AKP ile Irak merkezi hükümeti arasında Başika’daki Türk askeri varlığı nedeniyle başlayan gerginlik Türkiye’nin Musul’a yönelik operasyon yapma planı yüzünden iyice sertleşti. Recep Tayyip Erdoğan’ın Lozan’ın hezimet olduğunu söylemesinin ardından Musul hayallerinin depreştiği görülüyor. Sanıldığı gibi Musul Lozan’da kaybedilmiş de değil. “Lozan Anlaşması’nın 3.maddesiyle, sorunun 9 ay içinde iki devlet arasında görüşmeler yoluyla çözümü, bir anlaşmaya varılamazsa, Milletler Cemiyeti Konseyi’ne sunulması kararlaştırılmıştı”. Musul bu maddeyle daha sonra İngilizlere bırakılmıştı.

“Tarihi haklar”, “Osmanlı’nın bakiyesi”, “elden çıkmış vatan toprağı” gibi argümanlarla donanmış bir Ortadoğu politikası var Türkiye’nin. Dolayısıyla müdahaleci bir politika. Bunda bölgede yeniden “oyun kurucu” olma hevesi de etken. Türkiye hazırlandığı Musul operasyonunu beş gerekçeye dayandırıyor. Bunlar 1) Telafer kenti Türkmen kentidir. Dolayısıyla Şii milislere bırakılamaz, 2) Eğer Telafer Şiiler’de kalırsa Suriye-İran-Irak’ta bir Şii koridoru kurulmuş olacak, Türkiye bunu istemiyor, 3)Musul’dan kaçan IŞİD mensupları Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonunun önünü kesebilir, 4) PKK, Şiilerle birlikte Irak-Suriye sınırında kalıcı hale gelir ki bu da Türkiye’nin istemediği bir durum, 5) Türkiye Musul için planladığı operasyona, uzun zamandır eğittiği 3 bin Musul’luyu da dahil etmek istiyor.

Tüm bu gerekçeler Türkiye’nin Irak’ta nasıl mezhepçi bir politika izlediğinin de kanıtı. Telafer’de Sünniler de Şiiler de var. Irak’ın genelinde olduğu gibi Telafer’de de Sünnilerin çoğu IŞİD’i destekliyor. Türkiye’nin soruna sadece Sünnilerin akıbeti açısından bakması onu IŞİD taraftarı bir konuma itiyor. Türkiye IŞİD yüzünden binlerce Sünni Türkmen’in kenti terk ettiğini görmüyor, bu tutumu sürdürdükçe de IŞİD’i Şiilere tercih eder noktaya geliyor. Telafer’in Şiilerin elinde kalması sonucu oluşacak Suriye-İran-Irak “Şii koridoru” antiamerikan bir mevzidir. Bu koridora karşı çıkmakla Türkiye ABD safında yer aldığını ilan etmiş oluyor. Irak yönetiminin İran’la yakın ilişkide olması Türkiye’yi rahatsız ediyor. Ama Irak’ın 2014’te IŞİD belasıyla karşılaştığında destek istediği Türkiye ve Barzani tarafından yalnız bırakıldığında İran’a yöneldiğini aklına getirmiyor.

ABD kışkırtıyor

ABD’nin Türkiye’nin Musul hayallerine karşı çıkıyor olması aldatıcı. Çünkü 1)Irak’ı parçalama planı yıllardır ABD’nin gündeminde, 2) ABD Musul’da çok yakın bir zamanda Sünnilerden oluşan bir ordu kurmaya da hazırlanıyor, tam da Türkiye’nin istediği biçimde. Oluşacak bu Sünni orduya Türkiye’nin destek vermemesi düşünülemez. 3) Irak’taki IŞİD karşıtı güçlerin ABD’li komutanının “Türk askerinin Başika’daki varlığı illegal” demesi yanıltmasın. Çünkü Başika’daki Türk varlığı Irak Merkezi Hükümeti’nden onaylı. Kaldı ki 1994’ten beri orada Türk askeri bulunuyor. Zaten ABD, komutanın böyle bir cümle kurmadığını da açıkladı. Dolayısıyla, ABD’nin Irak’ta Türk askerinin varlığından şikayetçi olduğu söylenemez. ABD-Türkiye ortaklığıyla Irak’ı parçalama planı tüm gücüyle hayata geçirilmeye çalışılıyor. 4)Türkiye’nin Musul’a Barzani güçleriyle girmesi ancak ABD’nin onayıyla mümkün. Çünkü her ne kadar “Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’a karşıyız” demiş olsa da ABD, Barzani’ye her konuda destek veriyor. Barzani’nin bir umudu da bağımsızlık ilanını Türkiye’nin de desteklemesi. Bu nedenle Türkiye ile ilişkileri iyi tutuyor. ABD, Türkiye’nin Musul müdahalesine karşı olsa Türkiye’ye bu konuda destek vermemesi konusunda Barzani’nin dikkatini çekerdi, 5) Anayasası bile ABD tarafından yazılan Irak’ın Rusya’yla yakınlaşmasının nedenleri arasında ABD’nin, Türkiye’nin Musul hayalleri karşısında tutum almaması da var. Yani Irak Merkezi Hükümeti de Türkiye’nin Musul planlarına ABD’nin de karşı çıkmadığını biliyor.

Türkiye’nin asıl gerekçesi

Rusya ile yaşadığı krizden Türkiye’nin çıkardığı iki ders var. Alternatif enerji kaynaklarına yönelmek, Rusya ile krizden sonra bölgede etkili olan İran’a karşı mevzi almak. Irak’ta Şii militanların Musul’un IŞİD’in elinden alınması operasyonuna katılmamasını istemesinin nedeni İran’ın elinin güçleneceğine inanmış olması. Oysa Irak Başbakanı Haydar İbadi, Musul’un kurtarılmasında Şii güçlerin olmayabileceğini söyleyerek bu konuda açık kapı bırakmıştı. Zaten bu konuda ısrar etmesi ya da direnmesi de söz konusu değil. O kadar gücü yok. Türkiye’nin Musul’a girme bahaneleri arasında bunu sayması gerçekçi değil. Türkiye’nin Musul’a girerse elinde ne kadar tutabileceği de merak konusu. Ayrıca bu operasyon Kerkük’ün statüsünü de gündeme getirecek. Bu konuda da Irak Merkezi Hükümeti ile Barzani yönetimi arasında ciddi bir görüş ayrılığı var. Bu derinleşebilir. Kerkük’ün Türk olduğunu düşünen Türkiye oraya da yönelebilir mi? Bunlar yanıtlanması zor sorular. Türkiye’nin çelişkilerle dolu Irak politikasında öne çıkan tuhaflıklar şöyle toparlanabilir:

1) Irak ya da Suriye sınırında herhangi bir Kürt oluşumuna karşı çıkan Türkiye PKK’nin Irak- Suriye sınırında kalıcı olacağından endişeli olmasına rağmen, Musul operasyonunu Barzani ile yapmakla ciddi bir çelişkiye düşüyor. Türkiye sınırlarında bir Kürt devleti olmasın diye Musul macerasına girmeye hazırlanırken Barzani’nin Kürdistan’ın bağımsızlık ilanına ne diyecek?

2) Sünni Türkmenleri korumayı Musul operasyonuna gerekçe yapan Türkiye, Barzani güçleri ile Türkmenlerin defalarca çatıştıklarını bilmiyor mu? Barzani güçleri ile gerçekleştireceği operasyonda Irak Türkmenleri’nin durumunun ne olacağı belli değil.

3) Operasyona katılmasını istediği, eğitmiş olduğu 3 bin Musullu’nun Sünni olması, Türkiye’nin “müdahil olmazsak Irak’ta mezhep çatışması çıkar” tezini de çürütüyor. Bu 3 bin Musullu kime karşı savaşacak?

Anlaşılan Türkiye’nin “dış politikası” Ortadoğu bataklığında debelenmek.

Kaynak: Birgun.net