Serebral palsi (SP-beyin felci), doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğumdan sonra değişik nedenlerden kaynaklanan, beyinde oluşan kalıcı hasara bağlı olarak gelişen hastalık tablosu. Ülkemizde, her 8 saatte bir serebral palsili bir bebeğin dünyaya geldiği, 209 bini aşkın çocuğa hastalık tanısı konulduğu belirtiliyor. Uzmanlar, özellikle erken doğan bebeklerin yüksek risk grubunda olduğunu, erken dönemde fark edildiğinde büyük oranda iyileşme sağlanabileceğini vurguluyor. Toplumda, hastalık en çok görülen tipi olan spastik ismiyle de bil§iniyor. Tüm dünyada 17 milyon serebral palsili yaşadığı belirtilirken; yalnızca İstanbul’da bu oranın 60 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Her yıl ekim ayının ilk çarşamba günü, Dünya Serebral Palsi Günü olarak ele alınıyor. Bugünde dünyanın 50 farklı ülkesinde hastalığa dikkat çekilen etkinlikler ve kampanyalar düzenleniyor.

Zıpla ya da tekerleme söyle

Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı da Dünya Serebral Palsi Günü’nde bir kampanyaya imza atacak. Kampanyaya destek veren herkes, farkındalık yaratılmasına katkıda bulunabilmek için zıplayacak veya tekerleme söyleyecek. Serebral palsili bireylerin zorlandıkları aktivitelerden hareketle kurgulanan sosyal medya kampanyası, Dünya Serebral Palsi Günü’nün kutlandığı 5 Ekim’de yani bugün gerçekleştirilecek. Sosyal medya üzerinden yürütülecek “Meydan Okuma” kampanyasında, SP’lilere destek vermek isteyen katılımcılar, sosyal medya hesaplarında zıplama fotoğraflarını ya da tekerleme videolarını paylaşarak kendi ağındaki 3 kişiye ‘meydan okumak’ için davette bulunacak.

Meydan okunan 3 kişiden SP’lilerin gündelik yaşamlarında hareket sınırlılıkları nedeniyle zorlandıkları zıplama hareketi yaparak fotoğraf paylaşmaları ya da CP’lilerin konuşma zorluğu yaşamaları sebebiyle belki de yaşamları boyunca söyleyemeyecekleri ‘Dal sarkar, kartal kalkar, kartal kalkar, dal sarkar’ tekerlemesini söyleyip, videosunu paylaşmaları istenecek.

Bebeğin oksijensiz kalması

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Çocuk Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Memet Özek, insanın beyin dokusunda kalıcı hasarlar bırakan serebral palsinin hamilelikte, doğum sırasında veya yenidoğan döneminde gelişebildiğini anımsatarak “Annedeki enfeksiyonların bebeğin beyin dokusuna ulaşması, bebek anne rahminde iken gelişen damar tıkanmaları ve beyin kanamaları, Serebral palsinin hamilelikteki nedenlerinden bazılarını oluşturuyor” diyor. Özek, ülkemizde en sık görülen nedeninin ise doğum sırasında ‘bebeğin yeterli oksijen alamaması’ndan kaynaklandığı olduğunu belirterek “Mor doğmuş ya da doğum sırasında kordon dolanmış bebekler ile doğar doğmaz ağlayamayan bebeklerin beyin dokularına yeterince oksijen gitmediğinden beyinde hasar bırakır. Doğum sonrası yenidoğan dönemindeki sıkıntılar ise, menenjit başta olmak üzere, sıklıkla bebeğin geçirdiği enfeksiyonlardır” diye konuşuyor.

MR çekilmeli

Erken tanı ve tedavinin öneminin altını çizen Özek, prematüre bebeklerin risk altında olduğunu söylüyor. “Bir bebek özellikle 30 haftadan erken doğmuşsa, erken doğumda beyin kanaması geçirmişse ‘serebral palsi’ görülme ihtimali yüksek” diyen Özek, o yüzden bu bebeklerin olası bir hasta gibi ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Özek, gerçek anlamda tanı koyabilmek için bebeklerin beyin MR’lerinin çekilmesi gerektiğini vurgulayarak “Hiç vakit kaybetmeden, çok erken dönemde rehabilitasyon çalışmalarına başlanması önemli. Henüz büyüyen ve gelişen bir bebekte SP nedeniyle beyindeki bazı hücreler ölmüşse, onun çevresindeki hücrelere ölenlerin görevi öğretilebiliyor ve buna ‘Nöroplastisite’ adı veriliyor. Bu ancak, çok erken rehabilitasyon uygulamaları başlarsa gerçekleşebiliyor” değerlendirmesini yapıyor.

Tedavi fizyoterapiyle başlar

Spastisite tanısı konan bebeklerde tedavi, fizyoterapiyle başlıyor. Eğer spastisite hafif ise, fizik tedaviyle aşılabiliyor. Burada önemli olan şey; fizik tedavinin her gün düzenli olarak yapılması. Prof. Mehmet Özek “Bu durumda başka bir tedaviye ihtiyaç duymadan sorun çözülebiliyor. Ancak hastanın bu sıkıntısının sadece rehabilitasyonla çözülemeyeceği inancı doğarsa, cerrahi seçenekler devreye giriyor” diyor. Prof. Dr. Özek’e göre; spastisiteyi çözmek için gereken cerrahi girişimlerin de geç kalınmadan uygulanması şart. Özek, şöyle devam ediyor:

“Spastisite cerrahisi 3-6 yaştan sonrasına bırakılmamalı. Çok erken ve gereksiz ortopedik girişimlerden 7-8 yaşından önce kaçınılmalı. Başka bir deyişle; eğer zamanında tedavi yapılmazsa, çocuk büyüdükçe spastitite de daha büyük bir sıkıntıya dönüşüyor. Sürekli kendini kasan spastik kas, yaş ilerledikçe uzamazken, kemikler doğal olarak uzuyor. Bu nedenle spastik bir çocuğun hareketlerindeki kısıtlama ne yazık ki, boyu uzadıkça artıyor.”

Bebeğin hareketleri ele veriyor

Prof. Dr. Mehmet Özek, serebral palsinin erken dönemde (0-9 ay) ilgili anne baba tarafından fark edilebileceğini ve çocuğun doğal hareketlerindeki farklılıktan anlaşılabileceğini söylüyor. Özek, farklılığın iki şekilde ortaya çıkabileceğini belirterek, şunları kaydediyor: “Bebekte ya ‘hipotoni’ dediğimiz kol ve bacak hareketleri çok sınırlıdır veya pelte gibidir ya da ‘spastisite’ adı verilen kas kıvamındaki sertlik dolayısıyla hareketleri kısıtlıdır. Beyin dokusu uzuvlara hareketleri istediği yumuşaklıkta yaptıramaz. Bebeğin gelişiminin geç kalması da hastalık konusunda sinyal veriyor. Örneğin bir bebek, 3’üncü ayın sonunda başını kontrol edemiyorsa, 5-6 aylıkken destekli, 7-8 aylıkken desteksiz oturamıyorsa şüphelenilmeli.”

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr