Popçular için cazcı, cazcılar için popçu... Ülkemize daha önce dört kez geldi Amerikalı çağdaş şarkıcıbesteci Madeleine Peyroux. Bu beşincisi. Her geldiğinde iki şeyi eşzamanlı gözlemliyoruz: müziği köklere döndükçe kendisi kilo alıyor. Bir değişiklik daha var, eskisi kadar kalabalık değiller; yeni albüm “Secular Hymns”i çıkardıktan sonra kontrbasçı Barak Mori ve gitarcı Jon Herington ile turluyor; üçlü formatta. Bu akşam Zorlu PSM konserine çıkmadan evvel bir kâğıda birkaç Türkçe cümle not etmiş; onları okuyor, fena da kıvırmıyor hani: “İyi akşamlar dostlar. Sizin için çalmak bir zevk. Haydi eğlenelim!”

Eklektik repertuvar ağırlıkla son albümden oluşsa da, arada eskiler ve kavırlar da var. Türleri açısından: country, folk, blues, pop, caz... ya da kendi ifadesiyle: “Aşk, blues ve içki şarkıları çalıyoruz, şerefe!” Bayan Peyroux devlet gibi kadın. Bizim Neşet Günal tablolarındaki güçlü ve makyajsız Anadolu kadını ile balık eti Amerikan köylüsü arasında. Elinde akustik gitarı, arada bir sol ayağını kaldırıp indirerek yeri dövüyor, şarkının heyecanlı yerlerinde. Tiyatral mimikler, komik ifadeler takınıyor, görmüş geçirmiş bir bar şarkıcısı edasıyla. İki şarkı için sahnede yalnız kaldıktan sonra, sıradaki komik şarkı kızlar için diyor: “Shout Sister Shout.”

Tüm çalgıların hafif tınladığı, keyifli bir dinleti bu. Bazen insanın -başta kendini ciddiye almadan- müzikle nasıl eğleneceğini gösteriyorlar topluca. İsrailli basçı esprili, gitarcı ise alabildiğine rahat ve çok keyifli bir adam, tonları tatlı. Jobim’in “Agua De Beber”si ile Leonard Cohen’in “Dance Me To The End Of Love”ı peş peşe geliyor sonlara doğru. Bayan Peyroux kimi yorumlarsa yorumlasın mutlaka özgün dokunuşlar sergiliyor. Hikâyelerini büyük doğal yeteneği sayesinde ustaca anlatmayı biliyor. Yanı sıra sahnede son derece rahat. Sanki evinin salonunda arkadaşlarına şarkı söylercesine. Onun lezzetli sesinden söylenen şarkılardaki ince siyasi mesajlarla çok iyi örtüşüyor bu duruş. Şayet bu konseri Amerika’da sefil bir işçi barında ucuz bira içerken izleseydik ruhen farklı bir haz alabilirdik. Hatta gönül ister ki John Steinbeck’in “Sardalye Sokağı”nın bir sayfasında okusaydık!

Murat Beşer ([email protected] com)

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr