Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu hakkında PKK’ye yardım ettiği suçlamasıyla fezleke hazırladı. Fezlekede Tanrıkulu’nun suç oluşturan eylemleri olarak sadece “DTK’de (Demokratik Toplum Kongresi) hakkında konuşulması ve bir telefon görüşmesinde Şırnaklı bir arkadaşına yaptığı ‘Şırnak ve Hakkâri’yi Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlama’ esprisi gösterildi. Fezlekede, Tanrıkulu’nun telefonlarının hangi mahkeme kararıyla dinlenildiğine ilişkin bilgi de yer almadı. Üstelik DTK’deki konuşmalarda Tanrıkulu’nun panel, sempozyum, kongre gibi kamuya açık toplantılara çağrılması için adı geçmesine rağmen Tanrıkulu adının geçtiği birçok toplantıya katılmamıştı.

‘PKK’ye yardım’

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcıvekili Kurtca Eker tarafından hazırlanan 21 Nisan 2017 tarihli fezlekede , Tanrıkulu’nun Türk Ceza Kanunu’nun 220/7. maddesindeki düzenlenen ve 2.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngörülen “Örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan yargılanması için dokunulmazlığının kaldırılması istendi. Fezlekede “DTK toplantılarında hakkındaki beyanlar ve tapelerle tespit olunan konuşmaları” delil olarak gösterildi. Fezlekede “Özellikle tape kayıtları incelendiğinde A.B. isimli şahısla yapmış olduğu konuşmada ‘Ey zaten yakında Şırnak’ı, Şırnak’ı şeye bağlayacağız Güney Kürdistan’a bağlayacağız kurtulacak Şırnak ile Hakkâri’yi’ şeklinde sarf ettiği sözler bu kapsamda değerlendirilebilir” denildi. Fezlekede, Tanrıkulu’nun hakkında konuşulması dışında bir telefon görüşmesinde sarf ettiği bir tek cümleden yola çıkarak şu suçlamalar yöneltildi: “Halen milletvekili olan şüphelinin siyasi faaliyet görünümü altında gerçekleştirilen eylemlerinin salt siyasi faaliyet kapsamında görülemeyeceği, eylemlerin bir bütün halinde örgüte bilerek isteyerek yardım etmek suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır.”

DTK’nin 24 Mart 2012 tarihinde yaptığı toplantıda konuşulanlara ilişkin ortam dinlemesi yoluyla elde edilen kayıtlarda yapılacak bir toplantıya çağrılacak isimler konuşuluyor. Bu sırada Nurettin Sevim’in “Sezgin Tanrıkulu’yla konuşmadın mı?” sorusuna Ayla Akat Ata “Ha, Sezgin Bey de katılıyor” yanıtını veriyor. DTK’nin 14 Nisan 2012 tarihli toplantısında ise Edip Yaşar, “Siyasi partileri de çağırabiliriz hani AKP’dir veya bireysel ilişki de olur. Mesela CHP’den Sezgin Tanrıkulu, çağırırız...” diyor. Benzer şekilde 28 Nisan 2012 tarihli toplantıya ilişkin kayıtta ise Demir Çelik’in “AKP isteksiz gibi görünüyor. Devam edersek gönderebilirler, değişirse gelmeyebilir. CHP grup başkanvekilleriyle görüştüm. Ondan bağımsız Sezgin’le de görüştüm. ‘Bir başkasına görev vermezlerse ben gelirim’ dedi” sözleri yer alıyor. Bu alıntılara rağmen Tanrıkulu’nun DTK’nin davet ettiği 2012 Mayıs ayındaki toplantıya katılmadığı belirtilirken, fezlekede DTK’nin 9 Haziran 2012 ve 28 Temmuz 2013 tarihli toplantılarda da Tanrıkulu’nun ismi yapılacak toplantıya davet edilmesi için geçiyor. DTK’deki bir toplantıda Öcalan için yapılacak bir imza kampanyasına imza atması için Tanrıkulu’yla konuşulması yönündeki ifadeler de fezlekeye alındı ancak Tanrıkulu’nun bu kampanyada imza atmadığı bilgisine yer verilmedi.

Espriler de davaya konu edildi

Savcılığın Tanrıkulu’nu suçladığı görüşmede ise Tanrıkulu, Şırnaklı bir arkadaşı ile telefonda şakalaşırken arkadaşının “Vallahi Şırnak’a hemen sattınız, postaladınız iki güne” demesi üzerine Tanrıkulu , “Ey zaten Şırnak’ı, Güney Kürdistan’a bağlayacağız, kurtulacak. Şırnak ile Hakkâri’yi...” diyor. Tapede bu esprinin ardından Tanrıkulu’nun güldüğü de açık biçimde yazmasına rağmen fezlekede bu söz suçlama konusu yapıldı. Fezlekede ayrıca Tanrıkulu’nun İsveç’teki ağabeyiyle yaptığı görüşme de “bilinmeyen şahısla” görüşme adı altında yasaya aykırı olmasına rağmen suçlama konusu yapıldı. Tanrıkulu’nun 2010 yılındaki anayasa değişikliği referandumunu analiz etmek için kendisini arayan bir gazeteciyle yaptığı görüşme de fezlekeye konuldu. Görüşmede Tanrıkulu, yüzde 65 boykotun DTP’nin başarısı olarak değerlendirilemeyeceğini belirterek “Kendisi gitmeyenleri de hesaba kattığında boykot oranı yüzde 40 civarındadır. Yüzde 65’in tümünü yani DTP nasıl kendine yazacak? Öyle bir şey olur mu?” diyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr