Yine zor günlerden geçiyor Türkiye… At izi it izine karışmış durumda…

Ömrümüz, siyasal kavgaların, toplumsal çatışmaların içinde geçti.

Askeri darbeler, silahlı kalkışmalar, kanlı kıyımlar yaşamımızdan hiç eksik olmadı.

Dilimizden düşürmediğimiz “Güzel günler göreceğiz çocuklar / güneşli günler…” dizelerini gerçeğe dönüştüremedik bir türlü…

Zaman zaman umutlansak da, yıllar var ki gün günden kötüye gidiyor.

Şimdi yine büyük bir kargaşanın içindeyiz.

“Darbe” korkusu, hükümetin aklını başından almış!

Ne getirip ne götüreceğini iyi hesaplamadan, ülkenin geleceğini sıkıntıya sokacak radikal kararlar alıyorlar.

Üstelik kimseye danışmadan yapıyorlar bunu.


Tüm kurumları yeniden yapılandırma hevesine kapılmış siyasal iktidar.

Devleti sıfırdan kuracaklarmış!

Zaten RTE’nin hayaliydi TC’yi dönüştürmek.

Hayli de yol almışlardı bu konuda.

2023’te noktayı koyacaklardı!

15 Temmuz Darbe Girişimi, AKP’nin elini güçlendirdi.

669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile askeri liseleri ve harp okullarını kapattılar. Bu okullarda öğrenim gören öğrencilerin askerlikle ilişikleri kesildi. Dört bine yakın muvazzaf asker, darbe girişimiyle ilişkili oldukları gerekçesiyle ordudan atıldı.

Askeri okulları kapatmak, ordunun kurmay subay kaynağını kurutmak demektir!

AKP hükümeti, “Ergenekon” ve “Balyoz” davalarıyla başlattığı TSK’yi bitirme operasyonunu bu kararlarla taçlandırmıştır!
Bir yandan bıktırıcı ölçülerde “Osmanlı güzellemesi” ve “Cennetmekân Abdülhamit Han” edebiyatı yapılırken öbür yandan 200 yıllık “ecdat yadigârı” askeri okulların kapatılması, AKP’nin tutarsız politikalarının yeni bir örneğidir.

“Ordusuz generaller”in bu süreçte gıklarının çıkmaması ise TSK adına gerçekten acınası bir durumdur. Kapatılan okullar eğer imam-hatipler olsaydı, ülkede yer yerinden oynardı!

Hükümet yetkilileri, yeni bir KHK ile Genelkurmay Başkanlığı’nın Cumhurbaşkanı’na; Kuvvet Komutanlıkları’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanacağını açıkladılar. Cumhurbaşkanı RTE, yanlış anlaşılmasın diye, üstüne basa basa, komutanların Savunma Bakanlığı’na değil Bakan’ın şahsına bağlanacağını belirtti. Bu da “ileri demokrasi”nin ülkemize kazandırdığı bir yenilik olsa gerek!


Askeri kışlaların 15 Eylül’e dek kent dışına taşınması kararı da AKP’nin ayrı bir “aculluk” örneğidir! Uzmanlar, bu işin o denli kolay olmadığını söyleyip hükümeti uyarıyor ama kışlaların arsalarına göz dikmiş açgözlü müteahhitlerin acelesi var! Yılların emeğiyle oluşturulmuş bu yeşil alanlara bir an önce AVM’ler, iş kuleleri, rezidanslar, süper lüks villalar dikmek için ellerini ovuşturarak bekliyor rant baronları! Ali Ağaoğlu, daha ilk günden, “O arsaları bana verin!” diye çağrı yapmış hükümete…

Peki, tam da askeri kışlaların kent dışına taşınması kararının açıklandığı bir sırada Cumhurbaşkanı’nın “Gezi Parkı’na ille de Topçu Kışlası yapılacak!” diye tutturmasına ne demeli? .

•••
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimiyle iyice zayıflamış olan konumunu güçlendirmek ve sıkışmışlığını aşmak için ustaca taktikler uyguluyor son günlerde. Bu amaçla muhalefet partilerini bile yanına çekmeyi başardı. Özellikle CHP Genel Başkanı’nın, “Demokrasinin Yeni Kapısı” demagojisine aldanarak, İstanbul’da düzenlenen sözümona “Demokrasiyi Taçlandırma” mitingine katılması, demokratik kamuoyunda büyük düş kırıklığı yarattı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, daha önce ağzını her açtığında, “17-25 Erdoğan” diye başlıyordu söze. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise tazminat ödemeyi göze alarak, sürekli “Diktatör Bozuntusu” diye söz ediyordu aynı zattan. İkisi de Beştepe’deki “Kaçak Saray”a gitmeme konusunda çok kararlı görünüyordu. Ama 15 Temmuz Darbe Girişimi, bellek yitimine uğrattı hepsini! Bahçeli ve Kılıçdaroğlu, “şimdi ayrılık gayrılık değil birlik zamanı” diyerek el ele Kaçak Saray’ın yolunu tuttular. Yıllardır kanlı bıçaklı oldukları RTE ile bir günde barışıverdiler!
Selahattin Demirtaş ise çağrılmadığı için yer almamıştı bu fotoğraf karelerinde. Eğer çağrılsaydı, kuşku yok ki o da koşa koşa giderdi Beştepe ve Yenikapı buluşmalarına…

AKP’liler halis muhlis “darbe ürünü” oldukları halde, 14 yıllık iktidarlarında sürekli “darbe mağduru” rolü oynayarak yol almayı başardılar.
Ortada etkin bir muhalefetin olmaması, olağanüstü koşulları fırsata çeviren AKP’nin ve RTE’nin önünü 15 Temmuz’dan sonra daha da açmış bulunuyor…

Ama devrimciler, yurtseverler bu koşullara teslim olmayacaklar. 4 Eylül Pazar günü İstanbul’da yapılacak olan “Gericiliğe, Emperyalizme, Darbecilere Boyun Eğmeyeceğiz” mitingi, sahte “demokrasi nöbetleri”ne karşı gerçek bir demokratik çıkış olarak desteklenmelidir.
Demokrasinin yolu, düzen partilerinin “Yenikapı Uzlaşması”ndan değil, halkın örgütlü ve birleşik mücadelesinden geçiyor…

Kaynak: Birgun.net