Güray Abi seni dört gözle bekliyoruz!

Tutuklanmanız zaten akıldışı, bir de mektup almanıza, göndermenize bile izin vermiyorlar Güray Abi. Tek okuyabildiğiniz şey, gazete. Bu yüzden ‘bitli çevreciler’ grubu olarak mektuplarımızı Cumhuriyet’e yollamaya karar verdik.

En fenası, geceleri bile uykundan uyanıp okuduğun kitaplardan sizleri mahrum bırakmaları. Savaş esirlerine uygulanacak muameleyi sizlerin üzerinde denemeleri akla şunu getiriyor: Herhalde güçlerini göstermenin bir yolu bu... Ne kadar acıklı, ne kadar anlamsız bir yol.

Sen de çok iyi biliyorsun ki ne kadar yasaklarsan, baskılarsan, zulüm edersen et, ‘su akar, yolunu bulur’. Bizler, dışarıdaki su damlaları misali yapılan haksızlıklara, basının ve genel olarak toplumun üzerindeki amansız baskılara sesimizi çıkararak, işimizi yapmaya çalışarak direniyoruz. Çalışıyoruz diyorum, çünkü ‘dışarısı’ da açık hava hapishanesine döndü.

Her şeye rağmen bu saçmalığın daha fazla devam edemeyeceği ortada. En kısa zamanda çıkacaksın, biz de seni karşılayacağız Güray Abi. Biraz dinlen, sonra ilk işimiz güzel bir rakı sofrasında biraraya gelmek ve bu yapılanlara hep birlikte gülmek olacak.

Turgut Uyar’ın şu dizeleri her şeyi anlatmıyor mu:

Keşke bir şiir okumuş,
Bir kedi sevmiş olsaydınız.
Belki bu kadar, kirletmezdiniz dünyayı…

Seni çok, çok seviyor, özlemle kucaklıyoruz.

Mehveş Evin

***

Merhaba Güray Abi,

Seninle bir seyahatte tanışmıştım. O seyahatten senin de katkıların sayesinde zenginleşerek dönmüştüm. Şimdi sen yeni bir seyahate çıktın. Süresi kısa ama programı yoğun bir seyahat olmuş.

Senin de iyi bildiğin gibi yoğun programlar gazetecileri sıkar. Tabii şu da var: Programı yapan sayesinde bayağı bir zenginleşeceksin. İstanbul’a döndüğünde ziyaretçin çok olur. Umarım biz ‘bitli’ kardeşlerine de ayıracak vaktin olur. Saygıdan çok, sevgimle abi...

Seçkin

***

Sevgili Güray Abi,

Bu memleket için hiç bedel ödememişsin gibi, sana yeniden bedel ödetiyorlar.

Haksızca.

Onlar adına ben utanıyorum Güray Abi.

Her gün öyle ya da böyle seni düşünüyorum Güray Abi.

Bazen soğuk bir bira içerken, zamanı geri sarabilsem, Gorleben’deki o pub’da ‘stop’a bassam, senin gençlik hikâyelerini sil baştan dinlesem diyorum Güray Abi.

Şimdi mahpus olduğuna inanasım gelmiyor Güray Abi. Soğuklar bastırdıkça “Üşüyor mudur, karnı doyuyor mudur, hastalanmış mıdır?” diye sayıklıyorum.

Alçak sesle konuşmanı, sükunetini özlüyorum. En çok da beni bana anlatmanı özlüyorum be Güray Abi. Soframız hazır, seni bekliyoruz. Dört gözle.

Melis

***

Bize “yapmayın çocuklar” derken üstten kurmadığın dilin, aramızdaki kuşak farkını yok eden, muhabbeti güzelleştiren. Muhabbetini özledik.

Nilay

***

“Canım Güray Abi,

Öncelikle Deniz’in selamını ileteyim. “Güray dedeye kaç tane öpücük gönderiyorsun?” diye sordum. “İki te” dedi:) Kısaltmaları seviyorlar malum, “tane” demeye ne gerek var:)

Biliyorum ki “tarihsel bir süreçle temellendirdiğin moralin” tahminimizden de iyi:)) Sessiz sessiz gülüyorsun oralarda... Ufak tefek sıkıntılar vardır elbet ama uzaklarda kalmaları en iyi bilenlerdensin. Bu “uzaklığın” da çabuk biteceğini kim bilir kaç kitap yazmıştır, onu da en iyi sen bilirsin.

Ne desem eksik, ne desem fazla. Seni çok sevdiğimi bil yeter.

Filiz

***

Güray Abi, “Seninle seyahatlerde, yollarda, aynı masalarda yaptığımız sohbetleri çok özledik.

Bir an önce dışarı çıkmanı, mutat buluşmalarımızı yapıp güzel sofralarda bizi sabırla dinlediğin günlere bir an önce geri dönmeyi bekliyoruz.

Hepinize sevgiler, selamlar, enseyi karartmayan umutlu günler diliyorum.

PC

***

Güray Abicim,

Hindistan’ın NAGALAND diye Mymmar sınırında bir yerdeyim. Burada eski kafatası avcılarının hikâyelerini dinliyor fotoğraflarını çekiyorum. Ama bir yandan da çıktım yüksek bir dağa telefonun çektiği yerden bizim ‘BİTLİLER’in mesajlarına bakıyorum. Son kararımız ortak bir mektup değil de sana herkesin ayrı ayrı yazması…

İyi oldu, böylece sana daha rahat açılabileceğim.

Güray Abi,

Valla teselli verecek, “Moralini yüksek tut” diyecek hiçbir şey olmadığını biliyorum. Senin zaten nasıl bir insan olduğunu, bunun aslında büyük bir parodi olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu ara sıra demek ki sana gelmiş… Radikal’i kapattığımız için sanırım biz sıramızı savdık ama bu memlekette belli olmaz. Önemli olan senin ne kadar içeride kalacağın, özgürlüğünden ne kadar çalacakları…

Benim Cumhuriyet’te sektirmeden okuduğum birisin çünkü sen hem iyi bir abi olmanın yanı sıra, iyi gazeteciliğinle de hep öğretici oldun. Biraz bundan, biraz senden mahrum kaldık. Çok süreceğini sanmıyorum…

Çıkarken gelicez Silivri’ye, omuzlarımızda taşıyacağız seni?

O kadar komedi ki gerçekten neremizle güleceğimizi şaşırıyoruz artık... Hem üzülüyor, hem de gülüyoruz, ne yapalım, umarım senin de keyfin iyidir, sen de gülüyorsundur bu olanlara...

Tez zamanda rakıları yeniden tokuşturmak dileğiyle...

Kalbimiz hep seninle...

BİTLİLER’den Serkan Ocak...

***

Sevgili Güray Ağabey,

Hatırlarsan seninle ilk tanışmamız, görme engellilerin sorunlarını daha iyi anlayabilmek için düzenlenen ve bu yüzden de karanlıkta yenen bir yemek organizasyonuydu. Zifiri karanlıkta yerimize oturmakta bile zorlanmış ancak bir süre sonra önümüze konan yemeği dökmeden, ortalığı dağıtmadan yemeyi başarmıştık. Hiç kolay değildi ama pes etmeyip denediğimiz için başardık.

İçinde bulunduğumuz karanlığı da aşacağız çünkü deniyoruz, yılmadık ve yılmayacağız. Bu geçici karanlığı üzerimize yıkanlar güneşin ilk ışıkları üzerlerine değdiğinde duman olup gidecekler. Sana, diğer gazetecilere yapılanları değil tüm Türkiye’nin, tüm dünyanın duyması için biz de dışarıdaki hapishanede mücadeleye devam ediyoruz. Gazetecilik suç değildir, bunu sizi özgürlüğünüzden alıkoyanlar da öğrenecek.

En kısa zamanda görüşeceğiz, gazetecilik ve insanlık adına senden öğreneceğimiz çok şey var.

Hasretle kucaklıyorum.

Özgür Gürbüz
BirGün Gazetesi Yazarı

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr