Çerkezköy’deki 600 dönümlük arazideki yüzlerce ağacı da yok edecek. Santrala karşı köylülerle birlikte mücadele veren villa sahipleri, “Nefesimizi kesecekler” diyor.

Öğrenciler ne olacak?

Çerkezköy’deki santral alanına gelmeden hemen önce, liseler ve ortaokullar dikkat çekiyor. Santral alanına çok yakın bir lise, bu yıl açılmış. Bölgede, çok sayıda okul inşaatı da sürüyor. Santral alanına girdiğinizde ise ağaçlı arazi ve tek katlı evler karşınıza çıkıyor. Hayvancılığın da yapıldığı alanda ineklerin ve koyunların seslerini duyuyorsunuz.

Komşuları ayıracaklar

Villası proje tarafından yutulacak olan ve dava açan mülk sahiplerinden Mahmut Yalçın’a konuk oluyoruz. İlaç fabrikası olan Yalçın, arazisini, 14 sene önce “Çerkezköy’ün kirli havasından kaçmak” için almış. 2007 yılında diktiği 300 ceviz ağacını ve meyve ağaçlarını gösteriyor. “Çerkezköy’de binden fazla fabrika var. Zaten hayat zor, burası zaten sanayi bölgesi. Havası kirli. Nefes alabilmek için bu araziyi aldım” diyor. Bölgenin önemini şu sözlerle vurguluyor: “Çerkezköy’ün okullarını buraya taşıdılar.

Burası yaşam alanı. Doğası güzel. Buradaki orman sıradan bir orman da değil. İnsanlar santral yapılacak diye şimdiden soğudu buradan. Sadece biz değiliz mağdur olan, santrala yakın alanlar da yaşanmaz hale gelecek. Buradan göç etmek zorunda kalacağız...” Yalçın, Bulgaristan’dan komşusu emekli direksiyon eğitmeni Mümin Öztürk ile yıllar sonra yine buluşmuş burada. Santral iki eski komşuyu yine ayıracak. 54 yaşındaki Öztürk, İstanbul’dan kaçıp üçüncü yaşamını burada kurmuş. Canla başla para biriktirip, kredi çekerek yaptığı evi ‘acele kamulaştırma’ kapsamında... Öztürk de kamulaştırma kararına karşı dava açmış: “Ben burayı devletten 12 sene önce aldım. İstanbul’da geçen yıl ben kalp krizi geçirdim. Rahatsızlanınca dedim ki, ‘Gideyim, son zamanlarımı Çerkezköy’de temiz havada geçireyim..’ Şimdi her şey hayal oldu. Hevesimiz kursağımızda kaldı. Herkese tavsiye ediyordum. Buraya uçarak geldim. Evimi hâlâ yapıyorum. Bahçemi düzenliyorum ama termik santral haberini aldıktan sonra elim hiçbir şeye gitmiyor. Kümes yapmaya başlamıştım, öylece duruyor...” Öztürk’ün eşi Şevkiye Öztürk de “Biz parasında değiliz, yaşamımızdan vazgeçmek istemiyoruz” diyor.

'Çok mutluyduk’

Sargın ailesinin tek katlı bahçeli evinde tavukları, oğlakları ve keçileri var. Çatıdaki güneş panelleri, evin enerjisini sağlıyor. Aile, santral alanına komşu olmanın üzüntüsünü yaşıyor. Eve girdiğimizde bir matem havasıyla karşılaşıyoruz. Başka arazi sahipleri de gelmiş... Çaresizlik, umutsuzluk herkesin yüzünden okunuyor. Emekli sağlık memuru Beyrul Sargın (55), 2002’de İstanbul’dan geldiklerini söyleyerek, anlatmaya başlıyor: “Toprakla uğraşmayı seviyoruz. Burada ekiyoruz, biçiyoruz. Organik besleniyoruz. Termik santral kararını duyunca çok üzüldük. Bu kadar alternatif enerji varken neden termik santral? Dünya terk ediyor, biz niye savunuyoruz? Anlamıyorum... ” Sargın’ın eşi Gülsüm Sargın da “Yedi, sekiz senedir burada kış, yaz çok mutlu yaşıyoruz. Beş torun büyüttüm bu temiz havada...” diyor.

Kirliliği tetikler

Greenpeace İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu avukat Deniz Bayram, santral sınırında sadece okullar bölgesinin değil, sağlık merkezlerinin de olduğuna dikkat çekerek ‘Termik santral, bölgedeki hava kirliliğini de tetikleyecek. Sağlık riskini de ortaya çıkaracak. Zira termik santral bölgesi olarak planlanan yerin çevresi imar planlamasında okullar, eğitim ve sağlık bölgesi ilan edilmiş durumda...’ diyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr