıkların barışçıl bir yolla giderilmesi yönünde diplomasiye fırsat tanınmış ise, savaş diplomasinin başarısızlığa uğramasının bir sonucudur. Ancak Suriye'de diplomasinin hiç bu tür bir fırsatı olmadı, zira taraflar bugüne kadar sadece rakiplerinin imhasına oynuyor ve en ufak bir ödün vermeyi bile düşünmüyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr