Özgür Gündem kapatıldı. Bu ülkede, yasalara göre yayınlanmasında sakınca görülmeyen bir gazeteye, yayın çizgisini benimsemeseler de, ifade özgürlüğü adına destek verenler, soruşturuldu, kovuşturuldu, yargılandı. Orada çalışan gazeteciler tutuklandı.

Aslı Erdoğan, dünyanın tanıdığı ve terörü asla adının yanına koyamayacağı, ödüller sahibi bir yazar. İnsan hakları savunucusu. Kürt sorununun barışçıl çözümüne katkı sunma çabasında. Günlerdir cezaevinde. Terör suçlamasıyla!

Yetmedi. Necmiye Alpay. 70 yaşında bir dilbilimci, 36 yıl önce 12 Eylül darbesiyle cezaevine girmiş. Şimdi; o da terör örgütü üyeliği suçlamasıyla cezaevinde. Özgür Gündem Yayın Danışma Kurulu üyeliği gibi, sembolik bir iş yaptığı için. O da “Terör ve şiddet olmasın” diye çabalayanlardan.

Cemaat yayın organı gazetelerde yazanlar da var; orada yazmalarının FETÖ üyeliği ya da darbe destekçiliği ile ilgisi olacağına kimsenin inanmadığı.

Ve nihayet Sözcü!

Dünkü manşetini görenler bilecektir; FETÖ üyeliği ithamıyla baskı altında. Geçen gün, Sözcü’den bir muhabir arkadaş aradı, nasıl hedef gösterildiklerinden, savcılıkta Sözcü’yü FETÖ torbasına atacak bir dosya hazırlandığından söz etti.

Ona, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra gazetecilik örgütlerinde hâkim olan ve zaman zaman da dillendirilen endişeyi anımsattım: Bir cadı avının başlaması ve pek çok muhalif gazetecinin de FETÖ’cü damgasıyla hedef alınması!

“Ne yazık ki geçen zaman içinde bu endişeyi destekleyen adımlar atıldı. Hiç kuşkusuz bu ülkenin basın tarihi içerisinde Gülen medyasının yaptıkları, bir utanç sayfası olarak yer almıştır. Ancak bugün bütün meslek örgütlerinin titizlikle üzerinde durduğu bir konu da FETÖ’cü damgasıyla tüm muhalif çevrelerin susturulmaya çalışılmasıdır. Bunun ne bu ülkeye ne demokrasiye hiç katkısı olmayacaktır. SÖZCÜ’ye yönelik suçlama ve saldırıları da bu çerçevede değerlendirmek gerekir” dedim.

Bu iktidar, Ergenekon yargılamaları sırasında da iktidardı ve şimdi tüm sorumluluğu FETÖ’ye yıksa da, herkesin Ergenekon torbasına doldurulmasında dahli var. Ciddi ve gerçek bir soruşturma ile kimi derin ve karanlık yapılar ortaya çıkarılabilecekken, en olmadık kişiler Ergenekon torbasına doldurularak bu olanak yok edildi.

Şimdi, ne kadar çok insan FETÖ’cü ilan edilir, o damgayı üzerine yapıştırsanız durmayacak insanlar da aynı torbaya doldurulursa, bundan en çok FETÖ memnun olur. Çizgisini beğenmeyebilirsiniz, karşı olabilirsiniz ama Sözcü’nün FETÖ’cülüğüne kimseyi inandıramazsınız.

Tıpkı, Munzur Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Candan Badem’in FETÖ’cülüğüne inandıramayacağınız gibi. O iddia ile gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra, “Hayatımda ilk kez ateist ve Marksist olmak biraz işe yaradı” demişti. Erken konuşmuş! Devlet memurluğundan, bir daha dönmemek üzere çıkarılan 40 bin kişi arasında Doç. Dr. Badem de var.

Barış İçin Akademisyenler bildirisine imza atanlar da, PKK tarafından öldürülen yüzbaşı kardeşinin cenaze töreninde isyan eden yarbay da aynı torbada. Devlet memurluğundan atılanlar arasında. Şimdi ikinci kez isyan ediyor Yarbay Mehmet Alkan.
Bu örnekler ve isyanlar çoğaldıkça, torba büyüyüp genişleyip içine herkes dolduruldukça, FETÖ’de eller ovuşturuluyordur.
Basın ve ifade özgürlüğü, dünyanın, Batı’nın en duyarlı olduğu konu. Geçen gün Avrupa Parlamentosu Başkanı Schulz ile Başbakan Yıldırım’ın birlikte yaptıkları basın toplantısı alışılmadık sahneler içeriyordu.

Schulz kameralar karşısında ve Yıldırım’ın yanında, basın ve ifade özgürlüğü konusunda aynı düşünmediklerini açıkça ifade etti. Bu tür toplantılarda içerde her şey söylenir de dışarda pek renk verilmez. Oysa, Schulz ve Yıldırım adeta atıştılar. Schulz, darbe konusunda kafalarını karıştıran konunun nasıl olup da hükümetin 48 saat gibi kısa sürede binlerce insanı tutuklaması olduğunu tekrar tekrar vurguladı.

Manzaraya bakınca insanın aklına şu soru geliyor: AKP, elindeki torbayı bir tek kendisi dışarda kalana kadar doldurmayı mı hedefliyor?

Kaynak: Birgun.net