Çoğunluğu MHP’li ve daha azı AKP’li olan yüzde 16-17’lik bir seçmeni hedef olarak belirleyen CHP, “ayrı ayrı akan küçük suların beslediği nehir” benzeri, parti kimliklerinin görünür olmadığı farklı farklı kanallardan beslenen bir hayır kampanyası için çalışmalara başladı. Referandum süreciyle birlikte CHP’de kampanya için hummalı bir çalışma yürütülüyor. CHP’de kampanya hazırlığı, referandumun siyasi yelpazedeki sol-sağ karşıtlığına dayanmayan, iktidar-muhalefet bloklaşmasının ve parti kimliklerinin dışında nitelikleriyle bir ilk olduğu bakış açısına dayandırılıyor. Bu çerçevede CHP’de kampanya çizgilerine ilişkin değerlendirmeler şöyle:

Fırtına öncesi sessizlik: Paketin Meclis süreci epey gürültülü oldu. Ancak Meclis’ten geçip artık sandık süreci başlayınca seçmende büyük bir sessizlik dikkat çekiyor. Bu, aslında seçmenin yüzde 80’e kadar varacak büyük kısmının kararını vermesinden kaynaklanıyor. Yüzde 80’e varan seçmen büyük oranda ‘evet’ ya da ‘hayır’ dedi ve sandığı beklemeye başladı. Kararını vermeyen ve aralarında paketin ne getirdiği konusunda bilgisiz olanların da bulunduğu yüzde 20’lik kesimin suskunluğu ise bir tür fırtına öncesi sessizlik niteliğinde. Sonucu da bu yüzde 20 belirleyecek ve fırtına da zaten bundan kopacak.

Çıktı, düşüyor: 15 Temmuz darbe girişimi öncesi başkanlığa destek hiçbir ankette yüzde 35’i geçemedi. 15 Temmuz sonrası ise Erdoğan’ın popülaritesi yüzde 50’leri aştı. Fakat son üç aydır düşüşe geçti. Düşüş sürüyor ama bu düşüşe rağmen başkanlığa desteği yüzde 40’ların üzerine de çıkarma olanağı elde ettiler. Şimdi doğrudan AKP’li olmayan firmaların tüm anketlerinde başkanlığa destek kararsızlar dağıtılmadan yüzde 43-45 düzeyinde. Hayır oyları da biraz üstünde. Ama oranlar birbirine yakın. Referandumda ‘hayır’ sonucu yüzde 2 ila yüzde 6 arasında bir farkla alınacak gibi görünüyor.

7 Haziran dersi: Bahçeli’nin yaygın ve güçlü bir kampanya yürütmesi zor. Çünkü tabanı da ‘hayır’ eğiliminde. Binali Yıldırım da geniş yığınları mobilize edecek kampanya deneyimine sahip değil. Görünen o ki ‘evet’ kampanyası Erdoğan üzerinden yürüyecek. Ancak 7 Haziran’da başkanlık vaadi vardı ve kampanyayı Erdoğan sürükledi. Ama ters tepti ve oylar yüzde 40’a düştü. 1 Kasım’da o yüzden başkanlık vaadi yoktu ve Erdoğan daha az görünüyordu. Bu, ‘evet’ cephesinin en önemli dezavantajı. Ayrıca kampanyada terörü anlatacaklar ama ekonomik krizin yansımasını da sandıkta görecekler.

Küfürsüz kampanya: AKP adına konuşan, yazan isimlerin milletvekillerinin bile tam anlamıyla kibirli birer trol haline dönüşmesi de ‘evet’ cenahının en büyük olumsuzluğu. Hayır kampanyası küfürsüz, kimseyi dışlamayan, halkın değerlerini koruyan ve toplumun en geniş birlikteliğini savunan bir dili hayata geçirecek. ‘Evet’çiler gergin bir kampanya yürütürken ‘hayır’ uzlaşmacı, çoğulcu, umut veren, ülkenin gerçek rengini ortaya koyacak.

Hedef hayıra yakın MHP ve AKP’liler

Sahadaki bu durum, kampanyanın şeklini de belirliyor. Artık hayır diyecek kadar cesur, evet diyecek kadar Erdoğan’a inanmışlar kararlarını netleştirdiğine göre kampanya, kalanlara anlatmak için yapılacak. Bunlar arasında yüzde MHP’ye oy veren yüzde 7-10 arasındaki grup en büyük kesim. AKP içinde de yüzde 5-7’lik bir grup var. Bunların oranı yüzde 16-17’yi buluyor. Bunlar, partilerine rağmen başkanlığa ikna değiller, hatta ‘hayır’a çok yakınlar. Özellikle MHP seçmeninde ‘hayır’ eğilimi çok daha güçlü. Kampanya, bu kesimlerin hassasiyetini gözetecek. Bu nedenle kampanya klasik parti kimliklerinin öne çıktığı bir kampanya olmayacak. Parti kimlikleri az görünecek. Belki de Türkiye tarihinde ilk kez bir nehir kampanyası yaşanacak. Ayrı ayrı akan suların, kanalların son noktada tek bir nehirde buluşup onu beslemesi gibi bir kampanya olacak. Kampanya süresince herkes kendi kendine kampanyasını, neden ‘hayır’ dediğini anlatarak yürütecek. Ama referandumda son nokta olarak, nehrin beslenmesi gibi tüm ara kanallar ‘hayır’ı besleyecek.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr