BİRGÜN ANKARA

IŞİD’in Türkiye’ye yönelik saldırılarında yüzlerce insanın yaşamını yitirdiğini kaydeden araştırmacı Hasan Sivri, “Türkiye yıllardır bu gruba sesini çıkarmadı ancak tekfircilerin 900 kilometrelik sınırda Türkiye üzerindeki saldırıları kesinlikle artacaktır” ifadelerini kullandı.

Sivri şöyle konuştu: Menbiç, Avrupa’daki, Türkiye’deki ve IŞİD’in kontrolü dışındaki diğer bölgelerin saldırı planlamalarının yapıldığı yerdi. Özellikle yabancı militanların etkin olduğu ve merkez olarak belirlediği bir konumdaydı. Aynı zamanda IŞİD içinde tartışmalara da yol açmış ve Menbiç halkının IŞİD’e karşı kurşunlara rağmen sokağa çıkmalarına da neden olmuştu. Halk, IŞİD’in yabancı militanlarını kastederek ‘biz yabancıları istemiyoruz’ demişti. Menbiç’in bu anlamda dış operasyonların merkezi olduğu biliniyordu. SDF’nin ve YPG’nin operasyonlarının ardından, Amerikan koalisyon uçaklarının saldırıları başlar başlamaz militanlar orayı boşalttı. Özellikle IŞİD hücresinde önemli olarak görünen emirler, militanlar, eylemleri, operasyonları, katliamları planlayanlar Rakka taraflarına kaçtı. Cerablus’a gidenler, yerel IŞİD militanları. Bir kısım Arap aşiretlerden destek alan kişiler de diyebiliriz.

“IŞİD’e karşı ÖSO ve Sultan Murat Tugayları kullanıldı”
Daha önceki saldırılarda olduğu gibi IŞİD, Antep’teki saldırıyı da üstlenmedi. Üstlenecek gibi de gözükmüyor fakat göz ardı etmememiz gereken bir durum var. Türkiye, IŞİD’e karşı bir seneden daha uzun bir süredir Rai’de, Menbiç’in ve Cerablus’un batısında Sultan Murat Tugayı, ÖSO Tugayları gibi gruplara destek veriyordu. IŞİD’in tepkisi yeni değil. Eğer Antep saldırısı, IŞİD’in Türkiye’nin oradaki hazırlıklarına bir gözdağı olarak yapıldıysa bunun yeni olmadığını fakat saldırı dalgalarının daha da tırmanışa geçtiğini söyleyebiliriz. Çünkü IŞİD’in fiili olarak Dünya ile tek bağlantısı olduğunu söyleyebileceğimiz Karkamış sınır kapısını kaybetmesi, militan hattının kesileceğini gösteriyor.

Tırmanışa geçen bir savaş
Yeni değil ama tırmanışa geçmiş bir çatışma söz konusu. Bu çoktandır biliniyordu. Türkiye yıllardır bu gruba sesini çıkarmadı. Özellikle 3,4 sınır kapısını ele geçirdiği dönemde Suriye ordusuna ve YPG’ye ‘bundan yararlanabiliriz’ politikasıyla baskı yaptı ve sesini çıkarmadı. Şimdi Türkiye’nin IŞİD ile çatışacağını biliyorduk ancak bu çatışmalar hızla iki tarafı karşı karşıya getirmiyor. Çünkü IŞİD’in Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye’nin de dolaylı yoldan IŞİD’e ihtiyacı var. Dolaylı diyoruz çünkü TSK’nin ‘IŞİD mevzilerini vurduk’ şeklinde açıklamaları oldu. Yine de çatışmanın tırmanışa geçtiğini ve bunun Türkiye için tehlikeli olduğunu, ülkenin her yerinde örgütlenmiş bir örgütün artık saldırı frekansını artırabileceğini düşünüyorum.

“Koalisyon desteği olmadan Cerablus temizlenmez”
Türkiye’nin ÖSO tugayları ve Sultan Murat Tugayları gibi gruplarla IŞİD’e müdahale olasılığını düşük buluyorum. Bu hamle birkaç ay önce Rai’de, Çobanbey tarafında denendi. Halep’in stratejik noktalarında denendi. Fakat bu grupların IŞİD gibi çok ciddi eğitimden geçmiş militanlara sahip bir örgüte karşı başarılı olması pek mümkün değil. Geçmiş deneyimlerden bunları gördük. Son bir yılda bu örgütlerin hiçbir başarısı yok. Birkaç saatlik kontrolden sonra ele geçirdikleri en küçük köyden bile çekildiklerini gördük. Bunun için ben bu tarz grupların, uzun süre savaştan uzak kaldıktan sonra Cerablus’a girecek güce sahip olduklarını düşünmüyorum. Deir ez-Zor’da ABD, eğittiği ÖSO komutanlarını indirme yaparak IŞİD’e operasyon yaptırmak isterken, tüm komutanların ve silahların orada helak olduğunu gördük bir ay önce. Bu nedenle ılımlı denen grupların, IŞİD’e karşı herhangi bir başarı şansı bulunmuyor. Türkiye’nin bu çatışmalardan sonra, IŞİD’in koalisyon desteği olmadan Cerablus’tan kovulamayacağını anladığı görüşündeyim. Bu yüzden Türkiye çok ciddi kararlar almıyor. Koalisyonun daha ciddi bir rolü bulunuyor. Kuzey Suriye’de Amerikalıların kimi kaynaklara göre bin kimi kaynaklara göre 400 özel kuvvetinin orada bulunduğunu söyleniyor. Bu özel kuvvetlerin yardımı olmadan da IŞİD’in oradan çıkartılması zor görünüyor. Koalisyon uçaklarının rolü, sahada yer alan özel kuvvetlerin koordinasyonuyla artıyor. YPG ve SDF’ye de böyle yardımcı olunuyor.

“El Kaide ve IŞİD tehlikesi”
Türkiye’ye yönelik saldırılar, yalnızca YPG’nin ilerlemesiyle ilgili değildir. 1980’lerde Suudi Arabistan’ın Afganistan’da destekleyerek geliştirdiği bu tekfirci gruplar, dünyanın birçok yerinde ciddi eylemler yaptı. Örgütlenmelere ve finansal kaynaklara sahipler. 1990’larda Kafkaslarda 2000’lerde Irak’ta ve artık 2010’dan sonra da Suriye’de yer aldılar. Lübnan’a girmek isterken Hizbullah’ın engellemesiyle durdurulmuş bu tekfircilerin 900 kilometrelik sınırda kesinlikle Türkiye üzerindeki saldırıları da artacaktır. Son dönemde patlamalarda yüzlerce insan öldü. Laiklik gibi, Cumhuriyet gibi sloganların atıldığı Türkiye de maalesef bu saldırılardan nasibini alacak. Hiç konuşulmayan bir El Kaide gerçeği de var. İdlib’in El Kaide’nin Dünya’daki en güçlü merkezi olduğunu söyleyebiliriz. Hayatta kalan El Kaide kurucularının ve üst düzey yöneticilerinin İdbil’te olduğunu biliyoruz. Bunun Türkiye’ye etkisini, IŞİD, El Kaide ve diğer tekfirci gruplar olarak maalesef patlamalar, saldırılar, modern hayata, azınlıklara, Sünni olmayanlara, radikal Sünni olmayanlara yönelik olacağını göreceğiz diye düşünüyorum.

Kaynak: Birgun.net