1944’te Auschwitz–Birkenau toplama kampında, Macar Yahudisi Saul Auslander, özel birim Sonderkommando’da yer almaktadır. Bu birimin üyeleri öteki mahkumlardan ayrı tutulur, öldürülmeden birkaç ay önce çalıştırılırlar.

Saul’un görevi, SS’ler tarafından seçilen esirleri gaz odalarına kadar eşlik etmek, cesetleri toplamak ve yakmaktır. Bir gün aynı sonu yaşayacağını bile bile Saul her gün bir robot gibi çalışır.

Saul, cesetlerden birinin oğlu olduğunu sanarak onu yakılmaktan kurtarıp gömmek ister. Ayrıca oğlunun cenaze törenini bir Haham’ın yapmasını ister. O andan sonra çevresinden kendini soyutlayan, kişisel arayışına çıkan Saul’un aklında tek bir düşünce vardır: Oğluna yakışır bir cenaze töreni yapmak. Saul, bir bedeni, bir ruhu kurtarırsa ötekileri de kurtaracağını düşünmektedir.

Genç Macar yönetmen László Nemes, ölüm fabrikası Auschwitz–Birkenau’yu kulakları sağır eden seslerle tanımlar, bu ölüm kampı filmin ikinci aktörü gibidir. Saul Auslander’in iki günlük dayanılmaz yolculuğu sözcüklerle tanımlanamaz. Filmin gücü, vahşeti, şiddeti doğrudan doğruya göstermemekten kaynaklanır. Tüm dehşet geride, kadraj dışında olup biter, Nemes burada izleyicinin sezgisini, öngörüsünü devreye sokar. Gaz odalarındaki duşların temizliğini, krematoryumların işleyişini, Yahudilerin eşyalarının depolanmasını göstererek ayrıntılara odaklanır.

Nazi vahşetine karışmak zorunda kalan, Sonderkommando adı verilen savaş tutsaklarının anılarından derlenen Des voix sous la cendre: Manuscrits des Sonderkommandos d’Auschwitz–Birkenau (Külün Altındaki Sesler: Auschwitz–Birkenau’daki Sonderkommandoların Yazıları) adlı kolektif kitaptan esinlenen László Nemes, soykırıma ve toplama kamplarına sıradışı bir bakışla yaklaşıyor, izleyicinin dehşeti, vahşeti birebir duyumsamasını sağlıyor. Nemes, umut, bağışlama ve dayanışma temalarını yetkin bir vurguyla irdeliyor. Dedesiyle ninesinin ebeveynlerinin toplama kamplarında öldüğü, dedesiyle ninesinin Nazilerden saklandığı Nemes, acıyı estetik şekilde değil, ham, işlenmemiş şekilde yansıtıyor. Endüstriyel bir aydınlatma seçen yönetmen, dar, sınırlı resim kadrajlarını sesle güçlendiriyor. Sesin güçlü kullanımı yeni bir perspektif yaratıyor.. Bir hayvanı anımsatan krematoryum soluk alıyor, adeta yaşıyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir başyapıt.

Istvan Szabo’nun Mephisto’sundan (1981) sonra Nemes ülkesi Macaristan’a 34 yıl sonra Saul’un Oğlu’yla ikinci Akademi ödülünü kazandırdı. Yazar Géza Röhrig, Saul Auslander karakterinde başarılı bir yorum sunuyor.

Son of Saul (Saul’un Oğlu) Yönetmen: László Nemes Oyuncular: Géza Röhrig, Levente Moinár, Sándor Zsótér, Kamil Dobrowoski, Jerzy Walczak, Juli Jakab/ 2015, 103 dakika, BirFilm/ Format: Dvd.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr