CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, komisyon üyesi milletvekilleriyle birlikte parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, geçtiğimiz yılın Eylül ayında kurulan komisyonun amacının mültecilerin sorunlarını tespit etmek ve bu sorunlara çözümler üretmek olduğunu söyledi. Bu kitabı hazırlarken de, onlarca ilde, yüzlerce görüşme ve ziyaret gerçekleştirdiklerini anlatan Ağbaba, “Aylan Kurdi’nin bedeninin bulunduğu sahile gidip adalara gidiş güzergahında denize açılarak incelemelerde bulunduk. Küçücük çocuklara tecavüz edilen, çadırlarda çıkan yangınlarda can veren insanların barındığı mülteci kamplarına gittik. Umudunu yitirip intihar eden sığınmacıların bulunduğu Geri Gönderme Merkezleri’ne gittik. Sokaklarda yaşamak zorunda kalan, zor şartlarda yaşam mücadelesi veren sığınmacılarla görüştük. İyi bir yaşam için denizlere yelken açan göçmenlere gittik” dedi.

“EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI”

Türkiye’nin 3 milyon insanla, dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olduğuna dikkat çeken Ağbaba, mülteci krizinin bu kadar derinleşmesinin altında, AKP’nin izlediği yanlış ve öngörüsüz Suriye politikasının yattığını ifade etti. Ağbaba, “AKP, buraya gelen sığınmacıların ülkelerine geri döneceğini hesap etmiş ama evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Suriye’de yönetim değişikliği olmadığı gibi, ülke 6. yılına giren bir iç savaşa sürüklenmiştir. Başta, 100 bin mülteci için ‘kırmızıçizgimiz’ diyen AKP, şu anda Türkiye’deki 3 milyon Suriyeli mülteci için çözüm aramaktadır” dedi.

“150-450 BİN ÇOCUK TÜRKİYE’DE DOĞDU”

AKP’nin Suriyeliler başta olmak üzere Türkiye’deki sığınmacılara yaklaşımının da hak temelli ve çağdaş bir yaklaşım olmadığını, sığınmacıların çok yoğun insan hakkı ihlallerine maruz kaldığını ifade eden Ağbaba, “Raporumuzu hazırlarken görüştüğümüz akademisyenler bizlere çok çarpıcı rakamlar sundular. Yapılan araştırmalar bu tarz göçlerde göç edenlerin yüzde 60 ila yüzde 70’inin ülkelerine geri dönmediğini ortaya koyuyor. Keza 150-450 bin arası çocuğun Türkiye’de doğduğu tahmin ediliyor. Bu çocukların ilk gözlerini açtığı, ilk anılarının, ilk adımlarının burada olduğu düşünüldüğünde, bu hayatlar artık burada kurulacak” dedi.

“ENTEGRASYON POLİTİKALARI OLUŞTURMANIN VAKTİ GELDİ”

Bu durumun kabullenilmesi gerektiğini belirten Ağbaba, “Buna yönelik politikalar oluşturmanın vakti gelmiş, hatta geçmektedir. Bu nedenle raporumuzun omurgasını sosyal demokrat bir vizyonla ele aldığımız entegrasyon politikaları oluşturmaktadır. Biz, çoğulcu, demokratik ve özgür bir toplum için ülkemizdeki sığınmacı ve mültecilerin entegrasyonlarının kilit önemde olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

“ÇOCUKLAR TECAVÜZE UĞRUYOR, İKİNCİ EŞ OLARAK SATILIYOR”

Sığınmacıların maruz kaldığı insan hakkı ihlallerine de dikkat çeken Ağbaba, şöyle devam etti:
“Ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların sadece yaklaşık olarak yüzde 10’u kamplarda barınmakta, geri kalanı Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşam savaşı vermektedir. Ancak kamplarda daha güvende olması gereken insanlar, en son Nizip Mülteci Kampı’nda gördüğümüz üzere aslında güvende değiller. Kamplarda ve dışarda bazı çocuklar tecavüze uğramakta, bazıları da tecavüze uğramaması düşüncesiyle küçük yaşta evlendirilmekte, 12-13 yaşında kızlar ikinci eş olarak satılmakta, fuhuşa zorlanmakta ve gelecekleri çalınmaktadır. Bu kahredici gerçekler halı altına süpürülemeyecek kadar acı verici ve göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür.

“YOKSULLUK EN TEMEL SORUNLARDAN BİRİ”

Yoksulluk sığınmacıların en temel sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışma imkanı bulabilenlerin neredeyse tamamı güvencesiz bir şekilde ve kölelik düzenine yakın şartlarda çalışmaktalar. Çocuk işçilik en büyük sorunlarımızdan birisidir. İşçilik maliyetlerini düşürme amacındaki bazı açgözlü gaddarlar çocukları ucuz işçi olarak çalıştırıyor. Okula gitmesi, eğitim alması gereken küçük çocuklar, buralarda günde 12 saat haftalık 100 TL’ye son derece sağlıksız koşullarda çalıştırılıyor.

