Yusuf Atılgan’ın gerçeküstü ve psikolojik romanı Anayurt Oteli, İmparatorluk’tan Cumhuriyet’e geçerken kasabasını terk edip büyük kente yerleşen varlıklı bir ailenin geçmişini de dolaylı olarak yansıtır. Aile, mal varlıklarını uzak akrabalarından birinin denetimine bırakmış, görkemli fakat eskiyen konak aile tarafından otele dönüştürülmüştür. Varsıl yıllardan kalan izler otele gelen orta sınıf insanların devinimleriyle her gün biraz daha silinip yok olmaktadır. Köklü eşraf ailesinin işlerini baş kahraman otel katibi Zebercet Gezgin yürütür.

 

Roman, Cumhuriyet döneminde geçer, kitabın içindeki gizlenmiş ayrıntılar incelenirse öykünün 1963’te geçtiği anlaşılır. Zebercet, konağın eski eşyalarının yığıldığı sandık odasına sık sık uğrar. Odada Zebercet’in kendi kendine konuşmalarından yengesi olduğu anlaşılan Semra hanımın fotoğrafı vardır. Zebercet, ergenlikten erkekliğe geçiş yılları süresince çocukluğunda bir ikona gibi kutsadığı bu güzel kadını bekler gibidir. Bir gün gecikmeli Ankara treniyle otele gelen ve yengesine olağanüstü benzeyen bu kadının ortaya çıkışıyla Zebercet’in bastırılmış tutkusu bir sanrıya dönüşür.
Kadının bir gece otelde kalıp ayrılışından sonra Zebercet tümüyle çevresinden kopar, kendini dış dünyaya kapatır.

Anayurt Oteli, romanın içeriğine sadık kalınarak Ömer Kavur tarafından 1987’lerin Türkiye’sini yansıtan öğelerin yerleştirilmesiyle birlikte başka bir boyuta da oturur. Taşra sinemasında oynatılan karate filmlerinin sert sesleri, kasabanın salt erkeklerden oluşan seyircileri, horoz dövüşü sahnesinde kanın, kızılın çevreyi basması Zebercet’in onulmaz yalnızlığına yıpratıcı çizgiler çeker. Zebercet’in insan sıcaklığına gereksinimi vardır. Bu sıcaklığı soğuk demircide çalışan Ekrem’de arar, bu sahnede üstü örtülü bir eşcinsellik olgusu işlenir. Kasaba sokaklarında anons edilen ölüm, kayıp duyuruları, karate filmlerindeki, horoz dövüşündeki şiddet, gündelikçi Zeynep uyurken gidermeye çalıştığı cinsel arzuları, güzel kadının kaldığı 1 numaralı odada unutulan turuncu havluyla kurduğu garip ilişki Zebercet’i bir çıkmazın içine sokar. Tedirginlik, bekleyiş, umut, umutsuzluk, bilinmezlik duygularıyla dolu olan Zebercet yaşamla ölüm arasında kalıverir.

 


On yıldır Türk sinemasının klasiklerini yenileyen Groupama, Fanatik Film’in değerli desteğiyle bu yılda 30 yıl sonra Anayurt Oteli’ni (1987) restore etti. Böylelikle 36. İstanbul Film Festivali’nde Anayurt Oteli 30 yıl sonra sinefillerle yeniden buluştu. Filmin özel gösterimine oyuncular Macit Koper, Kemal İnci, Songül Ülkü, Ayhan Tanrıver, Şener Kökkaya, Çeşminaz Ergun, yapımcı Sadık Deveci, görüntü yönetmeni Orhan Oğuz, yönetmen yardımcıları Aslı Selçuk ve Mehmet Tekirdağ, set amiri Erdal Sümer, ışıkçı Remzi Biçer, sanat yönetmeni yardımcısı Nur Bulça, Fono Film’den Cemal Okan, seslendirme yönetmeni Ersan Uysal, ses uzmanı Erkan Aktaş, Yusuf Atılgan’ın oğlu Mehmet Atılgan, Fanatik Film’den Nejdet Arkın, sinema yazarı ve tarihçisi Agah Özgüç, tiyatro ve sinema oyuncusu Sema Poyraz katıldılar. Aramızdan ayrılan yazar Yusuf Atılgan, yönetmen Ömer Kavur, besteci Attila Özdemiroğlu, sanat yönetmeni Şahin Kaygun, oyuncular Osman Alyanak, Orhan Çağman, Ülkü Ülker, Yaşar Güner, Osman Çağlar, Arslan Kacar, ışıkçı Salim Burgucu, Fono Film’den Tuncan Okan, laboratuar uzmanı Adnan Şahin’i saygıyla, özlemle andık.

 

Zebercet’i canlandıran sinema ve tiyatro oyuncusu Macit Koper, filmin o dönem için bir deniz feneri olduğunu, yeni kuşak genç yönetmenleri etkilediğini söyledi. Perihan Abla dizisiyle tanınan tiyatro kökenli Songül Ülkü, Anayurt Oteli’nin rol aldığı ilk sinema filmi olduğunu, bu filmle seçme hakkını belirlediğini, arabesk filmleri furyasına kendini kaptırmadığını belirtti. Seslendirme yönetmeni Ersan Uysal filmle ilgili mizahi bir anısını aktarmayı yeğledi: “Öğle yemeğinde Aslı Selçuk, Ömer Kavur, ben
oturuyorduk. Ömer bey, fragman spikeri ne olacak Ersan- dedi. Bir arkadaşım var Güner, çok yeteneklidir ayrıca hayvan taklidi de yapar- dedim. Kedili sahneler prova edildi, kayıt başladı, Güner miyavladı, kayıt alındı. Ömer Kavur düğmeye bastı. -Güner bey biraz makul olun– dedi. Görüntü yönetmeni Orhan Oğuz, otelin bir ruhu olduğunu, tüm ekibin ortak bir ruhla çalıştığını, başarılı bir proje olduğunu, Ömer Kavur’un bunları hissettiğini ve mutlu olduğunu söyledi. Gündelikçi Zeynep’i oynayan Serra Yılmaz görüntülü mesajında, konforsuz, koşulları zor bir sette çalışıldığını ama herkesin keyfinin çok yerinde olduğunu, Ömer Kavur’suz bir Anayurt Oteli düşünemediğini belirtti.


Komiseri canlandıran Ayhan Tanrıver, ekibin yalnızlığı kendi arasındaki birliktelikte bulduğunu, gerçek komiserin yeni yaptırdığı, merasimde giyeceği üniformayı kendisine verdiğini, kostümün üstüne cuk oturduğunu, gelen tüm yakınmacıları izlediğini irdeledi. Işıkçı Remzi Biçer, çok keyifli bir çalışma olduğunu, zevkle severek çalıştığını, olmayan ışıkları güneşle yansıtarak, yerlere paspas çekerek etkili bir atmosfer yarattıklarını, Zebercet’in siyah kedilerini ağbisi ışık şefi Recep Biçer’in İstanbul’a götürdüğünü, Recep’in Agfa ve Fuji adını taktığı kedilere çok iyi baktığını anlattı. Yönetmen yardımcısı Aslı Selçuk, filmin iki büyük yaratıcısının Yusuf Atılgan ve Ömer Kavur olduğunu, bu iki değerli ismin biraraya gelince ortaya eksiksiz, yetkin bir çalışma çıktığını, filmin 30 yıl sonra bile hiç eskimediğini, aksine bir klasiğe dönüştüğünü, Ömer Kavur’un filmografisinde çok önemli bir yeri olduğunu, Ömer Kavur’un sinemada çok ender olan bir olguyu, kendi ritmini, Ömer Kavur sinemasını yarattığını, Yunanlı usta Theo Angelopoulos’un filmi çok beğendiğini, Türk ve Yunanlı ustalarının ne yazık ki aramızdan ayrıldıklarını vurguladı. Yapımcı Sadık Deveci, İstanbul Film Festivali’ne, Groupama’ya ve Fanatik Film’e Türk sinemasına yaptıkları değerli katkılardan ötürü teşekkür etti.


Atlas Sineması’ndaki gösterim de çok iyi geçti. Film öncesi ve sonrası yapılan söyleşiye Macit Koper, Songül Ülkü, Sadık Deveci, Aslı Selçuk katıldı. Genç izleyicilerden ekibe ilginç sorular yöneltildi. Türk ve Dünya sinema tarihinde bir klasiğe dönüşen Anayurt Oteli umarız sinemalarımızda yeniden gösterime girer ve daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşır.

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr