Haziran 1999’da Gülen kaseti atv Haber’de yayınlandığında şok etkisi yaratmıştı.

Öyle ya, o güne kadar Gülen ve cemaati hakkında sayısız makale, kitap yayınlanmıştı. Pek çok uzman, savcı hareketin tehlikesine dair uyarılarda bulunmuştu. “Devlete sızdığına” dair ipuçları sunmuştu. Ama Türkiye bütün bunları ilk kez Gülen’in kendi ağzından duyuyordu.

RedHack’in ortaya çıkarttıkları, bunu hatırlattı.

Medyada iktidarla ilişkilerin ne boyutta olduğunu biliyor, anlatıyorduk.

Büyük medya gruplarının nasıl teker teker “düşürüldüğünü” görüyor, yazıyorduk.

Sefaleti, diz boyu çamuru topluma anlatmaya uğraşıyorduk.

Hiçbiri… Hiçbiri, durumun vahametini Yalçındağ’ın e mailleri kadar anlatamadı, gösteremedi.

İktidara yaranmak için hazırolda duran… Dahası, kendi çalışanını ispiyonlayan bir yönetici, bir patron vekili... Diyor ki, “Bakan (damat Berat Albayrak) gazetelerin Ankara temsilcilerini toplamış. Ama Deniz’i (Hürriyet Ankara temsilcisi Deniz Zeyrek’i) çağırmamış. İçime su serpildi. Çok sevindim.”

Bunu, Bakan’ın abisine gönderdiği mesajda söylüyor.

Daha neler neler…

Gazeteciliğin, gazetecilerin ne hale düştüğünü gösteren bir başka örnek: Hande Fırat ile birlikte, Jandarma Genel Komutanı’nı ziyaret ediyor. Ve o ziyarette komutan –en azından şimdiye kadar yalanlanmayın- bir nutuk atıyor:

“Aydın Bey sizi tekrar bu göreve getirmeseydi belki de bugün Doğan grubu olmayacaktı. Siz geldiniz grup kurtuldu. Ama siz de iyi şeyler yaptınız. Teşekkür ederiz. Ama bundan sonra da beklentimiz, bu birlik ve beraberliğe sahip çıkmak. İnşallah bu AYARDA gidersiniz.”

Vay vay vay!

Bir dönem nasıl daha iyi anlatılabilir? Mehmet Ali Yalçındağ’a teşekkür etmekte haksız mıyım!

***

28 Şubat’ta bile bu kadarı olmamıştı. Çünkü o dönem, bir kuvvet komutanı iktidardan söz ederken BİZ dememişti. Medyayı “iktidarın hizmetinden sapmaması” konusunda uyarmaya kalkmamıştı.

Yalçındağ göreve gelmeseymiş. Yani Doğan Medya Grubu’nu iktidarın rotasına sokmasaymış DOĞAN GRUBU OLMAYACAKMIŞ!

Bunu bir kuvvet komutanı söylüyor. Elbette, “iktidarın aklındakini” tercüme ederek…

Gerçekler böyle ortaya çıkartılır. Tarihe böyle not düşülür işte.

İşin en “vurucu” yanı da, Mehmet Ali Yalçındağ’ın İTİRAF etmesi. Tamam, e mail attığını yalanlıyor ama “ben bunları dijital günlüğüme yazmıştım” sözleriyle içeriklerini doğruluyor. İstifa etmesi –ya da ettirilmesi- cabası!

İktidar kanadındaki SESSİZLİK ise, zaten her şeyi anlatıyor.

Medyayı ele geçirme operasyonlarının en müptezel sayfalarından birine tanık olduk. Kralı ve avanesini çıplak, çırılçıplak gördük.

***

Yalçındağ’ın notlarından birinde adı geçen Nuray Mert de yazılanları doğrulayanlardan biri. Yalçındağ çifti ve Ahmet Hakan’la oturmuş, memleketi konuşmuşlar! Nuray Mert, anladığımız kadarıyla Erdoğan’ı bazı açılardan beğenmişmiş. Olay patlayınca kaleme aldığı yazısında dediği üzere, zaten “ak-kara muhalefeti” yapmazmış. Yani yeri geldiğinde över, yeri geldiğinde dövermiş.

Nuray Mert siyaset bilimci geçiniyor ama söylediklerinin kasaba siyasetçisinden farkı yok.

Evet, Türkiye’yi dinci bir diktatöryaya doğru götürüyor. Evet, eğitim tam da bu doğrultuda bir ideolojiyle biçimleniyor. Evet, Türkiye içerde ve dışarda alev alev yanıyor. Ama canım, “her şey kara değil, aklar da var”. Duble yolları, büyük yatırımları, şunları bunları görmeyecek miyiz!

İşin ilginç yanı, CHP lideri Kılıçdaroğlu da beş aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyledi. Erdoğan'ın Lozan’ı –üstelik yalan yanlış bilgilerle- lanetlemesi, yani Cumhuriyet’e saldırmasını kınadı. Sonra da Meclis açılışında “makamına yakışır bir saygıyla karşılayacaklarını” söyledi. “O AYRI BU AYRI” diyerek!

Nasıl yani!

Belli ki parlamenter demokrasicilik oynamaya devam edeceksiniz. Ortada parlamentonun ve demokrasinin sadece adı kalmışken.

Oysa, farkında değilsiniz belki ama artık hepiniz çıplaksınız.

Medya ve siyaset tarihine YALÇINDAĞ VAKASI olarak geçecek tablo herkesin, hepimizin durduğu yeri gösterdi. Artık saklanacak yer yok!

***

NOT: Aydın Doğan, Yalçındağ’ın istifasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada “son günlerde ciddi bir itibarsızlaştırma kampanyası ile karşılaştık” demiş. Kusura bakmayın Aydın Beyciğim ama e mailler, grubun kimler tarafından nasıl İTİBARSIZLAŞTIRILDIĞINI çok net gösteriyor. Ve hem sizi hem de grubu bilen bir kişi olarak söyleyebilirim ki, siz de gerçeğin farkındasınız. Damadınızı, Yaşar Paşası’nın dediği gibi “yok olmaktan kurtarmak” için grubun başına getirdiğinizin de bizler farkındayız. Ama, işte! Korkunun ecele faydası yok. Olmuyor!

Kaynak: Birgun.net