Cannes Festivali seçkileri, bu yıl alışılagelenden bir hafta önce açıklandı. Bu basit saptama bile, sinemasal bağbozumunun verimli geçtiğinin ilk göstergesiydi. Geleneksel Altın Palmiye adayları tahmin listeleri de kaçınılmaz olarak uzundu... Ve, dün öğlen saatlerinde, Champs- Elysees’nin en büyük sinema salonu Normandie’de yapılan basın açıklaması pek sürpriz oluşturmadı. Beklenen adların üçte ikisi seçkilerde yer alıyordu: Arnaud Desplechin, açılış gecesi yarışma dışı sunulacak “Les Fantômes d’İsmael” ile Fransız sinemasını onurlandırırken, adları önceden ileri sürülen Fatih Akın, Sofia Coppola, Jacques Doillon, Michael Haneke, Todd Haynes, Michel Hazanavicius, Naomi Kawase, François Ozon, Andrey Zvyagintsev gibi usta yönetmenler Altın Palmiye için yarışacaklar. “Un Certain Regard” ( Belirli Bir Bakış) seçkisinin dün açıklanan 16 filmlik listesinde, “Altın Kamera” adayı olacak yedi ilk filmin yer alması, genç sinema için bugüne dek görülmemiş ciddi bir yoğunluğa işaret etmekte. Açılışı Mathieu Amalric’in, ünlü Fransız şarkıcı Barbara’yı konu alan filmi “Barbara” ile yapılacak olan “Belirli Bir Bakış” seçkisinde, Altın Palmiye’li Laurent Cantet yanında, Sergio Castellitto, Michel Franco, Kiyoshi Kurosawa ve Mohammad Rasoulof gibi tanınmış adları da buluyoruz...

Türkiye kültüründen yansımalar

Önce ortak yapımlar, ardından çokkültürlü ve çok pasaportu yönetmenler, bir filme ulusal bayrak eklemeyi yaklaşık yirmi yıldan bu yana giderek olanaksız kılıyor. Bu ortamda, filmlere ve yönetmenine “küresel” sıfatını yakıştırmak da yanlış. En doğrusu, çokkütürlü köklerden söz etmek... Bu bağlamda, Fatih Akın hep olageldiği gibi, Cannes’da Almanya kadar Türkiye’yi de temsil etmiş olacak. Kaldı ki, “Yaşamın Kıyısında’nın (2007) ardından ikinci kez Altın Palmiye’ye aday olan Fatih Akın, Diane Kruger’in de rol aldığı “Aus dem nichts” adlı yeni filminde yine “bizden” bir konuya eğilmiş ve öç alma, kan davası gütme gibi dürtülerden kurtulamayan Türkiye kökenli Almanlarla ilgili bir hikâyeyi işlemiş...

Festivalin yarışma dışı seçkileri de alabildiğine zengin. Alejandro İnarritu’un “Carne y Arena” adlı sanal gerçeklik türü denemesi yanında, mülteciler, göçmenler, küresel ısınma gibi somut gerçeklere eğilen, Vanessa Redgrave, Agnes Varda ya da Raymond Depardon imzalı belgesellere de yer verilmiş...

Kaynak: Cumhuriyet.com.tr