Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk yarın yayımlanacak ve hikâyesi Silivri Cezaevi’nde noktalanan yeni romanı ‘Kırmızı Saçlı Kadın’ dolayısıyla Hürriyet’ten Çınar Oskay’a verdiği röportajda, akademisyenlerden günlük tartışma programlarına Türkiye’deki gelişmeleri nasıl gördüğünü izah ederken, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün gazetecilik mesleğinin gereğini yerine getirmeleri dolayısıyla tutuklanmalarına da değinerek, gündemi meşgul eden başkanlık sisteminin uygulandığını söyledi:

“Zaten başkanlık sistemi gibi bir şey yaşıyoruz artık. Cumhurbaşkanı ‘Can Dündar’dan hesabını sorarım’ diyor, hâkimler gereğini yapıyor. Bürokrasi, hukuk sistemi Cumhurbaşkanı’ndan fazlasıyla korkuyor. Sesini çıkaran yok. Bundan başka ne isteniyor, farkında değilim açıkçası.”

‘İnsanlığına sığdıramıyorsun’

Pamuk söyleşisinde Dündar tutuklanmışken oturup roman yazamadığını da söyledi: “Ben sadece edebiyat konuşsak diyen biriyim. Ama imkân yok artık. İnsanlığına sığdıramıyorsun. Can Dündar tutuklandığında, oturup romanını yazamıyorsun. Sorduklarında ‘Bana ne’ diyemiyor, demek istemiyorsun. Bunları durmadan tartıyor, kız arkadaşına soruyorsun. İnternette geziniyorsun, kafan karışıyor. ‘Bunu bugün değil de yarın söyleyeyim’ diyorsun.”

‘Hırpalama kabul edilemez’

Pamuk, söyleşisinde Türkiye’nin ahvaline ve akademisyenlere yapılan baskıya yönelik ise; “(Türkiye’yi) kötü görüyorum, üzülüyorum da. İktidar partisi milletvekili olsaydım üniversite hocalarına bu kadar yüklenilmesinden rahatsız olurdum.

Evet, metnin kusurları, eksiklikleri var ama artık imzalanmış. ‘Ben sana bunu soracağım’ diye bir toplum olmaz ki. Bu kadar göstere göstere öğretim üyelerini ezmek, hırpalamak, aşağılamak, ‘vatan haini’ demek kabul edilebilir değil. Can Dündar’ın hapse tıkılması var. Ne diyebilirim ki?” ifadelerini kullandı

‘En büyük hapishane’

Dünyaca ünlü Amerikan haber portalı Huffington Post’un haberine göre 2015’te dünyanın en etkili kanaat liderleri arasında dördüncü sırada yer alan ünlü yazar, romanının Silivri Cezaevi’nde sonlanıyor oluşuyla ilgili ise şunları söyledi:

“Kahramanın İstanbul yakınlarında bir hapishaneye gitmesi gerekiyordu. Biraz araştırınca herkesin oraya gittiğini anladım. Muhalif gazeteciler, eski askerler, Kürtler, adi suçlular...

Silivri’nin hayatımızda yeri var, durmadan Silivri’den bahsediyoruz. Eskiden FİTAŞ Sineması açılır, ‘Avrupa’nın ve Balkanlar’ın en büyük sineması’ denirdi. Şimdi Avrupa’nın en büyük hapishanesini açmakla övünüyoruz.”

Pamuk, yeni romanı ‘Kırmızı Saçlı Kadın’da bizi otuz yıl önce İstanbul yakınlarındaki bir kasabada liseli bir gencin yaşadığı sarsıcı bir aşk hikâyesiyle, büyük bir insani suçun peşinden sürüklüyor.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr