HAZIRLAYAN: TURAN ESER

AKP hükümeti halen içeriğini hem Alevilerden hem de kamuoyundan gizlediği “Cemevlerinin Hukuki Statüsü” ve “Geleneksel İrfan Merkezleri” önerisi hakkında Alevi kurumları bir dizi görüşme yapıyor. 21 Mart’ta kamuoyu ile paylaşılması beklenen pakette nelerin çıkacağına dair tahminde bulunmak zor değil. Yeni “Alevi Açılım” paketini ve hükümetin bununla neleri hedeflediğini Alevilere sorduk.

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Baki Düzgün: İnancımızı AKP’ye tartıştırmayız

>> Aleviler AKP hükümetinin gündeme getirdiği “Cemevlerinin Hukuki Statüsü” ile İslami cemaat ve tarikatları meşrulaştırmak aracı olan “Geleneksel İrfan Merkezleri” hakkında ne düşünüyor?
Taleplerimizi AKP hükümetine iletmemize rağmen görmemezlikten geldiler. AKP, Alevilerin taleplerini sulandırmak ve içini boşaltmak için çalıştaylar yaptı. Alevi kurumları karşı karşıya getirilmeye çalışılmış, Alevi taleplerini deforme ederek, sürece yayarak bezginlik ve bıkkınlık yarattılar.

>> Aleviler AKP hükümetinin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın meşhur “kırmızı çizgisi” olan “Alevilik” ve cemevleri kararı için ne söylediler?
Cemevi Alevilerin ibadet merkezidir. Cemevlerimiz tarihsel ve inançsal kimliğine uygun sivil alanda var olmuştur, devletleşemez. İnancımızı ve cemevlerimizi AKP’ye tartıştırmayız.

>> Aleviler “Dedelere maaş” tartışması için ne düşünüyor?
Alevi dedeleri devletten maaş istemiyor. Talibinin ona rızalıkla verdiği hakkullah onun hak lokmasıdır. Dedelere maaş adı altında Alevilik yok edilmek isteniyor. Bu girişim Alevilerin ve Aleviliğin özgün ve özgür kalma anlayışının bitirilme çalışmalarıdır. Hiçbir dede/pir kirletilmeye çalışılan yolumuza ve geleneğimize yönelik oyunlara izin vermez.

>> İrfan merkezlerini Aleviler üzerinden meşrulaştırma çabası var.
Alevi açılımı adı altında, irfan ocakları denilen tuzak ortaya atıldı. İrfan Merkezleri kökleri Osmanlıya kadar giden bir irfan ocakları zihniyetine dayanır. Aleviler üzerinden meşrulaştırma çabası var.

>> Aleviler dinci/gerici kuşatma ve asimilasyon girişimine karşı nasıl mücadele verecek?
AKP’nin saldırı senaryolarına karşı olmak, Alevi talepleri mücadelesini yükseltmek bugün eşit yurttaşlık ve laiklik taleplerini daha fazla önemsemekle mücadele bir anlam kazanacaktır.

***

Yar. Doç. Dr. Ayfer Karakaya-Stump, College of William and Mary: Devletten maaş alan Dedelik vasfını yitirir

Bu cemevlerine ‘ibadethane’ statüsü vermemek için AKP hükümetlerinin tevessül ettiği yeni bir köylü kurnazlığıdır. Tarikatı denediler olmadı, şimdi Alevilerin kulağına daha hoş geleceğini düşündükleri ‘irfan merkezleri’ diye birşey uydurdular. Yani yeter ki cemevlerine ‘ibadethane’ denmesin. Ama ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, öyle de kabul etmek zorundalar.
‘İbadethane’ dışında hiçbir yasal tanıma Aleviler açısından kabul edilebilir değildir. Aksi Aleviliği, Kadirilik, Nakşibendilik gibi sıradan bir tarikat seviyesine indirmek anlamına gelir veya inançsal boyutu inkâr edilen bir kültürel ögeye. Alevi örgütlerinin bu oyuna geleceğini sanmıyorum. Devletten maaş alan veya ilahiyattan sertifikalı bir dede, kusura bakmayın, bir Alevi olarak benim indimde dedelik vasfını yitirir. Birçok Alevinin de benimle aynı hissiyatı taşıdığını tahmin ediyorum.

Diyanet’in ve başını çektiği toplumsal mühendislik projelerinin demokratik ve laik bir toplumda yeri yoktur. Diyanet kaldırılmalı, şiddeti teşvik etmeyen tüm inanç toplulukları özgürce örgütlenebilmeli ve kendi kendilerini finanse etmeli.Şu anda Alevilerin, Şiilerin, Hıristiyanların, Yahudilerin yaptığını Sünni cemaatler de yapmalı, yani kendi kendilerini finanse etmeli. Devletin bu konuda denetim dışında hiçbir inanç topluluğuna müdahalesi veya desteği olmamalı. Eşitlik ve inanç özgürlüğü ancak böyle sağlanabilir.

Din eğitimi okulda değil, ailede ve ibadethanelerde olmalıdır. Bazen yalan yanlış şeyler söyleniyor, bütün Batı ülkelerinde de din dersleri zorunlu diye. Benim çocuklarım Amerika’da devlet okullarında okuyor, bugüne kadar ben zorunlu veya seçmeli din dersi diye bir şeye rastlamadım. Sosyal bilgisi ve tarih derslerinde tüm dünya dinleriyle ilgili olarak ve görebildiğim kadarıyla gayet tarafsız bir şekilde bilgilendiriliyor öğrenciler. Bu AKP’nin mezhepçi yapısının bir tezahürüdür. Elbette Cumhuriyet’in başından beri Sünni İslam bu ülkenin, öyle ifade edilmese de resmi dinidir ki bu da Osmanlı döneminin bize bir mirasıdır. Ama AKP ile bu mezhepçilik iyicene açık ve nobran bir hal almıştır. Öyle ki 14 yıldır bu ülkeyi yöneten partinin bugüne kadar tek bir Alevi bakanı olmamış, varolan iki-üç Alevi milletvekili de tasfiye edilmiş. Bu kadar mezhepçi olup, ama bu kaba mezhepçiliğinin farkında bile olmayan (veya öyle davranan) bir hükümetin Alevilerin ibadethaneleri ile ilgili olarak Sünni Diyanet’ten fetva sormasına şaşırmamak gerek.

Yıllarca liberallerle dinciler bir olup laikliği adeta ayıplı bir söz haline getirdiler. Buna şiddetle karşı durulması ve laikliğe daha güçlü bir şekilde sahip çıkılması gerekiyor. Laiklik mücadelesi çok önemli. Solda birlik olacaksa, Cumhuriyet’in bu en hayati kazanımına sadece CHP’nin değil HDP’nin de sahip çıkması gerekiyor. ‘Türkiye zaten hiçbir zaman laik olmad ki’ diyenler var; onlara diyeceğim şu: Bir anlamda haklı olabilirsiniz, ama hukukun laikleşmesi hafife alınacak bir mesele değildir ve Cumhuriyet en azından bunu başarmıştır. AİHM kararları hakkıyla uygulanırsa büyük oranda sorun çözülür. Ama AKP bu kararları uygulamamakta direnirse, mezhepçi ve tepeden inme İslamlaştırma politikalarına devam ederse sorun ister istemez büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır, Kürt sorununda olduğu gibi.

***

Metin-Kemal Kahraman: Laiklik birlikte yaşamanın vazgeçilmez şartlarındandır

Türkiye’de Alevi hakları da dahil hiçbir soruna, gerçekten sorunu ortadan kaldırmak perspektifiyle yaklaşılmamıştır. Mesela Kürt sorununda da dün Barış Süreci adıyla yaratılan güllük-gülistanlık ortam da bugün yaşadığımız kanlı, karanlık süreç de aktüel siyasetin ihtiyaçları çerçevesinde meselenin araçsallaştırılmasının yansımalarıdır. AKP hükümeti ise hiçbir norm tanımadan kedinin fareyle oynadığı gibi oynayarak siyaset yürüten belki gelmiş geçmiş en fütursuz iktidar olmuştur. Bu yüzden adı dün Alevi Açılımı sonra Alevi Çalıştayı olur bugün İrfan Mektepleri olur fark etmez.

Kırmızı çizgiler çizen, devlet Alevilere rağmen Aleviliği tarif etme hastalığından vazgeçmelidir. Dün milliyetçi-Kemalist bakışla orta-asya, ergenekon, şaman, kopuz hikâyelerine malzeme edilerek tarif edilen Alevilik bugün ümmetçi devlet çizgisinin anlayışına göre yani güya şaşmaz Müslümanlığın temsilcisi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaynaklarına göre tarif edilecekmiş. Meselelerin çözümü özellikle devleti ilgilendirecek boyutuyla çok basittir; ancak kim ki bunları çözüm süreçleri, çalıştaylar, maaş verme/vermeme, elektrik verme, ibadethane olarak tanıma/tanımama vs polemiklerine konu yapıyorsa onun sorunu çözme niyeti yoktur; bizim tartışmalarımız da ancak havanda su dövmedir.

Türkiye’de her şeyden önce din tartışmalarının siyaset alanından ve gündeminden çıkarılması en büyük ihtiyaç ve çözümdür. Çünkü Anadolu toprakları çok dilli, çokkültürlü, çok dinli, çok mezhepli bir kültürler havzasıdır; hafızasıdır. Alevilik asırlar boyunca pir-talib ikrarı üzerine kurulu bir sözlü gelenekle yaşayagelmiştir. Diyanet’in varlığı ve onun üzerinden maaş alan yüzbinlerce memurun varlığı en önemli sorun olarak ortadayken bir de Aleviler adına bunları istemek Aleviliği katletmektir. Devletten maaş alan devletin icazet verdiğini konuşur; din hakk’tan hakikat’ten söz edilen bir alan ise devletin borazanı olamaz; devletin maaşlı din görevlisi olmaz.

Türkiye’de Cumhuriyet rejimi boyunca zaten kötü olan ancak AKP hükümeti döneminde de tam bir felakete dönüşen en önemli mesele eğitim sistemi ve anlayışındaki çarpıklıklardır. Türkiye’ de eğitim sistemi devletin tarif ettiği bir doğru Türk ya da doğru Müslüman modeline uygun robotlar yetiştirmek üzerine kurulu. Eğitim sistemi, Kuran kursu adı altında, 6-7 yaşından itibaren çocuklara hiç anlamadıkları bir dilde, hiç anlamadıkları bir kitabı kelime kelime ezberletmeyi din eğitimi saymak; gerçekten bir facia.

Bizim cevaplarımızı papağan gibi tekrar eden kişiliksiz, silik dolayısıyla güce tapan, saldırgan, tahammülsüz, hoşgörüsüz “dindar ve kindar nesiller” değil... Dinsel vesayetin siyaset ve toplum üzerindeki etkisinin arttığı barizdir; böyle bir durum çok çıplak hissediliyor. Dinsel vesayetin bu kadar etkili olmasını Türkiye’de iktidarın dini bir siyaset enstrümanı olarak, bazen mağdur bazen de muktedir edebiyatıyla fütursuzca kullanmasına bağlıyorum. Muhalefet partilerinin de aynı söyleme dahil olmaları, sosyolojik ortalamanın ne kadar geniş ve imkân bulduğunda ne kadar tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Ve ne yazık ki, zaman zaman CHP bir yana HDP dahi bu akıntıya dahil olmaktadır. Örneğin geçen seçimlerde AKP, HDP’yi yalan-yanlış bir yorumla Diyanet’i kaldırmak istemekle itham ederek köşeye sıkıştırmış fakat HDP bunu ‘‘Evet kaldırmak istiyoruz yerine şöyle reforme etmek istiyoruz, yüz binlerce imamı mağdur etmeyeceğiz’’ argümanlarıyla savunmaya çalışmıştır.

Laiklik, Anadolu topraklarının derin kültürel çeşitliliği gereği birlikte yaşama adabının kurumsallaşması, yasallaşması temelinde Türkiye’de vaz geçilmez taleplerden biridir. Bütün siyasi partilerin ve siviL toplum örgütlerinin temel taleplerinden biri etnik-kültürel eşit yurttaşlık ise bir diğeri de inanç özgürlüğü temelinde devletin her inanca eşit mesafede olmasını sağlayacak laiklik olmalıdır.

***

Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Rıza Eroğlu: Diyanet Sunni kesimi bağlar

“Bu irfan merkezleri illegal olan tarikat merkezlerinin legal hale dönüştürülmesi için ortaya atılmıştır. Cemevleri ile ilgisi yoktur. Cemevlerinin zaten statüsü vardır. Sadece yasada değişiklik yapılması gerekmektedir. Alevilerin talepleri şemsiye yapılarak; tarikatların yasallaşıp resmileşmesini sağlayacaktır. Kesinlikle bir inanç, başka inancı tarif edemez. Cemevlerimiz bizim ibadethanemizdir. Bunun tarifi ne devlete , ne de herhangi kurumlara düşmez. Kesinlikle bir inanç başka inancı tarif edemez. Biz ihtiyaçlar konusunda ve genel giderler konusunda da eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz. Cemevlerimiz bizim ibadethanemizdir. Bunun tarifi ne devlete, ne de herhangi kurumlara düşmez.

Dedelere maaş ve devlet icazetli memur dedelik önerisini kesinlikle kabul edilemez. Dedelere maaş ve devlet icazetli memur dedelik önerisi kesinlikle kabul edilemez. Bizim vergilerimizle oluşan bütçeden payımızı istedik. Dedelerimizin devletin ve diyanetin değil Yolumuzun önderi olması için mücadele edeceğiz.

Diyanet İşleri Başkanlığı, tüm inanç kesimini değil; sadece Sünni kesimi bağlar. Bu fetvalar bizi ve bizim dışımızdaki diğer inançları da bağlamaz! Çağdaş Demokratik ülkelerde devletin dini olmaz. Ama ülkemizde Cumhuriyet kurulurken; var olan diyanet kurumu var. Ve bizim vergilerimizle finanse ediliyor. Devletin dini olmadığı gibi; farklı inançlara bir din eğitimi dayatılamaz. Olması gereken “Çağdaş, Laik bir eğitim sistemidir. Hükümet kendi Alevisini yaratmaya çalışmaktan vazgeçmelidir. Samimi ise; muhatabı olan kurumlarla yapacağı görüşmelerle bu sorunu çözmelidir. Türkiye’deki laiklik ilkesi yok sayılarak; bütün kamusal alanlarda din ön plana çıkarılmaktadır. Mevcut iktidar dinsel referanslarla beslenmektedir. Muhalefet partileri de oy kaybı korkusu ile sessiz kalmaktadırlar. Türkiye’deki laiklik ilkesi yok sayılarak; bütün kamusal alanlarda din ön plana çıkarılmaktadır. Çağdaş, bilimsel bir devlet yapısı yok sayılıp; tamamen dinsel referanslarla devlet yönetilmektedir.

Kaynak: Birgun.net