“KAYIP NESİL TEHLİKESİ”

Yaklaşık 400 bin Suriyeli çocuk çalıştırıldığı ve ekonomik olarak bu yükü karşılayamadığı için okula gidemiyor. Bu çocukları bir an önce eğitime kazandırmaz isek çok büyük boyutlarda bir ‘kayıp nesil’ tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız. Katlanarak büyüyecek bir suça sürüklenme dalgasını engellemek için son virajda olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu çocukları derhal eğitim sistemimize dahil etmeli, mesleki eğitimleri insanlara sağlamalıyız.”

“MÜLTECİLERİN KALICI OLDUKLARI KABUL EDİLMELİ”

Raporda yer alan çözüm önerilerini de sıralayan Ağbaba, şunları kaydetti:
“Yardımlar devletin sosyal yardımları kapsamına dahil edilmeli ve hak temelli olmalıdır.
-Mülteci nüfusunu iç ve dış politikada bir tehdit ve şantaj aracı olarak kullanan AKP iktidarının politikaları kabul edilemez ve değiştirilmeli.
-Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının ülkemizde kalıcı olduklarını kabul edilmeli.
-Türkiye,1951 Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi çekinceyi derhal kaldırmalı.
-Göç ve Uyum Bakanlığı kurulmalı. Belediyeler çalışma yapmaya teşvik edilmelidir. Belediye Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılmalı.
-Ülkelerine geri dönmek isteyen gerekli destekler verilmeli. Geri dönmek istemeyen insanlar için Avrupa ile hakkaniyetli bir yük paylaşımı yapılmalı.
-Terör örgütleri ile mücadele etkin, kararlı ve hızlı bir şekilde yapılmalı.
-Sınırlarda hak ihlalleri ve zaman zaman ölümlü vakalara neden olan uygulamalara son verilmeli.
-Geri Gönderme Merkezleri ve sığınmacı kampları, ziyaret ve denetimine açık tutulmalı. Sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonları şeffaf, kolay izlenebilir ve hesap verilebilir olmalı.
-Güvenlik kuvvetleri yabancı düşmanlığı konusunda eğitilmeli, terörizm ve sığınmacı göçünün birbirinden farklı olgular oldukları konusunda bilinçlendirilmeli.”

"DANIŞMANA DA GÖNDERECEĞİZ”

Ağbaba, raporu isteyen herkese ulaştırmaya hazır olduklarını ve kitabın satışından elde edilecek tüm gelirin mülteci çocukların eğitimi için harcanacağını ifade ederek, “Bu kitabı daha iyi bir yaşam umuduyla çıktıkları yolculukta, Ege ve Akdeniz’in sularında sonsuzluğa giden mültecilerin aziz hatıralarına adıyoruz” dedi.

Gazetecilerin soruları üzerine de Ağbaba, raporun ilgili yerlere de gönderileceğini belirterek, “Ayrıca Başbakanın hala görevde mi bilmiyorum, bu konuyla ilgili danışmanı var biliyorsunuz, o danışmanıyla da temasa geçmeyi düşünüyoruz. Bunu başbakan atamamıştır, başbakanı atayan onu da atamıştır, öyle bakmak lazım” diye konuştu.

“CANLI BOMBA KENDİ İÇİMİZDE YETİŞTİRİLİYOR”

Komisyon üyesi Muğla Milletvekili Nurettin Demir de, mülteci kadın ve çocuk istismarına ilişkin soru üzerine, eğitimin planlanmadığı, düzenlenmediği yerde istismarın her alana yayıldığını ifade ederek, “Sadece cinsel istismar değil, çocuk işçiliği, insan ticareti maalesef bunlar gördüğümüz şeyler. Bunlarla ilgili hükümetin ciddi bir çalışması olmadığını görüyoruz. Hükümet, iki hafta içinde bir Maarif Vakfı’nı geçirdi ama 6 yıldır bu insanlar burada. Şu anda kamplardaki çocukların 3’te biri eğitim alabiliyor” dedi.

Mültecilerin yüzde 90’ına yakının kampların dışında olduğunu da söyleyen Demir, “18 yaşın altında yaklaşık 700 bin civarında genç, çocuk olduğunu düşünürsek Türkiye’nin ne kadar büyük bir tehlikenin altında olduğunu ortaya koyuyoruz. Eğitimi planlamadığınız zaman, okula götüremediğiniz o zaman o çocukların ne olacağını tahmin ederseniz” diye konuştu. Bu nedenle, tüm bu sorunların ortak bir yerde çözümü için Göç ve Uyum Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini söyleyen Demir, “Birçok bakanlık içinde, dağınık ve bölük pörçük politikalarla Türkiye gerçekten, bir canlı bombanın kendi içimizde yetiştirildiğini ortaya koyuyor” dedi.

“BU İNSANLARIN GİTMEYECEĞİ BELLİ"

CHP İstanbul Milletvekili Selina Doğan da, “Barınma, giysi, yiyecek yardımı bunlar daha çok gündelik çözümlere yönelik. Burada bahsettiğimiz şey, daha kalıcı bir çözüm. Çünkü bu insanların gitmeyeceği bilimsel olarak bize anlatıldı, bir gün ülkelerine barış gelse bile. Dolayısıyla onları daha entegre etmeye yönelik, istihdam anlamında, eğitim anlamında daha makro politikalar geliştirmek, biz de bunun takipçisi olacağız” diye konuştu.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr